KAİNAT SENSİN {4}

17 şifreli hakikat-ı insanîye haritasının 5 ve 6. Şifresi;

5.MİR’AT

“Mahlukatı yarattım ki, bana bir âyine olsun ve o âyinede cemalimi göreyim.” [29]

“İnsanın hilkatinden maksad, mahfî hazine-i İlahiyeyi keşif ile göstermek ve Kadîr-i Ezelî’ye bir bürhan, bir delil, bir ma’kes-i nuranî olmakla cemal-i ezelînin tecellisi için şeffaf bir mir’at, bir âyine olmaktır.” [30]

“Senin hayatın ve ömrün, âyinedir. Senin dünyanın direği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır.” [31]

“Evet herkes, kâinatı kendi âyinesiyle görür.” [32]

“İnsan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir’at ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder.” [33]

“Zîhayattaki meşhur havâss-ı zahire ve bâtına duygularından başka, gayr-ı meş’ur saika ve şaika hisleriyle beraber dünyanın ekser enva’ıyla ihtisas ve ünsiyet ve mübadele ve tasarrufa sahib o zîşuur ve zîhayat manen o âlemlere misafir gittiği gibi, o âlemler dahi o zîşuurun mir’at-ı ruhuna misafir olup, irtisam ve temessül ile geliyorlar.” [34]

“Hâlık-ı Mevcudatın, bu kâinatı halketmesindeki en zâhir maksadı, beşerdir. Ve şu hikmetten anlaşılıyor ki; beşerin kalbi o meyveye bir çekirdektir. Ve o çekirdek olan kalb ise, elbette Sani-i Mahlukat’ın tecelliyatına en münevver bir mir’at olacaktır.” [35]

“Evet kalb, mir’at-ı Samed’dir. Kendinde sanem taşını kabul edemez. Şayet ederse, o taş ile kırılıp münkesir olacaktır.” [36]

6.SIFAT

“Ey kardeş bil ki! Hayat-ı insaniyenin vezaifinden birisi de budur ki: İnsan kendi sıfat ve şuûnunun cüz’î ölçücükleri ile; hem ebna-i nev’inin veya cinsinin de şuûnlarıyla kendi Fâtırının sıfat ve şuûnatını fehmetmesidir.” [37]

“Görüyoruz ki; herşey, küllî ve cüz’î bulunsun, büyük ve küçük olsun arştan ferşe, zerrattan seyyarata kadar her mevcud; mahsus bir zât ve muayyen bir suret ve mümtaz bir şahsiyet ve has sıfatlar ve hikmetli keyfiyetler ve maslahatlı cihazlar ile dünyaya gönderiliyor.

Hem sıfatların nevileri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içinde şekilsiz ve mütereddid bulunan o masnua, o has ve muvafık, maslahatlı sıfatları yerleştirmek…. tahsis edici, tercih edici, tayin edici, ihdas edici bir Vâcib-ül Vücud’un vücub-u vücuduna ve hadsiz kudretine ve nihayetsiz hikmetine şehadet eder.” [38]

“Sen kendi havass-ı aşerene bak ki; nasıl mesmuat, mübsarat, müzevvekat ve saire âlemlerin elvanını ihata ettikleri gibi; irade, ilim, sem’ gibi cüz’î sıfat ve ahvalin i’tası ile de Cenab-ı Fâtır-ı Hakîm’in muhit sıfatlarını ve geniş şuunatını fehmetmeye müheyya ve müstaid olmuş.” [39]

“Senin hayatına verilen cüz’î ilim ve kudret ve irade gibi sıfat ve hallerinden küçük nümunelerini vâhid-i kıyasî ittihaz ile, Hâlık-ı Zülcelal’in sıfât-ı mutlakasını ve şuun-u mukaddesesini o ölçüler ile bilmektir. Meselâ sen cüz’î iktidarın ve cüz’î ilmin ve cüz’î iraden ile bu haneyi muntazam yaptığından, şu kasr-ı âlemin senin hanenden büyüklüğü derecesinde, şu âlemin ustasını o nisbette Kadîr, Alîm, Hakîm, Müdebbir bilmek lâzımdır.” [40]

“Ben kendime malik değilim. Benim malikim, ancak kerem sahibi Malik-ül Mülk-i Zülcelal’dir. Fakat ben kendimi malik tevehhüm ettim ki, malikimin hududsuz sıfatlarını o vehmî mukayese ile bileyim. Evet ben, o vehmî mukayesem vasıtasıyla, kendi mütenahî, mevhûm sıfatlarımla malikimin gayr-ı mütenahi sıfatlarını (bir derece) fehmettim.” [41]

“Ey kardeş bil ki! Sani-i Hakîm, insanı öyle bir keyfiyette yaratmıştır ki, eğer insan kendini mütalaa edebilse; o zaman, misli ve benzeri olmayan; hem zıdları ve vâhid-i kıyasîleri de bulunmayan gayr-ı mütenahî sıfat-ı mutlaka-yı İlahiyeleri tasdik etmesi ona kolay gelir.” [42]

ESRA ÖZEL

KAYNAKÇA;

Risale-i Nur Külliyatından….

[29] İşaratül İcaz – 17

[30] Mesnevî Nuriye – 185

[31] Lemalar – 114

[32] Lemalar – 190

[33] İşaratül İcaz – 17

[34] Sözler – 506

[35] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 143

[36] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 265

[37] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 488

[38] Şualar – 142

[39] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 464

[40] Sözler – 128

[41] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 86

[42] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 181