Allah’ın emirlerine uyanlar ve uymayanların hali

Muhterem kardeşlerim. Ne bahtiyardır o kimse ki çevresindeki sapkınların oyunlarına gelmez. Uydum kalabalığa demeden, istidat ve kabiliyetlerini: Kendisini yoktan var eden Allah’ın emirlerine uyma yolunda harcar. Bu insan sonsuz mutlu olma yeri olan cenneti kazanmak için ve cehennem azabından kurtulmak için, Allah insana verdiği hayat sermayesinin %4,3 civarındaki kısmını alan 1 saatini namaza harcamamızı istemiş.

Bu kısa hayatımızın ihtiyacını karşılamak için de % 90 civarında kısmını alan 23 saati bize geçici bu kısa hayatımıza harcamaya bırakmış. Bu Allah’ın kanununu yanlış gören kimse ancak hislerine uyup, aklını yanlış kullanan kimsedir.

Kardeşler yapıp ne yapıp, hayatımızın tek bir saatini alan namazımızı terk etmeyelim. Eğer terk eder isek hem bu kısa hayatta işimiz aksamaklarla geçer. Hem de önümüzde dikilen ölüm ve ölümün ötesindeki cehennem azabının endişe ve korkusu bizi asla rahat bırakmaz.
Bunu daha iyi anlamak için Üstadın bu ifadelerine göz attıktan sonra neticeyi Alleyhissatu vesselamın dilinde öğrenelim:

Evet sırr-ı vahdet ile kâinat öyle cesîm ve cismanî bir melaike hükmünde olur ki, mevcudatın nevileri adedince yüzbinler başlı ve her başında o nevide bulunan ferdlerin sayısınca yüzbinler ağız ve her ağzında o ferdin cihazat ve ecza ve a’zâ ve hüceyratı mikdarınca yüzbinler diller ile Sâni’ini takdis ederek tesbihat yapan İsrafil-misal ubudiyette ulvî bir makam sahibi bir acaibü’l-mahlukat iken hem sırr-ı tevhid ile âhiret âlemlerine ve menzillerine çok mahsulât yetiştiren bir mezraa ve dâr-ı saadet tabakalarına a’mal-i beşeriye gibi çok hasılatıyla levazımat tedarik eden bir fabrika ve âlem-i bekada hususan Cennet-i A’lâ’daki ehl-i temaşaya dünyadan alınma sermedî manzaraları göstermek için mütemadiyen işleyen yüzbin yüzlü sinemalı bir fotoğraf iken; şirk ise, bu çok acib ve tam mutî’, hayatdar ve cismanî melaikeyi; camid, ruhsuz, fâni, vazifesiz, hêlik, manasız, hâdisatın herc ü merci altında ve inkılabların fırtınaları içinde, adem zulümatında yuvarlanan bir perişan mecmua-yı vâhiyesi, hem bu çok garib ve tam muntazam, menfaatdar fabrikayı; mahsulâtsız, neticesiz, işsiz, muattal, karmakarışık olarak şuursuz tesadüflerin oyuncağı ve sağır tabiatın ve kör kuvvetin mel’abegâhı ve umum zîşuurun matemhanesi ve bütün zîhayatın mezbahası ve hüzüngâhı suretine çevirir.

Hz.Muhammed (s.a.v) buyuruyor ki. Ümmetimin önünde muhakkak beş yokuş vardır. Her baba yiğit bu yokuşları çıkamaz. Hz. Ebubekir (r.a) sordu: Nedir bu yokuşlar Ya Rasulallah? Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki:

1.Ölüm ve onun zorluğu.

2.Kabir ve onun yalnızlığı.

3.Münker ve Nekir’in sualleri ve onların heybetleri.

4.Terazi ve onun hafifliği.

5.Sırat Köprüsü ve onun inceliği.

Hz Ebubekir (r.a), bu sözü işitince öyle çok ağladı ki onunla birlikte yedi kat gök ve melekler ağladı. Bunun üzerine Cebrail (a.s) indi ve dediki: Ya Muhammed (s.a.v) Ebu Bekir (r.a)’e söyle ağlamasın şu sözü işitmedi ki: “Ölümden başka her şeyin çaresi vardır’ sonra Cebrail (a.s) şöyle buyurdu:

1.Her kim sabah namazını kılarsa, ölüm ve onun zorluğu kolay olur.

2.Her kim öğle namazını kılarsa, kabir ve darlığı ona kolay olur.

3.Her kim ikindi namazını kılarsa, Münker ve Nekir’in heybetleri ve sualleri kolay olur.

4.Her kim akşam namazını kılarsa,terazi ve onun hafifliği kolay olur.

5.Her kim yatsı namazını kılarsa, Sırat ve onun inceliği kolay olur. Ve denildi ki: Her Kim namazında gevşeklik yaparsa ölüm anında (la ilahe illlallah Muhammedün Resulallah) sözünü söylemesi güçleşir..

Rabbim cümlemizi hakkı ile namazlarını kılanlardan eylesin âmîn âmîn velhamdülil-lahi Rabbil’alemin…

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: