Adem-i Kabul ve Kabul-i Adem Arasındaki Fark

Adem-i kabul, mâna itibariyle kabul etmeme, “iman hakikatlarına karşı lâkayt kalmak, gerçekleri, fikir yormaksızın inkâr etmektir.

Kabul-i adem ise, yokluğu hiçliği, kabul etme mânasında yani “Gerçek olmayan bir fikri kabul etmek, hakikatin zıddına inanmak ve bunu dâvâ etmek”tir.

Konuyu bir misal ile açıklamak gerekirse, meselâ: Adem-i kabul grubunda olanlar ne kendi ne de başkasının yaratılışı ve ölümünü düşünmeye değer bulmazlar. Yani düşünmeden yaşamayı, günlerini gün edip basit bir tarz ile hayatlarını idameye çalışır.

Bu keyfemâyeşa yani keyfi nasıl isterse başıboş bir hayat düzeni ile yaşayarak; iman ve itikat üzerinde düşünmeye kafa yormaz. Böyle düşünen kişinin inancı adem-i kabul olarak vasıflandırılır. Bu inkâr gayet kolaydır ve inkârcıların da çoğu bu sınıfa girer.

Kabul-i adem ise, iman hakikatlerini kabul etmedikleri gibi karşı çıkarak, insanları batıl fikirlerine çekmeye çalışmak vardır. İşte İslâmın en tehlikeli grubunu bu grup teşkil eder. Batılı dâvâ eden bu grubun yaptığı da kabul-i adem diye ifade edilir.

Bedîüzzâman bu konuya şöyle bir açıklık getirmiş: “Adem-i kabul, kabul-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabul; adem-i delil-i sübut, onun delilidir. Kabul-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır.”1

Yani, adem-i kabulde, bir gerçeği ispat etmek için hiçbir delil, yorum için kafayı yormaz, tabir caiz ise hayvanî bir yaşayış ile hayatını idame eder. Bu cehalet böylesi itikatsızlara, inançsız kalmasına yetiyor. Şek ve şüphe içinde yaşadığı için iman şüpheyi kabul etmiyor, dolayısıyla o kişi küfür içinde kalıyor. Kabul-i ademde ise, hiçbir te’vile gerek bırakmadan inkâr yoluna girdiği için zaten küfür içindedir.

Rüstem Garzanlı

Dipnot: 1- Mektubat, Hakikat Çekirdekleri.

06.10.2016

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: