Ahde Vefa

Büyüklerimiz, “eskide söz vardı güven vardı, ahde vefa vardı. Ah ne güzeldi, o günler!” diyorlar. “Vefa asr-ı hazırın ihmal ettiği duygulardan biridir” ifade buyuran asrın müceddidi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, vefanın günümüzde ne kadar ihmal edildiği gerçeği bu sözü ile ortaya koymaktadır.

Evet, eskide fen ve felsefenin cerbeze oyunları bugünkü kadar yoktu. İnsanların çoğu avam oldukları için kimi ailesinden, kimi çevresinden aldığı İslâmi ve insani terbiyeyi sosyal ve içtimai hayatında da tatbik ederdi. Anne-baba, kardeş, akraba ve dostlarla ilgi ve alaka vardı. İyilikler kesinlikle karşılıksız bırakılmazdı, yardımlaşma ve dayanışmanın esası olan vefa böylece tesis edilirdi.

Her insanda vefanın bulunması gereken önemli bir özelliktir. Çünkü hayat-ı beşerîyenin ruhu ahde vefa ile olur; vefasızlık ise şahsi menfaat ve bencilliği öne çıkarır. Dolayısıyla sosyal hayatın temel prensipleri olan güven, itimat, samimiyet ve hürmet de ortadan kalkar.

Gerek Allah’ın (cc) yanında, gerekse insanların yanında vefa kişinin itibarını ve şerefini artırır. Vefa, insana şeref veren, baş üstünde taşıyan mücevherlerle bezenmiş bir taçtır. Allah’ın takdirine ve insanların da sevgisine ulaştıran güzel bir meziyettir. Cenab-ı Allah (cc) Kur’an’ı Kerim’de meâlen:“Allah’a verdiğiniz ahdi tutun.” 1, Ahde sadık kalmayı emretmiştir.

Mü’minler günde beş farz namaz öncesi günahlardan tövbe eder, bundan böyle kötülük etmeyeceğim diye vaatte bulunur. Her yapılan bir tövbe Allah’la kesin bir akit bir ahit ve bir sözleşmedir. “Allah’ım, bundan böyle emirlerine bağlı kalacağım” diyor. İşte bu ahde bağlı kalma ahde vefadır; ahde bağlı kalınmadığı zaman vefasızlık, sadakatsizlik ve yalancılıktır. “Allah’a verdiğiniz ahdi tutunuz,” gerek Allah’a, (cc) gerekse başkasına verilen söz mutlaka yerine getirilmelidir.

Sadakat ve ahlakta numune misal olduğu kadar, vefada da en ileri olan Peygamberimiz (asm) sözüne, ahdine ve kefaletine de son derece bağlı idi, birine söz verdiği zaman mutlaka onu yapardı, daha Peygamberlik gelmeden önce, Abdullah B. Ebi’l-Hamsa (r.a.) ile bir yerde buluşmaya karar veriyorlar.

Abdullah (r.a) verdiği sözü unutuyor, aradan üç gün geçtikten sonra hatırlıyor ve buluşacağı yere gidiyor. Bakıyor ki Hz. Muhammed (a.s.m.) orada bekliyor.

Efendimiz (asm) “Abdullah nerede kaldın? Üç gündür seni burada bekliyorum.” buyurur. İşte Peygamberimizin üç gün boyunca her gün söz verdiği saatte gelip Abdullah’ı beklemesi, söz ve ahdi bütün insanlara bir mesaj olsa gerek.

Bilinmesi gereken önemli bir vefa de, anne ve babaya karşı vefadır. Onlara itaat ve hürmet etmektir. Anne babaya itaat etmek, hürmette bulunmak ve ihtiyaçlarını temin etmek dinîn gereğidir, insaniyettir, vicdanî bir görev ve mes’uliyettir. Maişetin darlığı, onlardan uzakta bulunmak vs. Bahanelerle insan kendini aldatmasın. Evladın şartları ne olursa olsun anne ve babaya yardım etmek, hizmet edip ihtiyaçlarını gidermek ve onlara yardımcı olmak, evlat için farzdır.

Allah (cc) ayetlerinde meâlen şöyle buyurur: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti, onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” 2 Çocuklarını kendine karşı itaatkâr görmek isteyen, ebeveynlerine karşı itaatte kusur etmemelidir.

Rahman ve Rahim olan Allah, (cc) önce zatından başkasına kulluk etmemeyi ve ardında da ana babaya ihsanda bulunmayı emrediyor. “Annenin doğum sancısında çektiği acıyı, evlat annesini hayatı boyunca sırtında taşımasına mukabil gelmez.” Anne ve babadan sonra elbette akraba, komşu ve dostların hak ve hukukuna riayet etmek gelir, onları zaman zaman ziyaret etmek, hal hatırlarını sormak, hayırlı dualarını almak güzel bir kadirşinaslık ve vefadır.

Bediüzzaman, Rusya’da esarette iken, Kosturma’da tatarlardan görmüş olduğu insani yardımdan dolayı “Bütün Tatar kabilelerini beş vakit duama dâhil etmişim.” 3, İşte bu sadakat ve samimiyet, “ Neden ahde vefa?” sorusuna cevap olsa gerek.

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

21.5.2015

Dipnotlar:

1-En’am Suresi, ayet, 152.

2-İsra Suresi 17/23

3-Tarihçe-i hayat

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: