Anlam Çığlıkları

Yazımın başlığını koyarken, psikolojik yetimler veya insanat bahçesi olsun diye düşündüm, fakat her ikisininde yazımın tam karşılığı olmayacağına kanaat getirerek başlığa anlam çığlıkları yazdım. Büyük para babaları, kapitalist sömürücüler, reklamlarla ve farklı ergümanlarla, kitleleri istedikleri gibi yönetmeye çalışıyorlar. Her şey zıddıyla bilinir, açlık olmazsa tokluk, karanlık olmazsa aydınlık gibi. Çaba, gayret, alınteri olmadan mutluluk olmaz. Çile olmalı, ızdırap olmalı, göz yaşı olmalı ki elde ettiğin mutluluk anlam kazansın.

Satın al, mutlu ol, çok tüket mutlu ol. 1950 yılında hızlı tüketim için erken eskitilmeyi hayatımıza soktular. Beş yılda bir araba, her yıl cep telefonu, on yılda bir ev, ev eşyaları, kıyafetler eskitmeden bile değiştiriliyor. Modern batı uygarlığı mutluluğu; Hazların toplamı olarak tarif eder. Sevgililer günü, yılbaşı, şükran günü, insanlar sürüler halinde mağazalara pahalı hediyeler almak için koşarlar. Pahalı hediyeler alarak mutlu olmaya çalışırlar, pahalı hediyeler almak için iş hayatında uzun zaman harcarlar, sevdiklerine ailesine fazla zaman ayıramazlar, onlardan uzak kaldıkları için onları sevindirmek için onlara pahalı hediyeler alırlar, pahalı hediye alabilmek için çok çalışırlar, farkında olmadan bir kısır döngünün içindedirler aslında.

İnsanlar toplanıp konuşmak, birbirlerine hikayelerini anlatmak ister. Şehirlere tıkıldık, köylerimizde daha çok zamana ve mekana sahiptik, şehirde hep bir yere yetişmeye çalışıyoruz, otobüste her birimize birer koltuk bile düşmüyor, bizden önce biri oturmasın diye bile koşuyoruz. Fıtrata aykırı yaşıyoruz ve hasta oluyoruz. Sosyal ağlarda kabloların ucunda arkadaşlık kuruyoruz, yada kurduğumuzu zannediyoruz. Fedakarlık olmadan, omuz omuza vermeden elele tutuşmadan, göz göze, yüz yüze gelmeden arkadaş olunmaz. Sınanmamış arkadaşlıklar arkadaşlık değildir. Bir arada olmaya ihtiyacımız var.

Hayatı niçin yaşadığımızı bilmeliyiz, nasıl yaşayacağımız söyleyen çok, az ye spor yap vs. Biri bizim kafamıza silah dayasa ve seni öldürmemem için bana bir neden söyle dese verecek cevabımız varmı? Esir kamplarında kendini bırakmayan yaşama tutunanlar, açlığa eziyete katlanananlar, ümidini kaybetmeyen gelecek için planları olanlardı. Acıları bal eylediler hayatta kaldılar. Acılar, kederler misafirdir onları iyi ağırla, çünkü onlar sana ötelerden bağış olarak geldi. Metafizik ilkeler dahası, Kuranı Kerim, Peygamberimiz, şuurlu algılamayı öğretir, gözle görülmeyen alemin varlığını söyler ve ötelerde zannetiğimizin aslında yanı başımızda bizi beklediğini öğütler, bu anestezi çağını haber vererek kurtuluş çarelerini anlatırlar.

İnsanlar pencerelerden kafalarını çıkaracak sanki boynuzları çıkmış gibi içeriye sokamayacak. Batı bunu anlamış hatta adını Windows koymuş. Ekrana değil sevdiklerinin yüzüne bak, mausu değil sevdiklerinin elini tut. Yetim kaldık analar, babalar, evlatlar birbirine adeta yabancılaştı, ibadetlerimiz, şükrümüz azaldı. Niye daha başarılı değilim, niye daha güzel değilim, niye daha zengin değilim diye kendimize düşman olduk. Derinleşmeli, güzele ilgi duymalı, değerlerimizin doğrultusunda yaşamalı ki mutlu olalım. Aksi halde içi boş yüzeysel mutlulukla avunuruz.

Büyük evlere sahip olmak, iyi arabalara binmek, güzel kıyafetler giymek mutlu etmiyor. İntihar, deprasyon, suç oranı maddi refaha sahip coğrafyalarda daha fazla. Sizi aşan bir gayeniz olmasın. Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, saadet-i dareyne yani iki dünya saadetine kavuşun.

Çetin Kılıç

Kaynak
Kemal Sayar