Akif filmi

Kolum bandajla, askıda, ailece Akif Filmine gittik, Isparta’da dedim her halde bize, yer kalmaz ama bir baktım ki salonda kimse yok bizden başka. Mehmet Akif gibi kendisine bu günleri borçlu olduğumuz  insanlardan birine bile bu harika günde ve filimde izlemeye gelen insanların neredeyse yok kelimesiyle tavsifi beni derinden yaraladı, bu kadar umursamaz bir toplum ve akademik camiaya ne diyebilirim ki. Din ve ona bağlı olarak bizim olan bir kültüre karşı bu kadar ihmal bizi bu günlere getirdi. Mehmet Akif “Ey millet uyan cehline kurban gidiyorsun“ diyor. “ Kime lakin hani sahipleri yurdun ellerdi yatanlar sağa baktım sola baktım” yine Akif söylüyor bunu, bu toplum eller değil ama neredeyse eller gibi ilgisiz.  Bir zottirik filim olsa galasına binlerce insan gelir, Akif’e ilgi duymayan bir toplum sanki el olmuş.

Filim savaş yıllarının muhataralı ve panik günleri ile açılış yaptı, her yerde bir belirsizlik. Mehmet Akif işgal istanbul’un dan mücadelenin merkezi olan Ankara’ya gidecektir,  emniyetsiz bir  durumda korumasız bir biçimde Ankara’ya Ali Şükrü Bey ve oğlu Emin ile birlikte gitmek onun tevekkülü ile mümkün. Aile ile  ayrılık dramı yaşanır  ve Akif yola çıkar. İngilizler ülkenin harami sahipleridir, haber alırlar büyük adamın gideceğini peşine birkaç satılmış hain çıkar, tam öldürülecekken Allah imdatlarına yetişir ve onları öldürecek olan kişiler öldürülür. Yolculuk serüveni harika bir şekilde resmedilmiş, Ankara’ya sağ salim gelirler. Filmin öznesi Ankara, Mustafa Kemal ve Akif, Şükrü bey de takımın diğer önemli şahsı, Akif’in yaranı. Oğlu emin ingilizlerin okullarına el koymasına tahammül edemez neredeyse on dört yaşında cephede koşacaktır, Akif onun bir imanlı ancak karara ermemiş çocuksu tepkilerini dindirmek için yanına alır. Birlikte duya hissede Ankara’ya varırlar. Mustafa Kemal ile  görüşürler, işgalden kurtulmak için yapılacakları tezekkür ederler.

Filimde Kuvva-yı Milliye’ye muhalif olan münafıklar ve şer güçler, iyi resmedilmiş, Akif bu muhaliflerle mücadele etmek için çabalar, ama son derece arsız ve cüretkar insanlardır, Akif neredeyse bir dostun evinde baba tarafından öldürülecek gibidir, neyse yine inayeti ilahi kurtulur. Akif ve Mustafa Kemal bu hain muhalifler ile mücadelede sözbirliği ederler, bir yandan Ali Şükrü Bey, diyer yandan Akif her yerde konuşurlar. Konya’ya giderler orada halkı aydınlatırlar. İyi neticeler alırlar, sonra Kastamonu’ya gidilir, Akif orada Nasrullah Camii’inde konuşur, halkı aydınlatır, milli mücadeleyi kuvayı milliyeyi anlatır, yine başarır, muhalefet kırılır, ama tepkiler de amansızdır. İngilizler onları izlerler, Akif’in peşine müseccel bir hain takarlar, Akif Ankara’da meşhur dergahta kalır. O sıra Burdur mebusu istifa eder Mustafa Kemal, Akif’i onun yerine  tayin eder,  Kuvvacılar takip edilir bir ingiliz vasıtasıyla.

O sırada istiklal marşı yazılması gündemdedir, Akif yüce fıtratı gereği para için ödül için marş yazamayacağını  müteaddid defa beyan eder, bir türlü razı edemezler. Bir taraftan marşın yazılması diğer yandan muhalifler Ankara’nın başı ağırmaktadır.  Ödülü muhtaçlara vermek şartı ile Akif ikna edilir ve marşı yazacaktır artık. Filimde  rahatsız edici bir  taraf yok, Akif ve Ali Şükrü Bey Kur’an okurlar, namazlarını eda ederler, dua ederler, Akif Allah’a ciddi yakarır,  hatta oğlu Emin baba sen yola çıkarken ne dua edersin der o da “Allah’ım gideceğim yerde beni iyi insanlarla tanıştır, bana zarar vermesinler, işimi iyi yapayım“ şeklinde dua eder, Emin aynı duayı tekrar eder.

Akif ve Ali Şükrü Bey ve Emin karakterdirler, doğuda işgalcilere ve kuvva muhaliflerine başarılı karşı koymalar olur, sevinirler ve ümitleri artar. Halk kötü şekilde iğfal edilmiştir, zorlanırlar ikna etmeyi başarırlar. Akif’in büyük rolü budur, ingilizler ve halifenin yanlış resmedilmesi dinin kullanılması muhalefeti cüretkar yapmıştır, bu arada birinci ve ikinci inönü savaşları toplumun kuvvacıları iyi algılamasını doğurur, şevk kazanırlar.

Akif, Tacettin dergahında şiiri yazmaya karar verir, bir kalem ve bir  kağıt alır başlar yazmaya, ilham ile büyük milletin şiirine marşına başlar,

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…

Mısralarını defalarca tekrar eder,  büyük zihni kramplardan sonra şiir orta ya çıkar,  mecliste okunur Mustafa Kemal ve vekiller heyecanlanır, dalga dalga okyanuslar gibi istiğraka girerler. Akif şiirini okumak için çağrılır, büyük adam utanır, hicab eder, şiiri okumaktan vazgeçer ve salondan dışarı çıkar bu filmin final sahnesidir, güzel ve harika resmedilmiştir, filmin sahneleri ancak o kadar olur diyecek kadar canlı ve yerindedir.

Prof. Dr. Himmet Uç

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: