Aile içi anlaşmazlıklarda ‘akla kapı aç, iradeyi elden alma’ anlayışı

Okuyucum, aile fertleriyle maruz kaldığı zorluklardan dolayı ümitsizliğe kapılmış, sıkıntılarını anlattıktan sonra da, bu durumda ne yapıp nasıl bir tavır takınacağımı bilemez hale geldim, diye de çaresizliğini eklemiş.

Aslında aile fertlerimizle münasebetteki zorlukları çözme konusunda çaresiz değiliz. Ölçülerimiz vardır. Münasip düşeni münasip şekilde dile getirir, gerisini ilahi takdire bırakarak duamıza devam ederiz. Bu konuda geçmişten beri sıkça ifade ettiğim bir ölçümüzü tekrar etmekte fayda görmekteyim okuyucumun bu çaresizlik sorusu üzerine. Meşhur sözdür: –Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir! derler. Ben de bu sorular vesilesiyle büyüklerin koruyucu ve kurtarıcı sözlerinden birini bir daha arz etmek istiyorum bugün.

Çünkü büyüklerin bu gibi sözleri anahtar sözlerdir. Bu sözleri zorlandığınız yerlerde anahtar gibi kullanır, kapalı kapıları ardına kadar açar, çıkış yolu bulabilir, çaresizliğe düşmezsiniz. En azından ben bana düşeni yaptım gerisi Rabb’imin takdirine kalmıştır, diyerek huzur bulur, duanıza devam edersiniz. Misal olarak diyelim ki, beyinizi, hanımınızı, oğlunuzu, kızınızı, ya da bir başka yakınınızı olmasını istediğiniz doğru çizgide bulmuyor, ama istediğiniz istikamete de yönlendirmeyi istiyorsunuz! Böyle bir zorluğunuz var aile içindeki bireylerinizle.. Çoğumuzda da olduğu gibi.. Çare susup da seyirci kalmak, diyemeyiz. Çünkü susmak hem sizi rahatsız eder; hem de görevinizi yapmamış duruma düşebilirsiniz. Çare, bildiğiniz doğruları anlatmak, düşündüğünüz gerçekleri dile getirmek. Ama nasıl anlatacak, size düşeni nasıl ifade edeceksiniz ki, yara yapmadan tedavi etmiş, tahribe sebep olmadan tamirde bulunmuş olasınız?

Bütün mesele buradaki üslubun tayin ve tespitinde. İşte burada büyüklerin anahtar sözleri imdadımıza yetişiyor, Hazret-i Bediüzzaman’ı dinliyoruz. Meşhur sözünde diyor ki: -Akla kapı aç; iradeyi elden alma! Evet, muhatabın aklına, mantığına kapı aç, muhakemesine, muhasebesine düşündüğün doğruları aktar, anlat. Ama nasıl? Tahrik etmeden, teşhire sapmadan, düşünmesini önleyecek öfkeye sebep olmadan. Dayatma ve diretmeye gitmeden. Yani, aklına kapı açarak, iradesini elinden almayarak.. Benim bildiğim doğru budur, yine de sen bilirsin, diye vicdanına havale ederek..

Bu gibi zıt durumlarda unutulmaması gereken bir gerçek de şudur: Kimse kimseyi zorla, tepkiyle, ısrarla istediği çizgiye getiremez, dilediği doğruyu benimsetemez. Hidayet ve istikamet, Allah’ın dilemesine, Rabb’imizin hikmetine bağlıdır. Ne zaman, ne mekânda senin istediğin olacak, orasını hikmet sahibi Rabb’imize bırak, ümidini yitirme, huzuruna gölge düşürme ve de ki: – Rabb’im, ben aciz bir kulum, istikamet düzeltmek benim haddim değildir. Benim görevim, akla kapı açmak, iradeyi elden almamaktır!. Ben bunu yapmaya çalışıyorum, gerisi senin takdirindedir. Bundan sonrası sana aittir!.. Tıpkı Allah’ın sevgili kulu Rabia’nın dediği gibi:

Gecenin karanlığında evine giren hırsız alıp götürecek bir şey bulamaz. Çıkıp gitmek üzere iken kıldığı namazı bitiren Rabia, hırsıza ihlasla seslenir: -Ey Allah’ın kulu, kusura bakma, evimizde sana yarayacak bir şey yoktur. Ne olur kapının yanındaki ibrikten bir abdest al, iki rekat namaz kıl da Rabia’nın evinden büsbütün eli boş çıkma!.. Rabia’nın akla kapı açıp, iradeyi elden almayan bu ihlaslı sözü etkisini gösterir, hırsız yanındaki ibrikten titreyen elle tutarak abdestini alıp namaza durur ve gözyaşları içinde secdeye iner. İşte bu sırada ellerini açan Rabia şöyle yalvarır: -Rabb’im der, ben bana düşeni yaptım bundan sonrası Sana aittir!..

Demek isterim ki, siz de size düşeni yapın, akla kapı açın iradeyi elden almayın. Sonra da ellerinizi açıp iltica edin: -Rabb’im, ben bir aciz kul olarak bana düşeni yapıyorum, bundan sonrası Sana aittir! Kalbine, gönlüne doğruları Sen ilham eyle.. Vakti gelince layık olanı ne ise o olacak, İlahî takdir yerini bulacaktır. Yeter ki sen vazifeni yap, vazife-i İlahiye karışma! Vazifen olmayan takdirle de uğraşma.

Ahmed Şahin / Zaman

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: