Aklımıza Allahımızı Bildirenler

 


Es-selamü aleyküm Değerli kardeşim! Ben geçenlerde ateist bir biologla imani meseleleri tartışırken evrim teorisine dayanarak herşey kendi kendine oluyor bitiyor gidiyor dönüyor demeye başladı, bende ona bir şey sorabilirmiyim dedim? Sor dedi. Dedim  koskoca aptal dünyamız saatte108000 k.m hızla güneşin etrafında milyonlar sene hiç istikametini şaşırmadan, tam ihtiyaç olan bir yere gelince 27 dakika 23 derece eğik durarak geçiyor  ve 365 gün ve saniyesini bitirip  devrini tamamlıyor. Biraz daha yavaş gitse bir gezegene çarpıp kıyameti koparır, daha hızla da gitse gene kıyamet kopar, bu aptal dünya, sence bunu nasıl becerebiliyor? Ve nerde biliyor ki üzerinde canlılar var? Buğday, şeftali, ve kiraz gibi, birçok yiyeceklerin meydana gelmesi için mevsimlerin meydana gelmesi lazım? Ve bu kadar hız yaparken sularımızı niye dökmüyor bizleri havaya niye atmıyor   deyince, Biolog efendi bana! Onu ne düşünüyorsun sen rahatına bak demesin mi. Bende ona, ben inek değilim ki düşünmeyeyim. Benim bildiğim bu ki, ben ne kadar fazla düşünürsem daha fazla olgunlaşır insanlığa ererim deyince ilzam olduğunu o da fark etti sustu.

 Şüphesiz ki insan nasıl bir kaynaktan bilgi aldi ise o öyledir, başka olamaz. Layık Türkiyemizde yaşayan dindaşlarımızdan çoğu, batıdan gelen materyalist felsefeye uyarak akılları gözlerine indi gözle görülmeyen manayı inkâra saptılar. Halbuki göz başka akıl başka şeyi görür; onların işlerini değiştirirsen bozarsın. Mesela: Aç  bakalım ne var radyoda denilince, radiyodan gelen seslere gözle değil, Kulakla ve akılla bakarız. Bak bu kavuna denilince, ona da burunla ve dil ile bakarız. Bak kim var kapıda denilince orada da vazife göze düşer. Başkasına elini gibi, aklını gösteremezsin, aklını göstermek için aklın yaptıklarını göstereceksin ki akıllı olduğunu gösteresin. Bu zamanda Allah’ımızın büyüklüğünü görmek için Kur’andan anlamasak ta, büyük kitap olan kainat kitabının her sahife ve satırına ciddi bakarsak Allaha inanmamak imkansız…Bakalım insanların yüzlerine?

         Çok şükür yüzümüz hiç kimsenin  yüzüne benzemiyor. Hatta biz herhangi marangoza koskoca kapılardan 1000 taneyi farklı yaptıramazken, insanları yapan Usta onların 20 x 20 civarında olan yüzlerini H.z Ademden beri hiç karıştırmamış. Peki karıştırsa idi ne olurdu? Ne mi olurdu? Ne nikah kalırdı nede miras,  ortalık karma karışık olurdu… Evet O Ustanın emri ile bizim hiç haberimiz olmadan saniyede 50 milyon hücre ölüyor, başkası yerine geliyor. Onların değiştirilmesi bize kalsa idi yandık. Karaciğerimizin 70 çeşit görevinden tek bir tanesi günde bir litre safra üretmektir ki, o olmasa midemizdeki kabuklar nasıl erir idi. Ve midemize azar azar dökülen o asit sebebi ile, midemizin iç derisini Allah üç günde bir değiştiriyor.

        Ak ciğerimizde kılcal damarlardan yapılmış milyonlarca hava kesesi mevcut. Vücudumuzun hararetini 36,5 derecede tutmak için bütün derimizi O Büyük Allah kalbur gibi delikli yapmış, hararet arttı mı hemen ter başlıyor, soğuk oldu mu vücudun derecesi aşağı düşmemek için hemen  derideki delikler kapanır, Vücudumuz ürpererek o delikler boncuk boncuk olarak kapanır. Allah kollarımızın ikisini de aynı uzunlukta yapmış ki, rahat çalışalım ve lokmayı  ağzımıza rahat koyalım. Kollara ikişer menteşe takmış. Ellerimize beşer parmak koyup her parmağımıza üçer menteşe koymuş. Hatta tek büyük parmağımızı ayırmasa idi halımız ne olurdu?

Bir masayı aptal değil çırak bile yapsa idi o masa düz durmayıp topallamaktan kurtulamazken, Vücudumuzdaki bu kadar incelikleri tesadüfe verenlerin akıllarına şaşmamak elden gelmiyor. Boynumuza menteşe koymaya ihmal etmemiş, vücudumuzu hiç çevirmeden başımızı çevirebiliyoruz. Optikle ayarlanmış olan gözlerimizi sağa sola çevirmek için Allah o vazifeyi incecik damarlara liflere vermiş, herhangi bir şeyi görmek için başımızı hiç çevirmeden, onları sağa veya sola  çevirebiliyoruz. Vücudumuz kılcal damarlarla birlikte 96500 kilometre damar ağıyla kuşatılmış. Yarım damla kanda 5.000.000. alyuvar 10.000 akyuvar ve 250.000 trombosit denilen bir madde mevcut.

 Evet! Kâinatın hulasası olan bu vücudumuz ne kadar ince bir yapıya sahip olduğunu daha iyi anlamak için, hulasa edilirse şüyle bir netice elde edilir: Bir m.m de bin mikron var, en küçük hücre beş mikrondur. Yani bir milimetrede 200 hücre var, bunu milimetrenin enindeki 200 le çarparsak 40.000 eder, bunu da 1 m.m karede kaç tane var olduğunu anlamak için yukariya doğru 200 le çarparsak 1m.m karede 8.000.000 hücre olduğunu görürüz. Her hücrede 1.000.000 protein her proteinde 8.000 aminoasit her amino asitte beş element her elementte 40.000 aded atom bulunduğunu görünce Allah’u ekber demeye mecbur oluruz. Her hücrede sırlarla dolu 25.000 D.N.A molekül mevcut ki: Çikago Universitesinden D.r George W. Beadle şöyle diyor: “D.N.A nın insan vucundunda ki faaliyetlerini tespit etmek için İngilizce 1000 ciltlik bir ansiklopedi yazmamız lazım”. 

Biz vücudumuzun inceliklerini tam tarifini Allaha inanan doktorlara bırakıp, yalnız, azda olsa buraya kadar tarif edilen incelikleri gördükten sonra Allah’u Ekber deyip uzaktan kumando ile onları yapan Allah’ımıza secde etmekten başka çare bulamıyoruz. Çok hayret vericidir ki, insanı inceleyip ihtisas yapmak için Tıpta loji lojii başlıklarla isim verip,  insan vücudunu elliye bölmüşler. İdrar yolunu Ürologlar inceliyor, tekrar idrarla ilgili böbreğimizde ki 1.000.000. nefronu nefronologlar inceliyor. İhtisas yapan bu Doktor efendiler 20-30 sene ihtisas görüyorlar, Prof. Oluyorlar,  ve bu efendilerin gururlarından yanlarından geçilmiyor. Sonra biliyormusunuz bunlardan bazıları ne diyorlar? İmkâni olmıyan bir şey diyorlar: Bu insani aptal yapmıştır diyorlar 50 kişi 20-30 ar sene uğraşıp ancak bir kısmını öğrenebildikleri bir mu’cizeyi, aklı, işitmesi ve görmesi olmayan, “tabiat” yaptı diyorlar. Buna ağlarmısın gülermisin? Siz söyleyin!.. Gülmeyi bir tarafa! Bu hakikatleri bizlere öğreten beraber Allahımıza ne kadar şükretsek azdır.

Bugün Türkiye’mizde günden güne imanlı doktorlarımızın sayısı artıyor. Biz aklımızı çalıştırarak kainatı okuyup imanımızı marifetle kuvvetleştireceğiz. Ve bize verilen o akıl penceresinden bakarak vücudumuzu, sağır kör ve aptal tabiat değil, Ancak, kâinat Sahibi Allah yarattığını göreceğiz ve bizim için bu alemi çeşit çeşit nimetlerle donatıp, O yüce Yaratıcıya karşı minnettarlık hissettikten sonra, şükrümüzü de Onun emrettiği şekilde yaparak eda etmeye çalışacağız…Bunu da bilmeliyiz ki biz hayatımızdan memnun olmak için ve nimetlerin kıymetini bilmek için, dünya ciheti ile bizden aşa olanlara bakacağız.

Ahiret cihetinde ise, bizden daha üstün olanları yetişmeye çalışacağız. Yoksa ayakkabısı eski olduğu için şikayet eden bir liseli delikanlı gibi olmayalım ki, ağlayarak evden çıkarken kapıda ayaksız birini görünce zavallının neşesi yerine gelmiş. Yani maddeten bizden daha aşağı olanları araştırıp göreceğiz ki elimizdeki nimetin şükrünü bilelim. Bizim bir ayağımız yok ise, iki ayağı olmayana bakacağız. Bizim bir gözümüz yok ise iki gözü olmayanı düşüneceğiz ve saire…

Ben fakir diyorum ki: Madem ki ölüm hiçliğe değil, ebedi hayata götüren bir sebep olduğunu inanan Müslüman Türk kardeşlerimle sohbet ettiğimden ötürü kendimi çok sevinçli hissediyorum. Bu sebeple size dua eden ve siz Müslüman Türk kardeşimden dua bekleyen kardeşiniz Abdülkadir’e dahi dua etseniz memnun olacak. Rahmeti bol Allah’ıma sizi emanet ediyorum.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır                                                        

 

 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: