Allah İnancının Çocuğun Hayatındaki Yeri Ve Önemi

Araştırmalara göre, on-oniki yaş döneminde çocukların, Allah’a inanma isteği, vazgeçilmez bir arzu olarak görülmektedir. Çünkü onlarca, her şeyden önce kendi varlıklarını sağlayan Allah var olmalıdır. Çocuklara göre O, günlük hayatın ve geleceğe dönük bütün istek ve dileklerin gerçek karşılayıcısıdır. Bununla birlikte, onlar bütün ihtiyaçlarını karşılayan Allah’a karşı, bir teşekkür ifadesi olan ibadet etme  ve Allah’ın istek ve arzularını yerine getirme duygusuna da doğuştan sahiptirler.

Girgensohn, çocukta Allah’a inanma isteğinin doğuştan var olduğunu ve bunu davranışlarıyla ortaya koyduğunu belirtir. Ona göre, inanma duygusu, çocuğu, bir yaratıcıyı bulma ve araştırmaya yöneltmektedir. Çünkü  çocuk, inanmakla kendini güçlenmiş ve Allah’a yaklaşmış hisseder. Onda bu duygu uyandıkça Allah’ın kendine yakınlığı da o ölçüde artacaktır. Böylece çocuk, hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulacak ve o nispette yaşama gücü artacaktır . (1)

İşte, çocukların Allah inancına olan ihtiyacı, Risale-i Nurlar’da şu şekilde izah edilmektedir:

Dördüncü taife ki, çocuklardır. Bunlar, hamiyet-i milliyeden merhamet isterler, şefkat beklerler. Bunlar da za’f ve acz ve iktidarsızlık noktasında; merhametkâr, kudretli bir Hâlıkı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istidadları mes’udane inkişaf edebilir. İleride, dünyadaki müdhiş ehval ve ahvale karşı gelebilecek bir tevekkül-ü îmanî ve teslim-i İslâmî telkinatıyla o masumlar hayata müştakane bakabilirler. Acaba alâkaları pek az olduğu terakkiyat-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i maneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz sırf maddî felsefî düsturların taliminde midir? Eğer insan bir cesed-i hayvanîden ibaret olsaydı ve kafasında akıl olmasaydı; belki bu masum çocukları muvakkaten eğlendirecek terbiye-i medeniye tabir ettiğiniz ve terbiye-i milliye süsü verdiğiniz bu firengî usûl, onlara çocukçasına bir oyuncak olarak, dünyevî bir menfaatı verebilirdi. Mâdemki o masumlar hayatın dağdağalarına atılacaklar, mâdemki insandırlar; elbette küçük kalblerinde çok uzun arzuları olacak ve küçük kafalarında büyük maksadlar tevellüd edecek. Mâdem hakikat böyledir; onlara şefkatin muktezası, gayet derecede fakr ve aczinde, gayet kuvvetli bir nokta-i istinadı ve tükenmez bir nokta-i istimdadı; kalblerinde îman-ı billah ve îman-ı bil-âhiret suretiyle yerleştirmek lâzımdır. Onlara şefkat ve merhamet bununla olur”.(2)

Yukarda ifade edildiği gibi çocuklar büyüklere göre daha zayıf, daha aciz ve daha güçsüzdürler. Ruhlarının ve kabiliyetlerinin daha iyi gelişebilmesi için isteklerini yerine getirebilecek merhamet ve kudret sahibi bir yaratıcının olduğunu bilmeye çok ihtiyaçları vardır. Dünyada karşılaşacakları çok korkulu haller, kendi güçleri ile altından kalkamayacakları zorluklara karşı kendilerine yardımcı olacak, şefkatli, merhametli, kudretli bir zatın varlığına inanmakla, ona teslim olup tevekkül etmekle, ancak hayata severek bakabilirler.

Çünkü o masum yavrular kısa bir zaman sonra hayatın zorlukları içine atılacaklar, insan oldukları için küçük kalplerinde uzun arzuları olacak. Küçük kafalarında istikballeri için büyük idealleri, düşünceleri bulunacak. Hayatın sıkıntıları içinde aciz kaldıkları yerde bir dayanak noktasına şiddetle ihtiyaçları olacaktır. O da ancak Allah’a imanla olabilir.

Yine bu dünya hayatına sığmayan bitmez tükenmez ebedî ihtiyaçları ve arzuları olacaktır. Ebede uzanan bu arzularını karşılamak için yardıma ve teselliye ihtiyaçları vardır. Bu da Allah’a imandan sonra ahirete imandır.

Özetle, Allah’a ve ahirete iman olmazsa, çocuklar için hayat işkenceli bir azaba dönüşür. Günümüzde Allah’a ve ahirete imanı en güzel bir şekilde anlatan eserler Risale-i Nurlardır.

Dr. İdris Görmez / NurNet.Org

Dipnotlar:

1. Yavuz, K.Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişimi. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Ankara, 1983, s.42.

2. Nursi, B. S. Mektubat. Sözler Yayınevi, İstanbul, 1994, s.406.