Akrabalık İlişkilerimizi Unuttuk mu?

Son otuz yıldır toplumumuzda yapılan gözlemler, akraba münasebetlerinin giderek zayıfladığını doğrular mahiyettedir. Akrabalar arasındaki yardımlaşmanın bugün eski önemini kaybedip yerini menfaat ilişkilerinin aldığı şeklinde görüşler vardır. Bu neticeyi doğuran başlıca sebepler şunlardır: Aile yapısında küçülme, göçler, sanayileşme ve şehirleşme (hane başına düşen ortalama kişi sayısı son yirmi beş yılda  6 dan 4 e inmiştir ve çekirdek aile oranı % 75’lere ulaşmıştır).

Yapılan bir araştırmaya göre beş yüzden fazla aile ile görüşülerek elde edilen sonuçlara göre toplumun yüzde 20’si anne-baba ve kardeşleriyle sadece bayramlarda görüşebilmekte, 100 kişiden biri ise, hiç görüşemediğini ifade etmektedir. Toplumun beşte birinde ise; geleneğimizde çok önemli olan akrabalar arasında toplu görüşme, düğün ve bayramlar dâhil gerçekleşememektedir. Anne-baba ve kardeşler dışında en çok kayın valide-kayın peder ve amca-dayı ile görüşülmektedir. En az görüşülen yakın akrabalar ise, hala-teyze ve çocuklarıdır.

Akraba arasında yardımlaşmanın belirgin örneklerinden biri borç para alıp-vermedir. Borç para değişiminin % 60’ı akrabalar arasındadır

İnsanımızın % 88’i çözüm aradığı herhangi bir mevzuda akrabasına danışmaktadır. En çok danışılan kişiler anne- baba ve kardeşler ile kayın valide, kayın peder ve kayın biraderlerdir.

Toplumunda azda olsa akrabalar arasında kırgınlık veya dargınlık söz konusudur. Ancak bu dargınlıkların bir hiç yüzünden olduğunun ifade edilmesi, bir yönüyle çoğunun giderilebilir türden dargınlıklar olması, bu konuda iyimserliğimizi desteklemektedir.

Oysa dinimizce Akrabalarla olan münasebetimiz nasıl olmalı?

“Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.”

Ayetten anlaşıldığı gibi yüce Allah, Hz Şuayb’in onca ilahi çağrısından sonra, onca açıkça adalet ve iyiliğe davet etmesinden sonra kötü insanların vereceği zararlardan korunmasının sebebi olarak, sadece akrabalık bağından bahsediyor. Hz Şuayıb’i koruyan akrabaları ve kavmini ise düşmanlara karşı, caydırıcı bir güç olarak tanımlıyor.

Kuran’ı kerimin akrabalar hakkında değindiği diğer önemli konu ise akrabalık haklarıdır, Anne ve babanın hakları başta olmak üzere diğer akrabaların hakları İslam dininin en bariz emirlerinden birisidir.

Rum suresinin 38. ayetinde ise, akrabalık konusuna özen göstermek, kişinin imanının bir göstergesi olarak tanıtılmıştır; yüce Allah, bu ayette şöyle buyuruyor:

Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.

Akrabaları aç bırakmamak, ihsan ve yardımlarda onlara öncelik vermek, diğer yetimlerden önce akraba yetimlere öncelik tanımak (Beled 16) akrabalar’a maddi destekte bulunmak (İsra 26, Rum 38)

Akraba ziyaretlerini ihmal etmemek (Rad 19 ve 21, Bakara 27, Nisa 1)

Akrabalara karşı kin beslememek, akrabaları affetmek ve kolaylık tanımak (Nur 22) akrabalara karşı yumuşak olmak ve incitici davranışlardan kaçınmak (Nisa 8, İsra 26 ve 28)

Akrabalardan izin almadan onların evinde rahatça yiyip içebilmek (Nur 61)

Kuran’ın değindiği diğer akrabalık haklarıdır.

Yüce Allah, akrabaları affetmemek ve akraba ziyaretlerini ihmal etmeği kötü birer eylem olarak tanıtıyor ve şiddetle kınıyor.

Kuran açısından akrabalık ilişkisini kesen kişiler ya asi kişilikli insanlardırlar veya günahtan çekinmeyen bir yapıya sahiptirler yada nifak hastalığına yakalanmışlardır(Tevbe7-10, Şuara 214-216, Muhammed 22)

Böyle bir hataya düşen insanlar kendilerine dönüp içlerindeki hastalıkları bulmalı ve tedavi yoluna başvurmalıdırlar, aksi takdirde, hüsran ve pişmanlıktan başka bir sonuçla karşılaşmayacakları kuran açısından apaçıktır.

Akrabalık ilişkilerini sürdürmek farz, bu ilişkileri koparmak ise haramdır.

Sıla-i rahim: Akrabaların birbirleri ile ilişkilerini kesmeyip devam ettirmeleri, ahlâkî ve dînî bir görevdir. Peygamberimiz (s.a.s.) buyurur ki:

Rahim (akrabalık), Allah’ın rahmetinin eserlerindendir. Kim bu bağı korursa, Allah ona merhamet eder. Kim onu koparırsa, Allah da ondan ihsan ve rahmetini keser.”

Akrabalarıyla ilişkiyi kesen Cennet’e giremez”

Bugün özellikle şehirleşmenin, maddeye ve menfaate önem vermenin getirmiş olduğu aileler arasındaki soğukluğu, hatta parçalanmaları ve akrabalar arasındaki bağların yeniden canlandırmakk kendi menfaatimize olacaktır.

Akrabalık bağı Arş-ı âlâ’ya tutunarak şöyle demiştir: Beni koruyup gözeteni, Allah koruyup gözetsin. Benimle ilgisini kesenden Allah rahmetini kessin.

Ana ve babasının ihtiyarlık zamanlarında, bunlardan birine yahut ikisine yetişip de, bunlara gereken hürmet ve hizmette bulunarak Cennet’i hak edemeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün!” 

Akrabalık bağında en öncelik ana-babaya aittir

Ziyaretleşmek akrabalık bağının devam etmesine en büyük vesiledir.

Akrabalarımız içerisinde bizlere iyi davrananlar olabileceği, bizlere sıkıntı verebilenler de olacaktır. Akrabanın iyiliğine karşı iyilik göstermek güzel olsa da yeterli değildir. Bizlere sıkıntı çıkaranlara karşı ise affedici olmalı, onların da yapmış oldukları hataların neler olduğunu kendilerine hissettirmek suretiyle yardımcı olmalıyız.

Akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık bağlarının zayıflaması toplumda sevgi ve dayanışma ruhunu zedelemektedir.

Allah emrettiği şekilde ve peygamber efendimizin sünnetine uygun olarak yaşamayı nasip etsin.Amin..

Çetin KILIÇ/LÜLEBURGAZ

www.NurNet.Org

Kaynaklar:

Kuranı kerim

Hadis külliyatı

Sızıntı dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: