Allah bunlarla bizi zengin kılmış

Receb ve şabandan sonra orucuyla şereflendiğimiz ramazan ayının ve bu üç ayların son kandili Kadir gecesidir. Kur’ân-ı Kerîm’de, Allah Teâlâ bu gecenin bin aydan daha faziletli olduğunu bildirmiştir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bu gece için şöyle buyurmuştur: “Sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur” (Buhârî). Hz. Peygamber Kadir gecesinde, “Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühibbü’l-afve fa‘fü annî” (Allahım, sen affedicisin, kerîmsin, affı seversin, beni affet) diye çok dua etmiş ve bu duayı tavsiye etmiştir.

Kadir gecesi çok büyük bir fırsattır. Bin aydan daha faziletli olan bu geceyi ve gündüzünü iyi değerlendirmelidir. Yine buyrulmuştur ki: “Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allah Teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar, Kadir gecesi, arefe gecesi, Berat gecesi, cuma gecesi ve günleridir” (Deylemî).

Ey Mübarek Ramazan! Misafir gelmiştin gidiyorsun. Güzel ağırladık mı bilmem. Gene gelirsin ya sen biz olur muyuz bilmem. Layıkıyla eda ettik mi, kakkını verebildik mi bilmem. Bire binler verdin sevapta. Biz alabildik mi bilmem. Bin aylık ömür bende dedin kadrini bilebildik mi bilmem. Yoksulu yetimleri sevindirdik mi? Mazlumları düşündük mü bilmem.

Ey RABBİMİZ! Karşılığını ancak senin vereceğin: Bu oruç ibadetini hak ettik mi bilmem. Tek bildiğimiz: Büyüklüğün, merhametin, mağfiretin. Sen Affedicisin, affetmeyi seversin. Bizleri de affet RABBİMİZ Amin amin inşaallah.

Arafta kalmak nedir bilir misin? Değerli mümin kardeşim, kıyamet gününde herkes hesabını gördükten sonra kimisi cennete doğru yol alacak, kimisi de cehenneme doğru sürüklenerek götürülecek! Zira herkes bu dünyada yaptıklarının karşılığını görecek. Bir de bazı insanlar. Araf denilen bir yerde bekletilecek. Ne cennete gidebilecek ne de cehenneme götürülecek! Bunlar kimdir bilir misin? Bunlar, dünyada mümin olduğu halde iyilikleri ve kötülükleri eşit çıkan kimselerdir! Nasıl mı? Amel terazisinde ne kadar iyiliği varsa o kadar da kötülüğü var. Ne kadar güzellik yapmışsa, bir o kadar da çirkinlik yapmış. Ne kadar çok ibadet etmişse, bir o kadar da fenalık yapmış. Öyle ki terazinin iki tarafı eşit olmuş.

Ne cehenneme götürecek kadar günahı çok, ne de cennete gidecek kadar sevabı çok! Evet, Arafta kalmak budur işte! Şimdi gözlerini kapatmanı ve düşünmeni istiyorum. Kendini Arafta hisset! Herkes gitmiş ve sen kalmışsın! Belki senin gibi on binler ve yüz binlerce kişi de aynı kaderi yaşamış ve onlar da Arafta bekliyorlar… O gün ne diyeceksin biliyor musun? O gün ne isteyeceksin biliyor musun? O gün ne pişmanlık duyacaksın biliyor musun? Keşke o iyiliği de yapsaydım! Keşke o fırsatı da değerlendirseydim! Keşke o namazı da kılsaydım! Keşke o yardımı da yapsaydım!

Keşke bir tebessümlük iyiliğim olsaydı! Keşke bir gram ağırlığında bir iyiliğim olsaydı! Keşke amel defterimde bir sevap daha olsaydı da terazimin iyilik tarafı ağır bassaydı! Zira burada zerre kadar iyiliğin de karşılığı varmış! Ama yok işte! Kaçırdığım, ertelediğim, esirgediğim, ihmal ettiğim on binlerce zerre kadar iyiliğim kaldı dünyada! Keşke sadece bir tanesini yapmış olsaydım! Ama nafile!

Zira zerre kadar iyilik yapmak için dahi dünyaya dönüş yoktu! Sonra belki şöyle diyeceksin! Keşke o kötülüğü yapmasaydım Keşke yüzümü asmasaydım! Keşke onu incitmeseydim ! Keşke “aramızdadır” bahanesiyle o dedikoduyu yapmasaydım! Keşke o küçük gördüğüm ve gerçekten de o gün küçük olan o günahı işlemeseydim! Halbuki o küçücük günah, bugün bir ağırlık olmuş ve günahlarımı, sevaplarımla eşit hale getirmiş! Keşke amel defterimdeki şu günah olmasaydı! Ya da keşke zerre kadar günahın ağırlığı, amel defterimde olmasaydı! İşte o günü gözlerinin önüne getir. O gün sana lazım olacak olan, ya zerre kadar bir iyilik yapmış olmak ya da zerre kadar da olsa bir kötülükten kaçınmış olmaktır.

O gün en çok isteyeceğin şey işte budur! Şimdi gözlerini açmadan yeniden düşün! Bugün zerre kadar iyilik yapmak elimde mi? Ya da bugün zerre kadar kötülükten kaçınmak elimde mi? Evet, bugün ikisi de elinde. Arafta, nokta kadar bir iyilik beklentisi içinde olacağına, bugün dağların ağırlığınca iyilikler seni bekliyor! Arafta, nokta kadar kötülüklerden pişmanlık duyacağına, bugün dağların ağırlığınca günahlardan uzak durman senin elinde! Hani yazılı bir sınava girersin de sonra sonuçlar açıklanınca bakarsın ki virgülle veya küsuratla kaybetmişsin ya da yedekte kalmışsın…
O an ne hissedersin? Keşke bir tane doğrum olsaydı ya da keşke cevabından emin olmadığım o soruya cevap vermeseydim! Ama bunun dönüşü yok işte! İşte ahirette de keşke bir yanlışla kaybetmemek için ya da bir doğruyla kazanmak için bugün bize verilen ödevi düzgün yapalım…

Az hata yapalım. Az gönül incitelim. Belki hiç incitmeyelim! Bugün doğruların sayısını fazla yapalım. İyilikleri arttıralım! Unutmayalım ki, bugün küçük gördüğümüz nice iyilikler gün gelecek kurtarıcımız; küçük gördüğümüz, önemsemediğimiz, basite aldığımız nice kötülükler ise felaketimiz olacaktır…

Peki, Arafta kalanlara ne mi olacak? Kurtulacaklar mı? Yoksa kaybedecekler mi? Yoksa beklemeye devam mı edecekler? İşte bunun cevabını hep birlikte ahirette göreceğiz! Belki rabbimiz lütfeder de kazanırlar! Belki bir dostun şefaatini beklerler! Belki de beklemeye devam ederler! Belki de toprak olup giderler! Ne zor değil mi? Girdiğin bir sınavdan kazanıp kazanamadığını bilememek! Rabbim bizleri ahiretin zorlu imtihanından muhafaza eylesin! Bizleri Arafta bırakmasın! Bizleri, iyilikleri kötülüklerine galebe çalan kullarından eylesin! Âmin

Paylaşan Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: