Ameline Güvenmek

Çölde yaşayan bir adam, yağan yağmurdan topladığı kendisi için çok kıymetli olan suyu padişaha hediye etmek ister, saraya gidip kapıcıya, padişaha su hediye getirdiğini söyler, kapıcı durumu padişaha arz eder. Padişah, adamın huzura getirilmeden önce sarayın bahçesinde gezdirilmesini ister, sarayın bahçesinde gezen adam, şırıl şırıl akan çeşmeleri, gürül gürül akan dereleri görünce padişahın suya hiç ihtiyacı olmadığını anlar ve çok mahçup olur.

İşlediği amellerle Allah’ın huzuruna varıp cenneti talep eden adamın hali bundan farklı değildir. Allah’ın rahmeti, lütfu keremi dururken ameline güvenmek niye? Geceyi kıyam, gündüzü sıyamla geçiren biri kendini sabahlara kadar uyuyan birinden üstün görüyorsa, bu kişi Allah’ın lütfuna değil ameline güveniyor demektir.

Kulun Allah ile münasebeti insanların birbirleriyle münasebeti gibi değildir. İnsanlar birbirleri ile münasebette beklenti içindedirler, bunda bir garabette yoktur. Fakire yardım eden bile ahirette bir şey alacağını umar, biri birine iyilik yaptığında ileride ondan bir iyilik yardım bekler, aksi halde dargınlık bile çıkabilir, bir nevi ticaret desek yanlış olmaz, ama Allah ile münasebetimiz ticaret mesabesine indirilemez.

Biz ibadet etmek zorundayız, Allah’ın bizim ibedetimize ihtiyacı yok, ibadet etmekle birşey hak etmiş olmuyoruz, Allah bizi yoktan var ederek, vücüt, aza vererek, insan ve Müslüman yaparak, bize sonsuz nimetler bahşederek ücretimizi peşin vermiş, ücretimizi peşin almışız. Biz ubudiyetimizi yaparız Allah dilerse lütfeder verir dilemezse vermez. İbadet ederken bile lütfen keremen kabul et Allah’ım denmeli.

Günahlara düşersek maaza, şeytana aldanırsak yine Allah’ın lütfuna müracaat etmeliyiz, ibadetlerimizle niyazlarımızla, tövbelerimizle onun dergahının kapısını çalmalı ümitle o kapıdan ayrılmamalıyız.

Kul düşer kalkar düşmeyen sadece Allah’tır.

Çetin Kılıç
Kaynak
Hikemi Atiye

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: