Allahın Rahmetinin Büyüklüğü

Muhterem Kardeşlerim!

Yüce Rabbimizin rahmeti sınırsız, merhameti hudutsuzdur, İnsan, O’nun esirgemesi ve rahmeti ile, dünya ve ahirette pekçok felaketlerden uzak kalmakta ve ilahî ikrama erişmekteyiz. Allah Teala’nın bu engin rahmeti olmasaydı insanın yüzü gülmez ve saadet nedir bilmezdi. Rahmanımızın Rahmeti, kainatı içten ve dıştan kuşatmış bulunmakta ve yağmur misali beşeriyyetin üzerine inmektedir. Kim kalbini ve elini bu rahmete açarsa büyük faydalar elde etmekte, ilahî mağfirete ve cavidanî bir hayata nail olmaktadır.

Allah’ın rahmeti, inen belalara karşı siper, dalgalanan felaketler önünde set, çaresizlerin imdadına uzanan müşfik bir el gibidir.

Rahmet-i ilahî, rahm-i maderden kabre kadar uzanan ve insanı koruyup kurtaran bir hamidir. Eğer Allah’ın esirgemesi olmasaydı madde ve mana planında husrana uğrar felaketlerden uzak kalamaz ve hidayete yol bulamazdık.

Rahim olan Rabbimizin rahmetinin genişliği sebebiyle, en günahkar insanlar hatalı yollardan sırat-ı müstakîme dönmekte ve mağfiret-i ilahiye ermekliğe sebeptir.

Allah Teala’nın rahmeti, dünya ve ahiret saadetine ermemizi kolaylaştıracak şekilde inkişaf etmektedir. Bu sebeple, isyan vadisinde günahlara bulaşmış bulunan kullarını, rahmetinden faydalanmaya çağıran Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: «De ki: Ey kendilerinin aleyhine (günahta) haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir» (Sure-i Zümer, 53).

Aziz müslümanlar!

Allah’ın rahmeti o kadar büyük ve o derece geniştir ki, bunu bir ölçü ve sınır ile hudutlamak kaabil değildir. Yücelerin yücesi bulunan Rabbimizin rahmetine kavuşurken hataya düşmemek için, bunu bir hadis-i şerif ile açıklamak isteriz: «Aziz ve celil olan Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün, yüz rahmet halk etti. Onlardan birini yere koydu. Bu rahmet sebebiyle, anne evladını, dört ayaklı canlılar ve kuşlar birbirine, esirgemektedirler. Doksan dokuz (rahmet) i ahiret gününe bıraktı. Kıyamet günü olduğunda, Allah onu, bununla (yüzü) tamamlayacaktır» (İbni Mace, c.2, s.1435).

Bu hadis-i şerifi tefekkür pertevi ile tedkik edecek olursak, akıl ve nakil yönünden şu hakikatler ortaya çıkmaktadır: Cenab-ı Hakk’ın yarattığı yüz rahmetten bir parçasının taksiminde her canlı, kendi payına düşen esirgeme hissi ile birbirine acımamakta; tavuk, civcivlerinin üzerine kanat germekte; kısrak, yavrusunu emzirirken, bir yerini acıtmayayım diye ayağını kaldırmakta; ana olma meziyyetine ermiş bir kadın, yavrusunun uyuması için kendi uykusunu feda etmekte ve evladının istirahati için her türlü fedakarlığı yapmaktadır.

Rahman ve Rahim olan Allah Teala’nın kullarını ne derece şefkatli karşıladığını Hz. Ömer (r.a.) in rivayet ettiği bir hadis-i şerifle renklendirmek isteriz: «Resulüllah (s.a.v.) Hazretlerinin huzuruna bir takım esirler getirilmişti. Onlar arasından (çocuğunu kaybeden) bir kadın, esirler içinde telaş ve üzüntü île koşuyor (ve yavrusunu) araştırıyor idi. Esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu alıp bağrına basıyor ve emziriyordu. Allah’ın Resulü bize hitaben: «Şu kadının, çocuğunu ateşe atacağını zanneder misiniz?» buyurdu. Biz: «Atmaya gücü yettiği müddetçe bunu yapamaz» dedik. Resül-i Ekrem: «Allah, bu kadının çocuğuna olan (acımasın) dan daha merhametlidir» buyurdu (et-Tac, c.5, s.143).
Din kardeşlerim!
Nefs, şeytan ve kötü akranın tesiri altında bulunan insan, işleri ile baş başa bırakılmış olsaydı ne cennete girmesi ne de azabtan kurtulması mümkün olurdu. Rahîm olan Halikımız, biz kullarına rahmeti ile muamele etmeseydi bir tek günahkar temize çıkmaz ve afv-i ilahiye yol bulamazdı. «Rahmetim gadabımdan öne geçti» (Buhari, c.8, s.188) mealindeki kudsi hadiste ifadesini bulan ilahî rahmet, alemleri ve ademleri kuşatacak şekilde tecelli etti de pek çok günahkar O’nun rahmet deryasında barınmış ve arınmış oldu.

Allah’ın bunca rahmetinden ümid kesmek ve halkı da bu istikamette karamsarlığa düşürmek, merhamet-i ilahîden mahrum kalmaya sebep olur. Zira yüce Rabbimiz hakkında süi zanna kapılan, kötü akıbetlere mahkum ve rahmet-i ilahîden mahrum olur. «Bir adam, vallahi falan kimseyi Allah yargılamaz» demişti. Yüce Allah, «Falan kimseyi yargılamayacağıma dair Benim (ismim) üzerine yemin eden de kimmiş? Ben, onu bağışladım, senin işini (ve yeminini) iptal ettim» buyurdu» (et-Tac, c.5, s.143).

Her mü’min, üzerine düşen vazifeleri zamanında ve eksiksiz olarak işlemeli ve bu faaliyetleri Cenab-ı Hakk’ın rızasına ve rahmetine erişmek için yapmalıdır. Zira «Bir kul, Allah’ın rızasını istemeye devam ederse aziz ve celil olan Allah, Cebrail’e «Falan kulum Beni razı kılmayı istemektedir. Haberdar ol! Benim rahmetim onun üzerinedir» buyurur. Cebrail de «Allah’ın rahmeti falan kimsenin üzerine olsun» der. Arşı yüklenen ve etrafında bulunan (melek) ler de böyle söylerler. Nihayet yedi kat göklerin halkı da bunu tekrar ederler. Sonra bu rahmet, o kimse için yer (yüzün) e indirilir» (Mirkaat’ül-mefatih, c.3, s.91).

İfrat ve tefritten uzak bir yol takip etmek isteyen tevhid ehli, Allah’ın rızasına gönül bağlamalı, O’nun rahmetinden asla ümid kesmemeli ve bir de kendini ilahî azabtan uzak görmemelidir. «Bir mü’min Allah katındaki azabı bilmiş olsaydı, hiçbir kimse O’nun cennetine gönül bağlamazdı. Bir kafir de Allah katındaki rahmeti bilmiş olsaydı bir tek insan cennetten ümid kesmezdi» (et-Tac, c.5, s.143).

Ölçülü hareket etmenin mücessem bir örneği bulunan Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, aşırılık ve eksiklik gibi düzensiz fikirlerden, İslam dini ile bağdaşmayan inanç ve yaşayıştan bizleri uzak tutmak için, sözleri ve işleri ile en güzel hareket tarzını gözlerimiz önüne sermiş bulunmaktadır. İnsanoğlu’nun kurtulması için gönderilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim ayetlerinden ve Resül-i Ekrem’in sünnetlerinden ayrı bir yol takip eden kimseyi hangi gök gölgeler ve hangi sığınak koruyabilir? Şu ayet-i kerimenin uyarıcı ifadeleri daima kulağımızda çınlamalıdır: «Ya üzerimizde Allah’ın fazl-u rahmeti olmasaydı, ya Allah çok esirgeyici, çok merhametli olmasaydı (haliniz neye varırdı)?» (Sure-i Nûr, 20).

Ey barigah-ı ahadiyyetine açılan elleri boş çevirmeyen, zatından rahmet isteyen kullarını husrana uğratmayan Rabbimiz! Ey rahmetine gayet ve merhametine nihayet bulunmayan Halikımız! Ey rahmeti gadabına sebkat etmiş bulunan mevlay-i müteal, «Bizi rahmetinin içine al. Sen, esirgeyenlerden daha esirgeyensin» (Sure-i Araf, 151).

Derleyip kardeşlerle paylaşan:
Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: