Abdülkadir Badıllı Ağabeyin Ardından

Peygamberler diyarı Şanlıurfa, son yarım asır içerisinde iki büyük vefat ile mahşeri kalabalığa şahit olmuş, biri asrın dâhisi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 23 Mart 1960 tarihinde vefatı, diğeri onun talebesi Abdülkadir Badıllıağabeyin 27 Aralık 2014 günü Halilurrahman Dergâhinda defin edildiği gün.Bu iki günlerde binlerce insanların ellerini semaya kaldırıp dua etikleri rahmet dolu günler…

Hadis-i şerifte buyurur ki:“Her kişi için semada iki kapı vardır. Birinden ameli yükselir. Öbüründen rızkı iner. Mü’min kişi ölünce her ikisi de onun için ağ­larlar.”1, Bediüzzaman vefat ettiği gün semanın kırmızılaştığı, kan gibi yağmurun yağdığı birçok insanlar tarafından hâlen söyleniyor.

Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Arapkent köyünde medfun asrımızın büyük âlimlerinden şeyh Muhammed Şerif el- Arapkendi (r.a) Bediüzzaman İçin şöyle demiş:

Muhammed Salih Ekinci anlatıyor: “Bediüzzaman’ın vefat ettiği gün Ramazan idi. Hatırlıyorum, şimdiki gibi hatırlıyorum. Ortalık birden karardı. İkindi vaktinde dünya karardı. Sanki akşam ile yatsı arası gibi oldu. Bir yağmur yağdı. Kan gibi yağıyordu. Sabah kalktık, baktık, her yer kan gibi kıpkırmızıydı. Taş, toprak, ağaç her yer kızarmıştı…

Büyük üstadım Seyda Muhammed Arapkendi o gün bu durumu görünce demiş ki; “bugün büyük bir zat vefat etmiştir.” Hatta gözü Til Maruf tarafındaydı. Oradan tarikat almıştı. Oradan bir şey olabilir diye düşünüyordu. Tabii herkes kendine yakın olan şeyleri düşünüyor.

Sonradan Bediüzzaman’ın o gün vefat ettiği haberi gelince çok teessüf etmiş ve demiş ki;“Bu zatın bu kadar büyük olduğunu bilseydim, mutlaka ona ulaşır, onu ziyaret ederdim”

” Semânın kırmızılaşması, mümin üzerine ağlamasıdır 2,

Bediüzzaman Hayatı boyunca birçok baskılara maruz kalmasına rağmen miras olarak 6.000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca Nur Talebesini bırakmış, naaşı Halilürrahman Dergahı’nda defnedilmiş, vefatından iki ay sonra 27 Mayıs 1960’da DP’ye karşı askeri darbe yapılmıştır. Milli Birlik Komitesi, Bediüzzaman’ın kabrinin nakledilmesine karar verir.12 Temmuz 1960 gecesi Dergâhtaki mezarını kırarak naaşı askeri bir uçakla Afyon askeri havaalanına indirilerek, yeri bilinmeyen bir mezara defnedilir.

Abdulkadir Badıllı, 1953’teBediüzzamanla tanışır, 61 yıl boyunca Risale-i Nur hizmetinde hayatı geçer.Harran Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verilmiştir.Arapça,Farsça,Osmanlıca ve Kürtçeyi biliyordu. Bediüzzamana ait birçok kıymetli eşya ve bu arada Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin meşhur cübbesi arşivinde bulunmaktadır.

Halilurrahman Dergâhında Badıllı ağabey defin edilirken, Dergâhın üzerinde yağmurla yüklü bulutlar ve bulutların altında sürü hâlinde kol kanat çırpan yabani kuşların hüzünlü hâlleri âdeta hissediliyordu.

Badıllı ağabey hayatı boyunca ilimle iştigal etmiş, bu arada üç ciltlik Mufassal Tarihçe,Risale-i Nurun Kudsi Kaynakları, İşaratü’l-İ’caz tercümesi, Mesnevi-yi Nuriye tercümesi, Bediüzzaman ve Din Tılsımları, İslam kardeşliği türk-ilişkileri,Güneş üflemekle sönmez adında eserler yazan Abdülkadir Badıllı, hizmet-i Kur’an’a âşık, belki sakin duruşlu ama;davası için cansiperane mücadele eden, üstadının “korku bilmez” meziyetini taşıyan biri idi. Mekânı cennet-ı âlâ olsun…

Şanlıurfa, asrımızın dehası olan Bediüzzamanı ve onun talebesi olan Abdülkadir Badıllı ağabeyi bağrına basan Halilurrahman diyarıdır.Bu diyarda dar-ı bekaya irtihal etmiş bütün ölülere rahmet; sağ olanlara da selâm ve selâmet olsun.

Ne kadar bahtiyarsınız, Ey Şanlıurfa halkı!…

Rüstem Garzanlı

29.12.2014

www.NurNet.org

1-Tirmizi

2-Mukaddime