Ahir Zamanın Müthiş Fitnesini Yaşıyoruz

Lozan muahedesinden başlayarak, Müslümanların hüsnü ahlakını ihtiva eden güzel adetler Paygamberimiz’ a.s.mın yolunda olan bu millet asırlarca o güzel adetlerini yaşadı, Osmanlı devrinin son kısmından  bozulmaya başlamış ve bu güne kadar bu millette o ahlaksızlık her gün fazlalaşıp günümüze kadar gelmiş. Çünkü Lozan da İsmet İnönü Avrupa’dakilere benzeyeceğimizi onlara söz vermiş. O günden  başlayarak bu güne kadar, yavaş yavaş vatandaşlarımızın çoğunda dinden gelen o güzel ahlak yok oldu.

Günümüzde o güzel Ahlakı yaşayan olsa da çok az kimselerdir. O ahlaksızlığı ve dine ters hareketleri tek parti devrinde günden güne halka zorla yaşatmış. O sebepten bu gün bile Halk Partinin Liderleri hiç çekinmeden Osmanlı devrinde kötü idare olduğunu ifade edebiliyorlar. Bu da başka değil, Osmanlının Kanunu Allahın Kanunu, şeriat olduğu için, dini kötülemek maksadıyla Halkçılar öyle bir ifade kullanabiliyorlar. Halbuki: İnsanı ve her şeyi Allah yarattığı için, üstün varlık olan bu insan makinesine bir kullanma kılavuzu olan Kur’anı Kerimi göndermiş. Kur’anı okumak sevap kazanmak için O gönderilmemiştir. Her ne kadar onu okumakta çok sevaptır ama ana gaye o değildir.

Ne yazık ki Türkiye’de yaşayan bizler o hale geldik ki: Başka bir devletten İstanbul’a gelen bir Müslüman. Demez mi? Yanlış oldu. Burası Hrıstiyan. Müslüman bir ülkeye hiç benzemiyor.

Erkeklerin çoğu baş açık. Hatta, bir kısmı tam ecnebi gavurları gibi başına şapka takmış. Kadınların çoğu açık saçık. Hatta öyle vücutları açık ki: Avrupa gavurlarından daha çok açılmışlar. Erkeklerden bir çoğunun adı Kaya, Tuncay, Turgay, falan. Hanımların da bir çoğunun isminin manası din ile alakası yok. Halbuki ben Sırbistan’da Hıristiyanlar ile beraber yaşadım. Onlar giydikleri elbise başka idi, biz Müslümanlardan da hiç kimseyi takkesiz göremezdin. Hatta onların harımları da açık saçık gezemezlerdi. Alt kısmına etek giyerlerdi. ama bizim hanımların gibi değil, onlar çok kalın etek giyerlerdi.

Bunu da bilmeliyiz ki Katolik ve Hristiyanlar Müslümanlara benzememek için Kasket icad etmişler. Kasketin manası beni giyen başı Müslümanların gibi başı secdeye gitmez. Ona ilave ederek Fötr icad etmişler. Onun manası Hrıstiyanların taptıkları Haç’tır. biliyorsunuz ki fötr haça benzer.  Bunlara ileve ederek Zünnar isimli bir karış eninde sert bir şey ile bellerini bağlarlarmış. Onun da manası: Benim belim Müslümanların gibi Rükûa eğilmez

Ne yazık ki: İslam dininden, Kur’anda ve Arapçadan kurtulmak için, Türkçe kelime uydurmak için, Türk Dil Kurumu başkanlığına Agop Dilaçar isimli bir  Ermeni getirmişler. Öyle Uydurma kelimeler dilimize koymuş ki: Ben gibi dışarıdan bir Türk gelse: Kelimelerin çoğunu anlamaz. Zaten biz öğrendik bu uydurukça kelimeleri çok çektik.

Ne hale geldiğimizi öğrenmek için bunu da anlatayım: Oğlana bir yerden bir kız istedin; soruyorlarmış? çöplükleri var mi? (yanı Kaynata ve kaynana hayatta mı?) Acaba onlar, hiç mi düşünmüyorlar, yarın onlarında evlatları kaynata veya Kaynana olma yolunda. Onlar çöp mi olmak istiyorlar, “Ne ekersin onu biçersin” Ata sözü çok güzel bir söz.

Çok hoş bir hikâye: bir evde evli iki kardeş varmış. Biri dindar Takva sahibi. Diğeri sevap diye bir şer tanımıyormuş. Menfaatten başka bilmiyormuş. Bu kardeşine der: Anneyi ve babayı sen bakacaksın. Tamam kardeşim o tarlaları ve dükkanı ben alacam. Tamam kardeşim. E sonra ne yiyecekler?

Sonra zavallı bu dindar olan, kendi hanım ve çocuklarını ve anne babasını beslemek için ekmek yok. Bir olta buluyor denize balık tutmaya gidiyor. Oltayı denize atıyor, yok yok, sonra oltaya bir şey takılmış çek çek, çok zorla çıkarmış. Baksa üstü toprak olmuş, sil sil. Baksa parlak bir şey elmas olduğunu öğreniyor. Temizliyor bir Kuyumcuya götürüyor. Kuyumcu bunu ödemeye benim param yok, nihayet çok zengin bir kuyumcuyu buluyor ve ona satıyor. O parayla 30 adet dükkân satın alıyor. Sonra kardeşi haset etmeye başlıyor. Evet: Gördünüz mü anne ile babaya sahip çıkana Allah nasıl sahip çıkarmış.

Evlenmek isteyenler, genç tecrübesiz. bunlar: Ahlaklı biriyle evlenmeyi nasıl seçebilir. Çünkü bu tecrübe işidir. Bilenler ile danışmaya tenezzül etmiyorlar. Bunla öyle rahatlıklarına düşkün ki: Babaya, anneye, yaşlı veya hastaya hürmet yok. Çünkü onların kalplerinde öldükten sonsa dirilme olacak diye inanç yok ki. Buradaki sevaplar orada ödenecek diye bir şeye zavallılar inanmıyorlar. Bu iman onlarda hiç yok. Günahları rahat rahat yapıyorlar. Çünkü: Ahirette onun cezası cehennem ateşinde yanmak var diye onda öyle bir inanç yok ki günah yapmaktan korunsun. Bu sebepten Üstad Bediüzzaman Hazretleri bir ifadesinde: “İmansız on kişiden, Allahtan korkan bin tane Müslüman daha kolay idare edilir.” diyor. Çünkü imanlının bekçisi her zaman yanındadır.  Berikisi hayatının hesabını vereceğine hiç inanmıyor.

        HER ŞEYİN ADINI DEĞİŞTİRDİLER

        Ev- Residence oldu.!

        Komşu- Site sakîni oldu.!  

        Kırk yıllık kahve- Starbucks oldu.!

        Sohbetler- Cep telefonu oldu.!

        Arkadaşlık- Sosyal medya oldu!

        Adamlık- Sakal bırakanların oldu.!

        Çocuk kızlar- Gelin oldu.!

        Kalite- İphone oldu.!

        Ruh hastaları- Youtuber oldu.!

        Sanatçı- Yok oldu.!

        Kadınların çoğu – Sokak eti oldu.!

        Kanunlar- İşlemez oldu.! SAHİ BİZE NE OLDU YA..!

       

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır