İşte bu devrelerde Basra’nın geçinilmesi güç asabi mizaçlı adamı olarak bilinen İmran bin Hattan da, bir evlilik yapmıştı. Ancak İmran’ın yaptığı bu evliliğe kısa ömürlü bir aile hayatı diye bakıyordu tanıyan komşuları. Çünkü İmran, geçinilmesi zor, asabi mizaçlı bir adam olarak biliniyordu çevresinde… Ne var ki, beklenenin aksine asabi mizaçlı İmran’la evlenmiş olan hanımdan hiç şikâyet sesi duyulmadı. Hatta hanımdaki bu anlayışa beyi İmran da şaşırmıştı. Bir gün bir vicdan muhasebesi sonunda kendi nefsini suçlayan İmran, hanımın bu uyumlu haline takdirle bakarak dedi ki:
–Hanım, sen ne kadar anlayışlı birisin? Benim gibi asabi mizaçlı, uyumsuz biriyle şikâyetçi olmadan hayatını sürdürüyorsun. Doğrusu senin gibi sabırlı bir hanımı bana nasip ettiği için Allah’a ne kadar şükretsem azdır, diye düşünüyorum!..
Basra’nın hayatına İslam kültürüyle bakan bu hanımı, beyinin takdir duygusunu, Allah’a şükretme ifadesiyle dile getirdiğini görünce:
–Bey dedi, sen hiç endişe etme. Rabb’imiz ikimizi de farklı mizaçta yaratmış. Karı kocanın farklı mizaçta oluşları, ikisinin de cennete gitmelerine sebep olur. Dolayısıyla ikimizi de cennete doğru yönlendiren bu hayattan ben neden şikâyetçi olayım?
Hanımından bu yorumu duyan İmran, daha da sevinerek sordu:
-Hanım dedi, nasıl olacak da senin gibi sabırlı bir hanım, benim gibi asabi mizaçta biriyle yaşadığı aile hayatından dolayı cennete doğru birlikte yol alacağız? Bu nasıl mümkün olacak?
Hanım şöyle açıkladı bakışını:
-Bak dedi, benim gibi sabırlı bir hanımı sana nasip ettiği için sen Allah’a şükrediyorsun; senin gibi asabi mizaçta bir beyi bana yazdığı için ben de Allah’ın yazısına itiraz etmiyor, sabrediyorum. Böylece bu hayat bizi şükredenlerle sabredenlerin gideceği yere doğru yönlendiriyor. Sonu böyle olacak bir hayattan ben neden mutlu olmayayım? İkimizi de cennete götürecek bir hayat çünkü! Yeter ki biz hayata bu bakışımızı değiştirmeyelim, sen şükrünü ihmal etme, ben de sabrımı! Bu anlayış bizim hem aile hayatımızı kurtarır hem de ahiret hayatımızı!..
Alimler derler ki: Basralı hanımın aile hayatındaki zorluklara böyle bakışı, inanmış insanlara mahsus bir bakıştır.
Nitekim Aleyhissalat-ü Vesselam Efendimiz, mümin insana mahsus bu özel bakışı şöyle anlatmaktadır:
–Hayran olunur mümin insanın bakışına! O hayatında olumlu bir durumla karşılaşırsa şükreder kazanır. Olumsuz bir durumla karşılaşırsa sabreder yine kazanır. Böylece inanmış insan hayatındaki olumlu olumsuz her iki hali de hakkında hayra çevirir, hep kazanır, hiç kaybetmez.
Tıpkı olumlu hale şükreden bey ile olumsuz hale sabreden hanımın bakışı gibi…
Tasavvuf büyüklerinden Asmai Hazretleri de hayatına böyle inanmış insana mahsus bir sabırla bakan hanımdan söz ederken şu misali verir. Bir kadın, sohbet ettiği komşu hanıma der ki:
-Hiç de şansın yokmuş hanım, kötü bir beye düşmüşsün!
Bu yersiz söze hanımın cevabı şöyle olur:
-Nereden biliyorsun benim kötü bir beye düştüğümü? Şayet beyimin Allah’a hoş gelen iyi bir yanı olmasaydı Rabb’im beni ona yazar mıydı? Kula düşen, Allah’ın yazgısına razı olmaktır. Kul Allah’ın takdirine razı olursa Allah da kulundan razı olur. Ona yuvasında mutluluklar nasip eder. Ben yuvamda bu anlayışla hep mutlu ve huzurluyum. Zaten kadere iman eden, kederden emin olur. Ben bunları düşünmeyecek kadar cahil bir kadın değilim! Ama anlaşılıyor ki sen bunları düşünmeyecek kadar İslam kültüründen gafil bir hanımsın. Keşke benim beyime bağlılığımı zedeleyecek sözler söylemeseydin de sana, hayatına İslam kültürüyle bakan hayırlı bir komşu hanımı diye bakmaya devam edebilseydim…
Aile hayatını böyle yorumlayan hanım için Asmai der ki:
-Dünya bir yana, hayatına böyle İslam kültürüyle bakan hanımlar bir yana..
Bilmem, hayatındaki olumsuzlukları olumlu hale getiren bu bakışlar bizlere bir şeyler ifade etmiş oluyor mu? Ben bu örnekleri sizin özel bakışlarınıza arz etmiş oluyorum. Takdir sizlere aittir elbette…
Yarın: Müslüman’ın aile hayatında ideal ortam nasıl oluşur?
Ahmed Şahin / Zaman