Anne Babanın İnkar Edilmez Hakları

ESSELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATÜHU

Muhterem Kardeşlerim,                                                                  

Sizler gelecekte çocuklarınıza yapacağınız nasihatın daha te’sirli olması için, zaman gecikmeden Anne ve babanıza karşı vazifenizi sakın ihmal etmeyin ha!, hem de evlatlarınızı rahatsız etmeden ciddi nasihat edin, emrederek devamlı   telkin etmeyi asla ihmal etmeyiniz. Yaş kemale erince aşağıda izah edeceğim terbiyeyi  beklemek ve göremeyince benim gibi rencide olmak ve üzüntü duymak istemezseniz, dediklerimi yapınız. Babalık vazifemiz, lüzumlu terbiye ve hürmet derslerini zamanında  yapmalıyız. Ancak bundan sonra, hürmet ve alaka istemeye hakkımız olacaktır.

Terbiyeli evlatlar büyüklerine karşı böyle hürmetlerine devam edecekler:

1-  Evin büyükleri, başda baba odaya girince çocuklar ayağa kalkacaklar.

2-  Babasının elini öpecekler.

3-  Yanlarından ayrılırken, ne için olduğunu söyleyip, müsaade isteyecekler

4-  Baba bir şey ister, diye hazır duracaklar ve ihtiyaç var mı diye soracaklar.

5-  Baba bir şey istemeden, neye ihtiyacı olduğunu anlayıp, hizmet edecekler.

ÇOCUKLARIM VE TORUNLARIM BU YAZIYI HAYATINIZLA GÖSTERMEK ben ÖLMEDEN ÖNCE SİZDE GÖRMEK ÜMiT EDİYORUM. SAKIN SAMİMİYETSİZLİK YAPMAYIN, BU VAZİFEYİ İHMAL EDİP YAPMAMANIZ HİÇTE HAKKINIZ YOK. TEVİL YAPMANIZ İHLASSIZLIĞIN ALAMETİ OLUR. UNUTMAYIN Kİ NE EKERSİNİZ ONU BİÇERSİNİZ YANİ, EVLAT BABAYA KARŞI TERBİYESİNDE TENBELLİK YAPIP TERBİYE DIŞI DURUMDA OLURSA, AYNISINI BABA DA EVLADINDAN GÖRECEKTİR. EVLAT TERBİYEDE BABAYA KARŞI YAPACAĞI HATALARI BELKİ BABA BAĞIŞLAR AMA GÜN GELİR EVLADIMIZA KARŞI TORUNLAR DAHA KÖTÜSÜNÜ YAPARLAR. O ACI ALTINDA EVLATLAR EZİLEREK, AH BENİ BABAMIN HAKKI TUTTU DİYECEKSİNİZ. ÇÜNKÜ ALLAH ADİLİ MUTLAKTIR.

BU VE BUNUN GİBİ ÇOK DERTLERDEN KURTULMANIZ İÇİN, ÜSTADIMIN MEKTUPLARI AYNI HAKİKATTIR. ONLAR SİZE REHBER OLSUN. HAKİKİ VE HALİS NUR TALEBESİ OLMAYA ÇALIŞIN, ÜSTAD BEDİÜZZAMANIN ÖĞÜTLERİ İLE EVLATLARIMIZI SEVDİĞİMİZİ GÖSTERECEĞIZ.

Ey hanesinde ( bakmaya mecbur olduğu) ihtiyar bir vâlide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mânde veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil!.

Şu âyet-i kerimeye dikkat et bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı surette  ihtiyar vâlideyne şefkati ve merhameti celb ediyor.

Evet dünyada en yüksek hakikat, peder ve vâlidelerin evlâdlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünki onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş herbir veled;(evlat) o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnud etmektir

 

(Dede), Amca ve Hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.

İşte o mübarek ihtiyarların vücudlarını istiskal edip (onlardan bıkmak)ölümlerini arzu etmek, ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır bil, ayıl! Evet hayatını senin hayatına feda edenin zeval-i hayatını (ölümünü)arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!

Ey derd-i maişetle mübtela olan insan! Bil ki senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musibet dafiası, (Müsibetleri def eden)hanendeki o istiskal ettiğin (bıktığın) ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme: “Maişetim dardır, idare edemiyorum.” Çünki onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dîk-ı maişetin (geçim darlığın) daha ziyade olacaktı. Bu hakikatı benden inan. Bunun çok kat’î delillerini biliyorum, seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum. Şu sözüme kanaat et. Kasem ederim (yemin ederim)şu hakikat gayet kat’îdir, hattâ nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli. Evet kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahman, Rahîm ve Latif ve Kerim olan Hâlık-ı Zülcelali Vel’ikram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet latif bir surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi;

Çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık ve  şefkate muhtaç olan ihtiyarları rızıklarını dahi berekêt suretinde. Onların iaşelerini,(geçimini) tama’kâr ve bahil (cimri)insanlara yükletmez.

Âyetlerinin ifade ettikleri hakikatı, bütün zîhayatın enva’-ı mahlukları (mahlukat cinslerini) lisan-ı hal ile bağırıp, o hakikat-ı kerimaneyi söylüyorlar. Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı mahlukların rızıkları dahi, bereket suretinde geliyor. Bunu teyid eden ve kendim gördüğüm bir misal: Benim yakın dostlarım bilirler ki; iki-üç sene evvel hergün yarım ekmek, -o köyün ekmeği küçük idi- muayyen bir tayinim vardı ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayinim hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kerre de fazla kalırdı.

İşte şu hal o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat’î bir surette ilân ediyorum:

Onlar bana bâr (yük) değil; hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.

Ey insan! Madem canavar suretinde bir hayvan, insanların hanesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor;

Öyle ise

1-  Mahlukların en mükerremi olan insan ve

2-  İnsanların en mukerremi olan ehl-i iman ve

3-  Ehli imanın, en ziyade hürmete ve merhamete şâyan aceze alîl ihtiyareler ve

4-  Alîl ihtiyarların içinde, şefkat ve hizmet ve merhamete en ziyade ve müstehak bulunan akrabalar ve

5-   Akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve sadik muhib olan peder ve valide

ihtiyarlık halinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet olduğunu bil

Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” Hadisi şerifin meali,

Ne derece sebeb-i def’-i musibet olduklarını sen kıyas eyle.

İşte ey insan! Aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın. sırrıyla,

sen vâlideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir.

Eğer âhiretini seversen, işte sana mühim bir define; onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seri-üt teessür kalblerini rencide etmek ile  sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahman istersen, o Rahman’ın vedialarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.

        Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zât vardı. Dininde, dünyasında muvaffakıyetli görüyordum. Sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o muvaffakıyetin sebebi: O zât ise, ihtiyar peder ve vâlidelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşâallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli. 

        “Hem peder ve vâlideyi şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına … onlara hürmet ve muhabbet, Cenab-ı Hakk’ın muhabbetine aittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat Lillah için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faideleri kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman, daha ziyade muhabbet ve merhamete kavuşuluyor. 

Mevzumuzla ilgili   âyet beş mertebe hürmet ve şefkate evlâdı davet etmesi; Kur’anın nazarında vâlideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukukları ne derece çirkin olduğunu gösterir. Madem peder; kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyade iyi olmasını ister. Ona mukabil veled dahi, (evlat dahi) pedere karşı hak dava edemez. Demek vâlideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münakaşa yok. Zira münakaşa, ya gıbta ve hasedden gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münakaşa, haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dava etsin.

        Pederini haksız görse de, ona isyan edemez.

       

PEDERİNE İSYAN EDEN VE ONU RENCİDE EDEN, İNSAN BOZMASI CANAVARDIR.

 

ANA BABA HAKLARI , ANA BABAYA İTAAT NASIL VE NE ZAMAN OLMALI? EVLAD NE YAPACAK

(HULUSİ AĞABEY) VE (HATIRAT) DOSYASINDAN

Suâl: Hukukullah ve hukuk-u ebeveyn nasıl olmalıdır?

Ebeveyn nurlara muhâliflerse hatt-ı hareket ne olmalıdır?

Cevâb:

 Allah: …Mealen

“Biz insana, babasına ve anasına ihsân etmeyi vasiyet ettik ki, anası onu dermânsız, kuvvetsiz olduğu halde yüklendi ve iki sene emzirdikten sonra sütten kesti ve Allah’a, baba ve anasına şükretmesini de insandan istedik; çünkü yine Allah’a döneceksin yâni,  şükredersen mükâfat ve küfredersen mücâzât edeceğimizi bildirdik”  Sûre-i Lokman’ın 13. Âyetinde  ve

Aynı sûrenin 14. âyetinde

“Eğer baban ve anan, benim bildirmediğim şeyi, sen bana şerik edesin diye gerçekten ziyâde çalışırlarsa, sen onlara (Ebeveynine) itâat etme! Dünyada geçimleri için onlara sâhip çık ve koru. Dinde benim tevhid ve tâatım yoluna gidenlerin ardı sıra git yâni,  Peygamber ve Ashâbına uy.”

Bu iki âyet hukukullah ile hukuk-u ebeveyni kâfi derecede göstermektedir. Kur’ân’ın hakikatlı tefsirlerine yâni,

Nurlara muhâlefet eden ebeveyne uyulmaz.

Fakat onlara diğer noktalarda bakılmaya, korunmağa devâm olunur.”

Hulusi Ağabey Dosyası: 92, 93

VALİDEYN VE EVLADA MEŞRU MUHABBETİN NETİCESİ 

Peder ve vâlideye karşı muhabbetin, Cenab-ı Hak hesabına olduğu için hem bir ibadet, hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti ziyadeleştirirsin. En âlî bir his ile, en merdane bir himmet ile onların tul-ü (uzun) ömrünü ciddî arzu edip bekalarına dua etmek, tâ onların yüzünden daha ziyade sevab kazanayım diye samimî hürmetle onların elini öpmek, ulvî bir lezzet-i ruhanî almaktır. Yoksa nefsanî, dünya itibariyle olsa, onlar ihtiyar oldukları ve sana bâr olacak bir vaziyete girdikleri zaman; en süflî ve en alçak bir his ile vücudlarını istiskal etmek, sebeb-i hayatın olan o muhterem zâtların mevtlerini arzu etmek gibi vahşi, kederli, ruhanî bir elemdir.

Anne ve baba tasrafından    Evlâdlarına muhabbet ise: Cenab-ı Hakk’ın senin nezaretine ve terbiyene emanet ettiği sevimli, ünsiyetli o mahluklara muhabbet ise; saadetli bir muhabbet, bir nimettir. Ne musibetleriyle fazla elem çekersin, ne de ölümleriyle me’yusane feryad edersin. Sâbıkan geçtiği gibi; onların Hâlıkları hem Hakîm, hem Rahîm olduğundan, onlar hakkında o mevt bir saadettir dersin. Senin hakkında da, onları sana veren zâtın rahmetini düşünürsün, firak eleminden kurtulursun. S: 644

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: