Allah rızası için attım bir Tweet!

Sosyal medyada dinî konularda açılan sayfalar, gruplar ve hesaplar gün geçtikçe çoğalıyor. Bu sayfalar kim tarafından neden açılıyor? Paylaşımlar hangi konular üzerinde şekilleniyor? Uzmanlar, bunu nasıl değerlendiriyor? cevaplar, ‘din sörfü‘nde saklı!

Facebook, Twitter hayatımıza girdiğinden bu yana, tartışacağımız konulara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bunlardan biri de sosyal medya ve din ilişkisi… Birkaç yıl önce tanışmamıza rağmen, insanî pek çok ihtiyaçta olduğu gibi dini anlatma ve öğrenme vazifeleri sosyal medyaya da kaydı. Bayramlar da, kutsal gün ve geceler de insanların kendi sayfaları üzerinden o günlere özel din içerikli video, fotoğraf, ayet, dua, hadis-i şerif gibi kısa vadeli paylaşımlarının alaka görmesi; sadece bu yönde paylaşımların yapıldığı sayfalar oluşturulmasına, hesaplar açılmasına ortam hazırladı sosyal medyada… Dinin internette görünmesi yeni değil elbette. İnternetin kitleler tarafından kabul görmesiyle yaşıt!

Ancak iki hafta önce, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, ‘DIB Mehmet Görmez‘ adlı Twitter hesabından hadis hocası olarak her cuma, hadisler paylaşacağını duyurması ve ardından sadaka üzerine birkaç hadis-i şerîf paylaşması, sosyal paylaşım sitelerinden bağımsız düşünemediğimiz modern toplumun dinî ihtiyaçlarını ne ile sağladığı sorusunu düşürdü aklımıza. Görmez, Diyanet’in aylık dergisinde kaleme aldığı başyazısında da aslında bizim aklımıza gelen sorunun cevabını veriyor yetkili bir mercî olarak. Her şeyin internetten yürüdüğü bir devirde, dinin de internet ve sosyal medyadan geri olmaması kanaatinde olduğunu söylüyor. Ve sosyal medyadan din içerikli paylaşımlar yapılmasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

Peki, sosyal medyada din, Diyanet İşleri Başkanı’nı bile içine sürükleyecek kadar etkili mi?

Daha çok insana ulaşmamızı sağlıyor!

Soruların cevabını, sosyal paylaşım sitelerinde dinî içerikli paylaşımlar yapan hesaplar ve sayfalar üzerinden almak mümkün. O yüzden; sosyologların ‘din sörfçüleri‘ adını verdiği ekibe kısa süreli de olsa biz de katıldık. Ayetlerden hadîslere pek çok konunun yer aldığı sayısız hesap çıktı karşımıza. Sayfaların takipçileri ise oldukça çok… Bir milyon üyesi olan çok dini sayfa var. Mesela Twitter ve Facebook olmak üzere her iki paylaşım sitesinde bulunan ‘Namaz‘ sayfasının 1 milyon 800 bin üyesi var. Burada namazla ilgili ayetler, hadisler ve gerekli diğer bilgiler paylaşılıyor. Üyelerle konular üzerine tartışmalar gerçekleştiriliyor. Sayfanın kurucusu Kafkas Üniversitesi’nde okuyan Selahattin Günay, hesabı, 2 yıl önce namaz ibadetini sevdirmek, bilmeyenlere anlatmak, insanlara neden farz olduğunu göstermek için açtığını söylüyor ve ekliyor: “Böylece, normalde ulaşamayacağımız insanlara ulaşıyoruz.

Facebook’ta açılan ‘5 Vakit Namaz‘ sayfası ise şimdilik yeni olduğu için üye sayısı 15 bin civarında. Ancak sayfa kurucusu Ahmet Yasin Karakaplan’a göre bu sayı, gün geçtikçe artacak. Çünkü insanlar dinî konuları öğrenmeye meyilli.

‘Risale-i Nur Şakirdleri‘ sayfasında da Risale-i Nurlardan paylaşımlar yapılıyor, dinî konular Risale-i Nur referansıyla anlatılıyor. Site yöneticisi, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyduğunu, “Sosyal medyadan güzel şeyler yapılabileceğini göstermek istedim.” cümlesiyle ifade ediyor. “Benim için tebliğ yapmaya, dinimizi anlatmaya aracı oldu.” diyor.

166 bin üyesi olan bir başka sayfa ‘Son Peygamber Hz. Muhammed’in yöneticisi Alparslan Aksu ise diğer iki kullanıcıyla hemfikir. “Peygamberimiz’in nasıl biri olduğunu herkese anlatabiliyorum Facebook’ta kurduğum grupla.” diyor. Açılan diğer gruplara baktığımızda ise aktif ve üye sayısı çok olanlar günlük hadis, ayet ve dua paylaşımı için açılmış hesaplar. Bunlardan ‘Günün Hadisi‘ sayfasının 37 bin takipçisi var ve hadislere yapılan yorumlara bakılırsa üyeler, her gün hangi hadisin paylaşılacağını merakla bekliyor. Bu siteler içinde güvenilir olmayanlara da rastlamak mümkün… Din adı altında propagandalar yapıldığını gözlemlemek zor değil.

Twitter, günlük dinî paylaşımında aktif!

Twitter’da dinî paylaşımlar ise Facebook’a göre daha anlık ilerliyor. Daha çok günün ayetini, hadisini, sünnetini, günün duasını paylaşmak üzerine açılmış sayfalar. Hesapları açanlar ise kendini tanımlama kısmında muhakkak, hangi doğrultuda hesap açtıklarını ve neler yapacaklarını paylaşmış. Bunlardan ‘@hadis_i_şerif‘ hesabının 18 bin takipçisi var. Her gün saat 19’da bir hadis paylaşılacağı belirtilmiş. Ayrıca hesap sahibi, kendisi gibi dinî paylaşımları olan hesapları takip ediyor ve onlarla fikir alışverişinde bulunuyor. Bu durumu, Twitter’daki din sörfçüleri için kurulmuş diğer hesaplarda da görmek mümkün. 26 bin 218 takipçisi bulunan @hadis-i şerif sayfası, @islamisorularRT ile daima paylaşımlar hakkında twitleşiyor! Takipçilerse hesap sahipleri kadar aktif. İçlerinde @hergunhadis, @sünnet-iseniyye, @duahayattır sayfalarının da bulunduğu pek çok hesap, Twitter kullanan herkese o gün dini hatırlatmak için açıldıklarını ifade ediyor profillerinde. Takipçileri ise hemen hemen hepsinde bu durumdan memnun. Hatta onlar da zaman zaman bu sayfalara ayet ve hadis twitleri atıyor!

Peki, Haşmet Babaoğlu’nun 3 Şubat Cuma günü çıkan yazısının başlığında sorduğu gibi “Facebook ve Twitter tünelinin ucunda bir ışık var mı?” Sosyal medya dini, insanlara anlatmada ne kadar aracı olur? Orada yapılan paylaşımlar tebliğ olarak algılanabilir mi? Yoksa tebliğ düşüncesiyle yapılanlar sadece, insanların paylaşım ağında geçirdikleri vakte karşılık, ‘güzel işlerde bulunuyoruz‘ demek için vicdanî bir rahatlama şekli mi? Bundan sonra, sosyal medya kullanıcılarının hayatının içinde hep olacak din için, bakalım ilahiyatçılar ne diyor?

Din, sosyal medyanın tutsağı haline gelmemeli!

Prof. Dr. Talip Küçükcan (Marmara Üniversitesi-Din Sosyoloğu): Dini tebliğ açısından bakıldığında sosyal medya iyi bir imkân gibi. Bu açıdan sosyal medya, dinî bilgilendirme konjonktürel olarak yararlı bir enstrüman olarak görülebilir. Ancak geleneksel dinî bilgi üretimi, paylaşımı, dinî eğitim ve yayın faaliyetlerinin yerini alacak şekilde planlanamaz. Eğer böyle bir misyon yüklenirse ilk planda yenilik olarak görülen bu girişim, bir süre sonra modaya ayak uydurmaya dönüşür. İslamî eğitim ve tebliğ söz konusu olduğunda ‘insan’ unsurunun her şeyin temeli olduğunu hatırlamakta yarar var. Âlim-talebe ve mürşit-mürit ilişkilerini sanal ortama taşıdığınız andan itibaren popüler kültürün tutsağı olursunuz. Eğer yenilik ve sanal âlemde var olma adına sosyal medyayı kullanıyorsanız bilin ki o sizden çok daha güçlüdür. Sosyal medyanın etkisi göz ardı edilmemeli; ancak geleneksel din tebliğ yöntemleri onun tutsağı haline gelmemeli.

Bir şeyler öğrenmeye vesile olabilir

Prof. Dr. Muhit Mert (Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı): Eskiden telefon mesajlarıyla ayet, hadis gönderirdi insanlar… Bu da çok memnun ederdi gönderilen kişiyi. Facebook ve Twitter’dan dinî paylaşımlar bu mesajların mecra değiştirmiş hali. O yüzden; sosyal paylaşım sitelerinden dinî konular anlatılabilir. Hatta bu, birçok insana güzel şeyler öğretmeye vesile olabilir. Çünkü artık çoğu kişi vaktini buralarda geçiriyor. Onlara boşa vakit harcıyorsun diyemezsiniz ama o harcadıkları vakti hayra çevirmelerini sağlayabilirsiniz. Buna da tebliğ denebilir.

Dengeyi kaçırmamalı!

Prof. Dr. Abdullah Kahraman (Cumhuriyet Üniversitesi): İslamiyet, tebliğle gelişen bir din. Tebliğin üslubu doğru olduktan sonra yeri ve zamanı yoktur… Sadece, üslubu doğru tutturmak gerekir. Şunu unutmamak lazım; İslam bizimle çirkinleşiyor. İslam’la aramızdaki çirkinlikleri kaldırdığımız her hareket tebliğdir. İlla bunun sözlü olması gerekmiyor. Sosyal medya da bu anlamda bir fırsat. Eğer içinde bulunuyorsak gereksiz şeylerle oyalanmak ve vakit kaybetmek yerine Allah kelâmı paylaşabiliriz. Bu da tebliğ olur. Tabii bütün bunları yaparken dengeyi elde tutmak gerekir… Abartıya kaçarsak insanlar nefret eder.

Yanlış bilgiler de paylaşılabilir

Prof. Dr. Suat Cebeci (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): Sosyal medyadaki dinî paylaşımları tebliğ yapmak olarak görmemeli. Bu, tebliğ değil dinin öğretimidir. Dine davet de denebilir belki. Ya da insanları günlük uyarmak anlamına da gelebilir. Dinî bilgilendirmedir. Ama tebliğ değildir. Sosyal medyada dinin anlatılmasında ise mahsur yoktur. Dinin öğretilmesi, anlatılması için bir araç vazifesi taşıyabiliyorsa, bu aracı kullanabilir meraklılar. Yanlış fikirler paylaşılması dinî bilgilerin paylaşılmasına mani değildir. Ayet ve hadisler sahihse paylaşılabilir. Ancak dinî konular işin erbabına bırakılmalı. Bu konuda herkes bir söz söylememeli.

Yaygınlaştırma ve dönüştürme iç içe

Prof. Dr. Celaleddin Çelik (Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi-Din Sosyolojisi: Sosyal ağlar artık sadece boş zamanları geçirmek amacına matuf kalmayacak gibi. Elbette internetin mahremiyet temelinde geleneksel anlayış, tasavvur ve inanç dünyamıza etkilerinin bir dinî otorite tarafından değerlendirilmesi lazım. Sosyal ağlar, modern dünyada giderek bireycileşen ve yalnızlaşan insanların iletişim ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir elektronik muhit. Mahremiyetin ifşa edilmesi yönündeki geleneksel itirazlara rağmen dinî gruplar, hareketler ve eğilimler de bundan kendini uzak tutamayacaktır. Modern hayatı dönüştürmek üzere istifade edilen medya gibi kitle iletişim araçlarının, dinî anlayış, tasavvur ve faaliyetleri yaygınlaştırmakta büyük etkisi olduğu açıktır; ancak bu araçlar aynı zamanda onlardaki geleneksel kodları, algı ve yorumları da modernleştirme yönünde dönüştürmektedir.

Sevim Şentürk / Zaman Gazetesi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: