15 Temmuz 2016: Milletin dik duruşu…

Mehmet Abidin Kartal

15 Temmuz 2016 Cuma gününün akşamı saat 22.00’den 16 Temmuz Cumartesi günü sabah saatlerine kadar, ülkemiz hiç alışmadığı, yaşamadığı kabus dolu uzun bir geceyi yaşadı. TSK’nın içinde küresel ihanet güçlerinin taşeronu, gözü dönmüş vatan haini Fetö’nün satılmış askerleri bu milletin iradesine ipotek koymaya çalıştı.

Hatırlayalım, Saat 22.00 Ankara ve İstanbul başta olmak üzere, muhtelif şehirlerinde emir komuta zinciri dışında bir askeri hareketlilik başladı Hareketli saatlerin yaşandığı Ankara’da, Genelkurmay Başkanlığı’nda çatışma sesleri yükseldi. İstanbul’da köprülerin kapatılmasının ardından Ankara’da F-16 uçakları havalandı ve ses duvarını aşarak alçak uçuş yaptı. 

Saat 23.00  sıralarında, herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Başbakan Binali Yıldırım FTÖ’nün darbe girişiminde bulunduğunu açıkladı. Saat 23.25 sıralarında TRT de silah zoru ile okutulan bildiride, TSK tarafından yapıldığı belirtilen açıklamada ordunun yönetime el koyduğu ifade edildi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi internet sitesi tsk.tr’de korsan darbe bildirisi yayımlandı.

Saat 00.30 Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan görüntülü cep telefonu ile televizyonlara bağlanarak, darbe girişiminin başaralı olmasının mümkün olmadığını ifade ederek halkı sokağa inmeye çağırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vatandaşları sokağa davet etmesi üzerine milyonlarca insan bütün Türkiye’de meydanları ve sokakları doldurdu.

Oğlum Bilal hadi baba çıkıyoruz diyordu. Eşim, ana yüreği, olmaz oğlum, tehlikeli daha bir sürü şefkat ifadelerine rağmen, oğlumla beraber, İstanbul’da sokaklardaydık, meydanlardaydık, Saraçhanede Haşim İşcan geçidinden geçerken İstanbul Belediyesi  önündeki silah seslerini duyuyorduk, belediye önüne çıkmamıza izin verilmedi. Eyüp’teki İstanbul Ak Parti binasının önü son uğradığımız mekan oldu. Millet dim dik ayakta,  binlerce kişi dua zinciri oluşturmuş, Kur’an, Cevşen, Celcelutiye, Sekine’lerle dualar okunuyor. Milletin iradesine el koymaya çalışan darbecilere karşı manevi kalkan oluşturulmuştu. Bu kalkan bu vatan hainlerinin göğsüne saplandığını ilerleyen saatlerde görüyorduk.

Bu gece, dualar, camilerde selalar, halkın iradesine sahip çıkması, tanklara, silaha siper olması canını vermesi, hainlere dur demesi darbeyi püskürttü, asker elbisesi giymiş hainlerin karşısında dik duran bu millet, bir gece savaştı, şehit oldu, gazi oldu geleceğini ve vatanını kurtardı. İslamiyet’in bayraktarlığını yapmış bu asil milletin torunları, bu gece bir tarih yazdı, torunlarına en güzel hediyeyi verdi.

Bu aziz millet Başkomutanına haksızlıklar karşısında ne diyordu. ‘Dik dur eğilme, bu millet seninle’ bu uzun gecede 80’lik dedem şöyle diyordu.’Şimdi sıra bizde evlat, Erdoğan dik durdu eğilmedi. Bizde dik duracağız, bu satılmış, vatan hainlerinin karşısında eğilmeyeceğiz’ Bu millet dik durdu, eğilmedi, vücudunu tanklara siper etti, tankın paletlerinin altına yattı,  tankları sopalarıyla ele geçirdi. Gazete sayfalarını süsleyen tanklar üzerindeki o muhteşem fotoğraflar, dik durmanın, eğilmemenin göstergesiydi. Darbeyi darbe yapanların başına geçirmenin resmiydi.

Milletin aldığı silahla milleti öldüren bu asker elbisesi giymiş hainlerin darbe girişiminin kısa sürede akamete uğramasının birinci sebebi Başkomutanının çağrısına harfiyen uyup meydanlara koşan milletin darbe girişimine cesurca ve her şeyi göze alarak karşı durmasıdır. Millet Menderes’te, Özal’da yaptığı hatayı bu kez yapmadı. Başkomutanının etrafından tek yürek, tek bilek oldu. darbeye karşı sonuç, dik duran milletin başarısıdır ve çok değerlidir. Milletimiz demokrasiye, millî iradeye ölümüne sahip çıkmıştır. Bu başarı hikâyesinin kahramanı milletimizin her bir ferdidir.

Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık 2013’te yargı içindeki bir çetenin Emniyet’teki bir grupla birlikte, hükümete ve şahsına yönelik darbe hazırlığı içinde olduğunu iddia ederek, bu çeteyi ‘Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet’ olarak tanımlıyordu.

15 Temmuz 2016 tavanın ihanetini bu milletin hepsi gördü. Bütün millet, bütün medya, bütün partiler, bütün sivil örgütler, Erdoğan’ın söylediği gerçekleri gözleri ile görmüşlerdir ve tepkilerini göstermişlerdir.Bu ülkemizde birlik ve kardeşliğin tesisi açısından, demokrasinin değerinin anlaşılması açısından çok önemlidir.

Türkiye, dalgalarla boğuşan ve sadece dalgalarla boğuşmakla kalmayıp düşman gemiler tarafından da taciz edilen bir gemi… Ve geminin içinde, “Benim dediğim olmazsa batsın bu gemi!” diye isyan eden ve sağdan soldan delikler açan hain gruplar tayfası… Duyguları akıllarının önüne geçmiş, robotlaşmışlar, gemiyi batırmaya çalışıyorlar, farkında değiller; o gemi batarsa kendileri de batacak…Bu hain gruplardan birisi, Küresel taşeron, maşa  FETÖ çetesi 15 Temmuz 2016’da gemiyi batırmak için düğmeye bastı.

Bunlar  kırk yılı aşkın bir zamandır bu ülkenin maddi ve özellikle manevi değerlerini istismar ettiler, yakalananlar itiraf etmeye başladılar, bu milletin değerlerini kendilerine maske yaparak neler yaptıklarını, devlet kadrolarını nasıl ele geçirdiklerini,  soruları nasıl çaldıklarını, milletin saf temiz dini duygularını, Kur’anı, Sünneti, Risale-i Nurları ustaca,  sinsice kullanan,  bu yolla büyük bir güç ve varlığa kavuşan ihanet çetesi FETÖ,  bu ülkenin varlıklarına bütünüyle sahip olmak için 15 Temmuz 2016’da çok alçak bir darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Şişen irin patlamıştır. Pisliği her tarafa yayılmıştır. Dahilde silah kullanılmıştır. Bizim inancımız dahilde silah kullanılmaz diyordu…

Günümüzde mazlumların, mağdurların, ezilenlerin son sığınağı, son kalesi Türkiye’dir. Bu hainler son kaleyi yıkmak istediler. Kırk yıl takiye yapan, bu bukalemun yapılı, robotlaşmış insanların tavanının 15 Temmuz 2016 gecesi, haşhaşı çizgide, bir ölüm makinesine, zombiye dönüştüklerini gördük. Her gün ortaya çıkan haberlerle bunlara şahit oluyoruz. Bunların Amerika’da okula girerek çocukları tarayan, öldüren katillerden farkı yok. Bunlar için hedeflerine varmak  için her yol mubah… Ne vicdanı var, ne ahlakı var, ne herhangi bir kutsalı var.

Tarih, 15 Temmuz gecesinde bu aziz milletin ortaya koyduğu mücadeleyi ve verilen şehitleri Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı ruhu ile birlikte yan yana yazacaktır. Eğer bu darbe durdurulmasaydı Türkiye emperyalizme teslim edilecek, bir Irak, bir Suriye olacaktık. 15 Temmuz 2016 gecesinde millî irade ayağa kalktı. Küresel taşeron FETÖ çetesinin darbe girişimini millet dik durarak, eğilmeyerek önledi.

Özetle, 15 Temmuz 2016’da Türkiye tarihin en zorlu dönemecinden geçmiştir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ‘Milletim sokağa, meydanlara inmeli. Milli iradenin dışında hiçbir gücü kabul etmiyoruz.’ Sözlerinin ardından bu millet yeniden bir kahramanlık destanı yazmıştır.

Küresel şer örgütleri ve Türkiye’deki hizmetkarları Fetö’cülerin 15 Temmuz 2016’da işgal girişiminde, Vatanın, Bayrağın, Ezanın ve devletin bekası uğruna sokaklara çıkan milletin imanı, iradesi darbecilerin tanklarını, uçaklarını durdurmaya yetti.

Bu bir darbe değil dünya tarihinde az rastlanır bir ihanet örneğiydi, 15 Temmuz. Milletin dişinden tırnağından artırdığı rızkıyla alınmış uçaklarının, helikopterlerinin, tanklarının namluları milletin bağrına doğrultulmuş ve nefret kusmuştu. Kadın, erkek, çocuk, genç ve yaşlı ayrımı yapmadan ölüm kusmuştu hainler, Anadolu’nun imanlı öz evlatlarına.

Darbeci hainler tuzaklarını kurmuş, kendilerince her şeyi planlamıştılar. Ellerini ovuşturarak saldıracakları anı beklemekteydiler. Öfkeleri ve nefretleri öylesine büyüktü ki, tarihte benzeri görülmemiş şekilde savaş uçaklarıyla kendi öz milletini, meclisi, Cumhurbaşkanlığı külliyesini bombalamaktan bile geri durmadılar. Fakat unuttukları iki şey vardı. Birincisi, tuzak kuranların ve tuzakları bozanların en hayırlısı Allah’tır ve galip olan yalnızca O’dur. İkincisi ise yüreği Anadolu’nun mübarek mayasıyla mayalanmış imanlı kahramanların vatan sevgisiydi. ‘Vatan sevgisi imandandır’ Hadisi Şerifini bu millet 15 Temmuzda müşahhas olarak yaşıyordu. Bu öylesine büyük ve eşsiz bir vatan sevgisiydi ki bedenlerini tankların, kurşunların önüne çelik bir duvar gibi siper ettiler ve bu hayasızca akını canları pahasına durdurdular. En büyük makam olan şehitlik makamına yükseldiler.

Camilerde okunan salalar milletin iman dolu göğsünü daha da kabartmış ve bir avuç iradesini kiraya vermiş haine, dinini, milletini, hükümetini, cumhurbaşkanını, geleceğini teslim etmemiştir.

Malazgirt Savaşında Sultan Alparslan, Beyaz kefen elbisesini giyerek askerlerine şöyle hitap ediyordu:

“Askerlerim! Şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarın ve ona bağlı kalın. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.“

15 Temmuz 2016 akşamı kefenini giymiş bir başkomutan ve kefenini giymiş bir millet, bunun karşısında kim durabilir. Duramadılar. 251 şehit verdik. Şehitlerimiz değişik şehirlerde kılınan namazlarla ebedi aleme yolcu edildiler. Bu şehitlerimizden, Muhammed Ambar, darbe girişiminde Boğaz Köprüsünde kurşunların hedefi oldu. Evli ve iki çocuk babası olan Muhammed Ambar’ın 17 Temmuz 2016 Pazar günü ikindi namazını müteakip, Şirinevler Ulu caminde cenaze namazını kılma şerefine nail olanlardan biride bendim. Çok kalabalık bir cemaatle kılınan namaz sonrasında kardeşimizi ebedi aleme yolcu ettik. Kardeşimizin evini Suriyeli kardeşlerimize bedava kiraya verdiğini, Ramazan bayramında evinde oturan Suriyeli kardeşlerimize çocuklarına bayramlık elbiseler aldığını cenaze namazı öncesi öğreniyordum. Şehadet şerbetini içmek her insana nasip olmaz, layık olmak gerekir.

16 Temmuz 2016’da, eline sopayı alıp sokağa inen nur yüzlü teyzem, kendini tankın altına atan yüreği büyük güzel adam, bir yandan fetih suresi okuyup bir yandan tankın üzerine çıkan güzel insanlar, bu uğurda göğsünü siper ederek şehid olan bu memleketin imanlı evlatları, kamyonla erkekleri taşıyarak darbeye dur diyen bacım, meydanları dolduran kardeşlerimiz, Allah hepinizden razı olsun …

16 Temmuz’dan itibaren Türkiye yeni bir güne uyanmıştır. Allah’ın lütfuyla,  bir darbe girişimi bastırılmış milletin imanı ve iradesi kazanmıştır. Bu millet bir gecede yaptıklarıyla, devletini kurtarmıştır. Bunun dünyada ikinci bir örneği yok. Dünya Türkiye’yi hayranlıkla izliyor. Kendimizle, milletimizle ne kadar gurur duysak az… İnşallah bundan sonra her şey daha güzel olacak. Şunu da söylemeden geçemiyorum. Tavanın yaptığı ihaneti hepimiz gördük, yaşadık. Daha bundan büyük ihanet olamaz. Küresel ihanet güçlerinin taşeronu oldular. Vatan hainliği rütbesini aldılar. Artık hiç kimse gerekçe gösteremez. Ama şöyleydi, böyleydi diyemez. Her şey deşifre olmuştur, her şey gözler önündedir. Tabanda ve ortada hizmet ediyorum diyenleri de, itiraza, imanlarını tazelemeye, tövbeye, özüre, pişman olmaya davet ediyorum… Samimi olarak devletin ve milletin yanında olmaya davet ediyorum. Bu davetin gereğini yapmayanlar vatan hainliği etiketini kabul etmiş olurlar. Kuzu postuna bürünerek, darbe karşıtı açıklamalar yaparak kendinizi kurtaramazsınız. “Kardeş kardeşe kırdırılmasın” diye mesajlar vererek bu işi düzeltemezsiniz. Tavanın Küresel ihanet güçlerin taşeronu olduğunu kabul edeceksiniz.  Tövbe kapısı açıktır… Cenab-ı Allah Vahşi’yi  tövbe ettiği için affetmiştir. Vahşi, Hz. Vahşi (ra) olmuştur.  

‘Her şeyi affedin, ama vatanınıza ihanet edenleri asla affetmeyin.’ Hz. Ali (ra)

12 Temmuz 2019 Cuma hutbesinde 15 Temmuz hain Fetö darbe girişimi ile ilgili özetle şöyle deniliyordu.

Bundan üç yıl önce ülkemiz büyük bir badire atlattı. Suret-i haktan görünerek yıllarca insanımızın imkân ve değerlerini istismar eden FETÖ, en sonunda vatanımıza, istiklal ve istikbalimize kastetti. Tarih boyunca nice ihaneti feraset, cesaret ve fedakârlığı ile aşan milletimiz, Allah’ın yardımıyla bu işgal girişimine de geçit vermedi. Bugün, bir kere daha

15 Temmuz gecesi milletin meclisini yıkmaya, gençlerimizi ve geleceğimizi esarete sürüklemeye çalışanlar, bunu din kisvesine bürünerek yaptılar. İslam’ı anlatıyor, dine davet ediyor, ümmete hizmet ediyor gibi görünürken aslında fesada çalıştılar. Böylesi bozguncuların hali Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz!’ derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.” (Bakara, 2/11, 12)

Islah adı altında yapılan bozgunculuktan, fitne ve fesattan daha büyük tehlike olabilir mi?

Peygamber Efendimiz “Bizi aldatan bizden değildir.” buyurmuştur. Öyleyse din adına aldatmaktan, işgal ve istismardan daha büyük suç olabilir mi?

Unutmayalım ki, kendini gizleme, olduğundan farklı görünme, ikiyüzlülük, yalan, tehdit ve şantaj gibi yöntemlerle ayakta kalan FETÖ, asla İslami bir yapı değildir.

Rüyalarla, gizemlerle, sinsi planlarla sözde ılımlı bir İslam kurgulamaya çalışan FETÖ, bir terör şebekesidir.

Kur’an ve Sünnete aykırı düşen hiçbir bilginin dini değeri yoktur. Sahabe neslinden günümüze kadar Müslümanların çoğunluğu tarafından takip edilen mutedil ve müstakim yolun dışında kalan anlayışlar sapmadır.

İslam’a göre, Peygamberimizden başka “masum ve tartışılmaz” bir otorite yoktur. Dolayısıyla mümin, aklını, iradesini ve kişiliğini körü körüne bir başkasına teslim edemez.

Müminler ancak kardeştir. Kibirle, riyayla, fesatla, iftirayla ümmetin birliğini zedelemek, tefrikaya kapı aralamak asla kabul edilemez.

Hain darbe  teşebbüsünün üzerinden üç yıl geçti. 15 Temmuz 2016 gecesi hain Fetö’cülerin, haşhaşı çizgide, bir ölüm makinesine, zombiye dönüştüklerini gördük. Hainler hukuk önünde hesap veriyorlar. Başta ordumuzda olmak üzere devletin değişik birimlerinde kendini gizleyen kripto Fetö’cüler tespit edilerek yakalanmaya devam ediliyor…

Hain FETÖ, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra da boş durmadı, bürokraside her tür kılığa giren kriptolarını kullanarak, FETÖ’yle uzaktan yakından ilişkisi olmayan hatta FETÖ’yle kıyasıya mücadele eden insanları iftiralarla işlerinden uzaklaşmalarına, cezaevlerine  girmelerine sebep olarak hainliğine devam etti. At izi, it izine karıştırıldı. Mağduriyetler yaşanmaya başlandı. Hainler ülkemizde emellerine ulaşmak için kaos ortamının devam etmesini istiyorlar. Devletle millet arasında sosyal barışı baltalamak için mağduriyetlerin devam etmesini istiyorlar. Mağduriyetlerin devam etmesi hainlerin  ekmelerine yağ sürüyor. Bu olayın çözümünü, Sosyal Barış Paketi makalemizde  gündeme getirmiştik. Yetkililerin makalemizdeki tespitleri dikkate almalarını hatırlatırız.  http://www.nurnet.org/sosyal-baris-paketi/