Aile İçi Etkileşim

Bu gün aile içerisindeki etkileşimi konuşacağız. Bir aile yapısının, iki kişi tarafından nasıl organize olduğunu konuşmaya çalışacağız.

Bir zamanlar bekârdık ve hayalimizde bir evlilik vardı. Hayalimizde bir ev hayatı, bir eş ve çocuk modeli vardı. Evlenmeden önceki bu plan ve program, evlendikten sonrasıyla çok defa bir uyum içerisinde olmayabiliyor. Çünkü siz artık tek kişi değilsiniz. Yanınızda eşiniz var ve bir ortak yaşamı uyum içerisinde sürdürmek durumundasınız. Eşinizle birlikte bazı şeyleri planlamak zorundasınız.

Önceden kararlarınızı kendiniz veriyordunuz ama şimdi kendi yaşamınıza ait olan kararları dahi siz kendiniz veremiyorsunuz. Neden? Çünkü sizin duygularınız, anneliğiniz, babalığınız üstünden ihtiyacı olan birileri daha var yanınızda. O da eş ve çocuklar.

Böyle olunca insan ikiye bölünüyor. Bir kendi yapmak istedikleri ve fakat öbür taraftan, eşiyle bir uyum süreci içerisinde ortaklaşa yapacağı şeyler.

aile-cocukEvlilik dediğimiz şey, zaten kişinin uyum becerisidir. Kendisini ezdirmek değil. Kendisini, bir boyun eğmişlik içerisinde mecburiyetle eşine itaate mecbur bırakma değil… Hayır, uyum sağlayabilme becerisi. Eşini duyabilme, eşiyle ortak bir yaşamı sürdürebilme becerisidir.

Ve maalesef günümüzde çocukların yetiştiriliş tarzı ve günümüzde yetiştirilen çocukların bir süre sonra kendisinin anne baba olacağı tarzı eşi duymaya, çocuğu duymaya ve ortak bir yaşam sürdürebilmeye engel oluyor çok defa. Böyle bakıldığı zaman aslında herkes bir bireysel yaşam içerisinde var olma ihtiyacı hissediyor sanki.

Eşle uyum sağlanmadığı zaman herkes kendi yoluna gider. Kadın kendi için evinde bir alan oluşturur. İşiyle gücüyle vs ile meşgul olur. Erkek, dışarda kendisinin oluşturduğu bir alan içerisinde işiyle gücüyle arkadaşlarıyla meşgul olur… Ev akşamları buluşulan bir mekâna dönüşür. Akşamları da, zaten çok defa birbiriyle derin bir muhabbete girilmediği için televizyon karşısında vakit geçirilir. Birisi orda sızar kalır, diğeri öbür tarafta sızar kalır. Çocuklar ise kendi başına bir yerlerde ha bire büyür dururlar.

Evlilik uyum sağlayabilme ruhuna sahip olmaktır.

Evlilik uyum sağlayabilme becerisine sahip olabilmek, evlilik eşi duyabilmek sanatıdır.

Bir aile içinde kendi başına yaşayan kişi evli kişi değildir, eşine acı çektiren kişidir. Evde sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak için evi dizayn etmeye çalışan kişi erkek ya da kadın olsun, fark etmez.

Evin temizliğiyle, tertibiyle, düzeniyle uğraşırken…

“Kaç kere söyledim! Ayaklarınızı basmayın şuraya!”

“Kaç kere söyledim! Şunu aldığınız yere geri koyun!”

İyi de mübarek bu evde sadece sen yaşamıyorsun ki… Ne bağırıp duruyorsun! Dar mı etmeye çalışıyorsun ailene! Evet, doğru, evin içerisinde tertip ve düzen olsun, her şey yerli yerinde olsun daha güzel olur. Ama sen şu anda şu davranışınla evi yaşanmaz hale getiriyorsun.

“Ben sana kaç kere söyledim! Çöpü buraya atacaksın!”

“Yine kaşıkları buraya koymuşsunuz! Tabi arkanızda bir hizmetçi var!”

gibi söylemler yakışıksız söylemlerdir. Evin içerisini yaşanmaz hale getiren söylemlerdir. Böyle söyleyen bir kadının, annenin, hanım efendinin yanındaki kişiler genellikle rahatsızdır. Dönün sorun şu anda… sorun… “Evet rahatsızız” cevabını veriyorlar mı acaba? Yok, eğer vermiyorlar ve senin bu bağırtı çağırtın ve bizi bu evin içerisindeki daraltmandan çok da memnunuz diyorlarsa, o zaman şöyle de bir şey düşünebilirsiniz: ‘Acaba sizden o kadar ürkmüşler ki size gerçeği söyleyemiyorlar mı acaba?’ diye de düşünebilirsiniz.

Veya… bir beyefendinin, evin içerisinde sadece kendisi yaşıyormuş gibi…

“Dışarıda para pul kazanıyorum! “

“Akşama kadar yoruluyorum! “

“Bir de geliyorum bu çocuklarla ben hala uğraşıyorum! “

“Ya gidin bir üzerimden! Şöyle bir nefes almak istiyorum! “

“Televizyonumu, maçımı seyretmek istiyorum! “

“Güzelce duşumu almak istiyorum! “

“Elbisemi sağa sola saçmak istiyorum! “

“Nerede çayım! Hala hazır değil mi?! “

“Şeker atmadın mı hala çayıma?! “

“Ne var ki yanına bir tane de şeker koysan, çerezini de koysan!

Nesin ki sen? Nesin? Nesin ki evi yaşanmaz bir vaziyete getiriyorsun? Evin içerisinde bak bir başka ruh var. Gözüne gözünü dikmiş ve senden his bekleyen bir hanımefendi var.

Bak, sana akşama kadar olan olayları anlatmak için çırpınan etrafında çocukların var.

Nedir ki bu senin donmuş, sadece yaşamı kendisi yaşar gibi, haz odaklı evine bakar bu halin ne ki?

Evlilik uyum sağlayabilme becerisidir. Evlilik eşi duyumsayabilme becerisidir.

Evlilik beyefendi olma becerisidir.

!!!Evlilik eşine hanımefendi nezaketiyle hitap edebilme becerisidir. Evlilik eşine beyefendi olarak hitap edebilme becerisidir.

Evlilik bir şenlenme mekânıdır. Günümüzün çocukları korkuyor! Anne bağıracak diye korkuyorlar. Ne kadar ayıp bir hal bir anne için.

Anne taa öbür uçtaki odadaki çocuğa bağırıyor. “Aliiii, çantanı nereye koydun! Veliii…” Bu çocuğu nasıl nezaket eğitimi içerisine alacaksın ki…

Nezaket önce sesle, ondan sonra duruşla, ondan sonra o sesin içerisine yüklediğin kelimelerin düzen içerisinde olmasıyla mümkündür.

Sen evin bir ucundan öbür ucuna eşine bağırıyorsun.

“Ya ben kötü bir şey söylemiyorum ki, sadece ismiyle hitap ediyorum.” Yapamazsın ki böyle. Bırak sen ayrı bir odadaki kişiye bağırarak seslenmeyi, arkandaki bir kişiye omzunun üzerinden dahi konuşmamalısın. Nezaket bunu gerektirir. Ya? Yüz yüze…

“Ee hocam on kere mi gideceğim!?” Evet, on kere gideceksin. Çünkü on kere gelebilmesi için çocuğun sana on kere gitmelisin.

Bir baba için utanç verici bir şey. Çocuk babasının sesinden korkuyor. Babası bağıracak diye korkuyor. Ve o kart sesiyle “Oğluumm!” diye sesleniyor ve çocuk içerde sıçrıyor.

Hay Allah! Allah sana hiç mi merhamet vermedi! Bu çocuğu sıçratıyorsun ya! Hiç mi merhamet vermedi!

Hâlbuki sen öyle bir sese sahip olmalısın ki sanki peygamber sesi işitmiş gibi çocuk, o sesin şefkatine koşmalı… “Babammm J” diye “Buyur babammm J” diye. Öyle bir şefkatli çıkması lazım ki sesinin “Babacığım J sen mi seslendin, bir ses duydum ki yavaş çıktı, acaba sen mi seslendin?” diye. “Baba bir şey mırıldandın, acaba bana mı seslendin” diye dudaklarını okuyacak bir çocuk olabilmesi için “Oğluuummm!” diye bağırtını bir kesmen lazım.

Ve böyle kaba saba, ve böylesi bir hanımefendiye hitap edilmez tarzda ve böylesi bir çocuğa hitap edilmez tarzda evin içerisinde yaşam kurguluyorsan yazık… bu aile senin ailen…

!!!Bir beyefendinin beyefendi olabilmesi, onun karşısındaki hanımefendinin hanımefendi olmasına bağlıdır.

Eğer hanımefendi “Evin içerisindeyim zaten” diyerek paspal bir vaziyette evin içerisinde dolaşıyorsa o evin içerisindeki erkek beyefendi olmaz. Sabah kalktığında kendine verdiğin değer ile güzelce giyinerek, eşiyle ilk dakikalarını karşılamıyorsa; o evin içerisindeki beyefendi gözündeki çapağıyla birlikte elini yüzünü yıkamadan, atleti pijaması bir taraftan sarkmış olarak evin içerisinde dolaşmaya başlar.

Erkeği beyefendi yapan onun karşısındaki hanımefendidir.

Hani bir çok kadın şikâyetçi oluyor. “E, başkalarına konuştuğun gibi bana niye konuşmuyorsun? Bak şu bayan telefon etti, nasıl da kırıttıra kırıttıra konuşuyorsun da bana böyle konuşmuyorsun! Bana kaba saba konuşuyorsun!” diye kaba saba konuşuluyor ya… Aslında o hanımefendi nezaket içerisine girecek olmuş olsa… Kendisini o nezaket içerisine alacak olmuş olsa… Aslında erkek onun karşısında utanacak bir vaziyette olmuş olsa… İşte o zaman bir de bakıyorsun ki erkek bir beyefendi nezaketinin içerisine girmeye başlamış.

Bir kadını da hanımefendi yapan yine erkeğin nezaketidir.

Erkeğin yine o kadına değerlice davranmasıdır.

Eğer bir erkek karısına aşağılayarak davranıyorsa….

Karnı acıktığı zaman evin içerisinde bağırıp çağırıyorsa…

Eğer bir erkek, eşine bir hanımefendi nezaketiyle davranmıyorsa, o kadından kadınlık beklemesin hiç. O kadın erkek olur. Ve bir kadın erkek olursa bu erkekle hiçbir erkek baş edemez.

Bak, kadın kartlaşmış karşında. Erkek gibi yürüyor evin içerisinde. Sana hitap edişine bir baksana. Sertleşmiş, sesi sertleşmiş. İki erkek yaşatıyorsun şu anda evin içerisinde.

O yüzden uyum sağlayabilmek, aynı zamanda kişinin nezaket içerisinde olmasıyla mümkündür. Bunu yapın… Bunu yapın… Ne var ki iki kişisiniz işte evin içerisinde… Kaçırmayın birbirinizi evin içerisinden.

Bak bağırtınla çağırtınla hırınla gürünle kaçırdın adamı evden.

Eve gelmek istemiyor.

Trafik sıkıştığı zaman memnun oluyor, başka yollardan dolaşıyor.

Bir ekmek al diyorsun gidiyor iki torba dolduruyor. Birçok alışveriş yapıp da fazla eşya alan kişilerle yapılan çalışmalarda biz görüyoruz ki aslında bir ekmek alıp gelecekken iki çanta doldurmuş, aslında markette vakit geçirmek için doldurmuş. Vakit geçirdiği şeylerle de eşine daha sevimli görünmek için eşinin bağırtısına, surat asıklığına engel olmak için doldurmuş.

Hayır… İnsan eşine cehennem hayatı yaşatır mı evin içerisinde hiç ve böylesi bir evin içerisinde de siz uyumlu huzurlu çocuk beklerseniz doğru bir beklenti olur mu!

Çocuğum dişini gıcırdatıyor, tırnağını yiyor, altını ıslatıyor…” Altını ıslatır tabi ki… siz birbirinize böyle yapıyorsunuz. O çocuğun evin içerisindeki yetişme zeminini saksısını bu vaziyete getiriyorsunuz. Kaya dibinde çiçekler yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Önce çocuğun dikileceği saksıyı zemin olarak toparlamamız lazım ki onun içerisinden gül çıksın

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş