Ailede iktisat ve “beyin iğfal” şebekesi

Ailede iktisat ve “beyin iğfal” şebekesi

aile sofrası

Yapılan araştırmalarda tüketim konusunda ailede kadın ve çocukların tercihlerinin
ön plânda olduğu ortaya çıkmıştır.

Erkek, fıtrî “himaye” vazifesiyle eşinin ve çocuğunun isteklerini yerine getirmeyi görev bilir. İşte bu fıtrî hal tüketim, israf ve şükürsüzlükle bozulduğunda erkek eşinin ve çocuklarının doymak bilmeyen musluman aile cizgiisteklerini karşılamak üzere adeta faturaları ödeyen bir  “kasa” durumuna geçer. Belki haram helâl ayırımını yapamayacak kadar bir sıkıntılı hal içine girme tehlikesi vardır. İslâm adabında kadının eşine yaptığı “Bize haram lokma yedirme, getirdiğin her şeye razıyız” telkini yer alır kaynaklarda.
“İktisat eden maişetçe aile belâsı çekmez” hadisinin bir hikmeti de bu hal olsa gerektir.
O yüzden tüketim sektörünün hedefi kadın ve çocuklardır.
En önemli silâhı olan reklâmla, gerektiğinde beyin araştırmalarını desteklediği laboratuvar çalışmalarıyla tüketimi arttırmayı hedefler. Alış veriş merkezlerinde rafların dizaynından, ortama sıkılan kokuya, fondaki müziğe kadar her şey beyindeki alış veriş mekanizma noktalarını harekete geçirmeye yöneliktir. Bugün dünyaca ünlü bir çok firmanın araştırma laboratuvarlarına destek olduğu zaman zaman basında yer alan bilgiler arasındadır.  aile-cocuk

KÜRESEL ŞEBEKE

“Beyin iğfal şebekesi” araştırmacı yazar Armand Mattelart’ın bir kitabının adı. Küreselleşmiş reklâm sektörü için bu ifadeyi kullanıyor Mattelart. İçinde bulunduğu sefih medeniyeti farklı bakış açısıyla  değerlendirip, akla kapı açıyor. Dikkatli olmayı tavsiye ediyor.

Şöyle diyor: “’Yükselen değerler’in en gözde mesleği olan reklâmcılık,  ‘seçkin’,  ‘bireyci’ girişimcilerinin, bütün aile ve cocuklardünyayı işgal eden gazeteleri, pembe dizileri, yarışma programlarını, uydu yayınlarını ‘becerikli’ bir biçimde kullanması sayesinde dünyayı tek bir imge pazarına dönüştürmüş, cilâlı ürünlerin satılması için beyinlerin standartlaşmasını, iğfale uygun hale gelmesini sağlamıştır. Alınan, satılan şeyin, isim, marka ve hayale dönüştüğü günümüzde ‘alış veriş’ bile sahiciliğini yitirmiş, simülatif bir ‘değiş tokuş’a dönüşmüştür.

Küresel reklâm şirketleri, girdikleri uluslar arası ittifaklarla askerlerin ve devlet adamlarının yapamadığını başarıp dünyayı global bir imparatorluğa dönüştürmüşlerdir. Darbecilerin halkla ilişkilerini üstlenip, demokratik girişimler aleyhine kamuoyu hazırlayan ve her türlü partinin seçim kampanyasını yürütebilenler, yenidünya düzensizliğinin (!) “parlak” aktörleri olan reklâmcılardır. Ünlü markaları dünyanın her yerinde mevcut ve “arzulanır” kılan; aynı ürünü değişik ülkelerde farklı imajlarla pazarlayan, hayalî ihtiyaçlar oluşturanlar yine reklâmcılardır.

Gelişmemiş ülkelerde ise reklâm saldırgan bir modernliğe dönüşmüştür. Cips, corn flakes, hamburger ve gazozlu aileiçecekler yüzünden sağlıklı beslenme alışkanlıkları yok olmuş; mısırın anavatanı olan Meksika mısır ithal eder duruma gelmiş; Brezilya dünyanın en önemli portakal ihracatçısı iken besleyici hiçbir özellik taşımayan meyveli gazoz tüketiminde birinci sıraya çıkınca, nüfusun büyük çoğunluğunda C vitamini eksikliği görülmüştür. “

HÜLÂSA

Hadislerde ahirzaman belirtilerinden biri olarak zikredilen “israf” konusunda âyette ifade edildiği üzere “düğümlere üflenen” teknik çalışmaların yapıldığı herkesin bildiği bir hakikat. Bu ortamda Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye ölçülerinden başka sığınacak bir yer de yok!

Yasemin GÜLEÇYÜZ

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: