Abdullah İbn-i Selam (R.A.) Kimdir?

Abdullah ibn-i Selâm, Yesrîb’deki yahudi alimlerinden birisiydi .

Hz. Yusuf (a.s.) soyundandır, büyük bir âlim olan babası Selâm’dan birçok şeylerle birlikte, Tevrât’ı ve tefsirini öğrenmişti. Adı El-Husayn İbn-i Selâm idi. Abdullah İn-i Selam’ın ismini müslüman olunca bizzat Rasûlüllah (s.a.v.) koymuştur.

Medîne halkı ona saygı gösterirdi. O, halk arasında takva, doğruluk ve dürüstlüğüyle tanınırdı.

Tevrat’ta müjdelenen peygamberin Yesrîb’i kendine hicret yurdu ve ikâmet yeri edineceğini biliyordu.

Allah’tan, bu beklenen peygamberin ortaya çıkışını görmek, onunla karşılaşmak saadetine erinceye ve ona ilk inananlardan oluncaya kadar kendisine uzun ömürler vermesini dilerdi.

Allah(cc)duasını kabul etmiş hakka iman etmek ona nasip olmuştu.

Rasûlüllah’ın [s.a.v.) ortaya çıktığını duyunca; niteliklerini Tevrat’ta yazılı olanları karşılaştırır ve Peygamber olduğuna ve davetinin doğru olduğuna kesin kanaat getir.

Rasûlüllah’ın (s.a.v.} yanına gittiğinde ilk duyduğu şeyler,

Ey insanlar! Selâmı yayınız… Yemek yediriniz. Geceleyin in­sanlar uyurken namaz kılınız ki, Cennet’e selâmetle giresiniz

Yanına varıp Allah’tan başka ilah olmadığına, Hazret-i Muhammed(sav)’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet getir.

Müslüman olduğunu yahudilerden gizler.

Bir gün, Rasûlüllah’a (s.a.v.) gidip :

Ya Rasûlallah! Yahudiler iftiracı ve batılla uğraşan bir mil­lettir, onladan ileri gelenlerini evine davet et ve beni oda­larından birinde sakla, sonra onlar müslüman olduğumu söylemeden önce onların yanındaki itibarımı sormanı ve daha sonra da on­ları İslâm’a davet et, buyurur. Çünkü onlar müslüman ol­duğumu öğrenirlerse, beni kusurlu bulurlar ve bana yapmadıkları if­tira kalmaz…

Rasûlüllah (s.a.v.) o’nu odalarından birine alır. Yahudi ileri ge­lenlerini de evine davet eder. Onları İslâm’a davet etmeye, imanı sev­dirmeye, kendi kitaplarından bildikleri durumunu onlara anlatır.

Onlar da batıl şeylerle ona karşılık vermeye ve hak ko­nusunda onunla münakaşa etmeye başlar. Ra­sûlüllah (s.a.v.) onların iman etmelerinden ümidini kesince şöyle sor­ar

El-Husayn ibn-i Selâm’ın aranızdaki itibarı nasıldır?»

O , çok efendi bir kimsedir. Alimdir».

-“Eğer o müslüman olursa Siz de müslüman olurmusunuz?»

-“O asla müslüman olmaz.. Allah onu müslü­man olmaktan korusun».derler bunun üzerine Abdullah ibn-i Selâm yanlarına varır ve şöyle der.

Ey yahudîler! Allah’tan korkun. Muhammed’in size getirdiğini kabul edin. Siz onun Allah’ın elçisi olduğunu biliyorsunuz ve onun kitabınız Tevrat’ta adıyla ve sıfatıyla yazılı olduğunu görüyorsunuz ,ben onun Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ediyorum» Yahudiler;

– Sen yalan söylüyosun.» dediler

Cennetlik olduğu hadîs-i şerîfte bildirildi.

Abdullah ibn-i Selâm’ın ailesi ve Sa’lebe bin Sa’ye, Üseyd bin Sa’ye, Esed bin Ubeyd ve bazı Yahudiler samimi olarak müslüman oldular.

 Hz. Abdullah bin Selâm (r.a.) Peygamberimizden 25 adet hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir

Peygamber efendimiz, Eshâbı ile sohbet ederken buyurdu ki:

– Şu kapıdan ilk girecek olan, Cennet ehlinden biridir.

Eshâb-ı kirâm merakla kimin gireceğini beklerken, Abdullah bin Selâm’ın girdiğini gördüler.

Yâ Abdullah, bu dereceye hangi amel ile ulaştın?

Ben zayıf bir kimseydim. En kuvvetli ümidim, kalb selâmeti ya’nî kimseye karşı içimde kötülük beslememem ve boş sözleri terk etmemdir. Bundan başka beni kurtaracağından ümitli olduğum bir amel bilmiyorum.

Kendisi zengin olduğu hâlde, ba’zan Medîne çarşısında sırtında yük taşıdığı görülürdü.

Abdullah bin Selâm hazretleri, Hazret-i Osman’ın şehâdeti esnâsında yanında bulunuyordu. İsyâncılara “Gelin bu işten vazgeçin! Yoksa âhirette bunun cezâsını çok şiddetli olarak çekeceksiniz! Ayrıca Hazret-i Osman’ın üzerinizde çok hakkı vardır.” buyurdu.

Fakat âsîler sözünü dinlemediler, ayrıca kendisine hakâret ettiler.

Resûlullah onun hakkında, “O, Cennetlik olan on kişinin onuncusudur” buyurdu.

Birgün Hazret-i Abdullah bin Selâm, Ka’b-ül Ahbâr’a şöyle bir soru sordu:

Âlimler ilmi öğrenip zihinlerine yerleştirdikten sonra, onu oradan söküp atan nedir?

Hazret-i Ka’b dedi ki:

Tama’, hırs ve ihtiyaç peşinden koşmaktır.

Uhud Savaşı’nın bulunduğu bazı savaş ve seferlere katıldı. Hazreti Ömer’in (ra) hilafeti zamanında Kudüs’ün fethine ve Sasanilerle yapılan Nihavend Savaşı’na katıldı. Hazreti Osman’ın (ra) son dönemlerinde, fitnenin durdurulmasına ve Halifenin evinin kuşatılarak şehit edilmesine mani olmaya çalıştı. Hazreti Ali’nin halife olmasından sonra kendisine biat etmemekle beraber, her hangi bir menfi girişimde bulunmadı. Hazreti Ali’nin Irak’a gitmemesi ve Cemel Savaşı’nın engellenebilmesi maksadıyla telkinlerde bulundu. Muaviye’nin halife olduğu dönemde, 664 tarihinde Medine’de vefat etti. Allah rahmetiyle muamele etsin.

Çetin KILIÇ / Lüleburgaz

www.NurNet.Org

Kaynaklar

  1. Hadis külliyatı
  2. Sorularlaislamiyet