Anne Babaya Allahın Hediyesi Evlatlar 

Muhterem Kardeşlerim! Bu gün anne babanın en mühim vazifesi çocuklarını terbiye etmektir evlatları terbiye ederken, o terbiyeyi zamanı geçmeden başlayıp buluk çağına kadar evlatlarına lazım olan terbiyeyi verebilmektir. Bu dünyada geçici bir hayatta olduğumuzun bilinci içerisinde olup, onda onları terbiye ederken yalınız bu geçici hayatı nazara almakla bırakmayıp, O can ciğerimizden kopan evlatlarımızı cehenneme birer odun parçası yapmaktan kurtarıp, onları hiç sonu olmayan cennette mutlu olmaları için çalışmaya gayret etmeliyiz. Terbiyenin ana maddesi olan kendimizi haram lokmadan korumaya gayret edeceyiz onlara da kat’i surette haram lokma vermeyeceğiz. Bu gayretle inşaallah neticeyi elde etmiş oluruz. Yazımın aşağısında bir büyük zatın evladında örneğini göreceyiz.     

Bir çok anne baba evlat için el kaldırıp Allaha dua ederken isteklerini Allahın işittiğine inanarak bu duanın  Zekeriyya Aleyhisselamın dilinde tecelli bulur ve: “Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla” (Al-i İmran, 38) niyazıyla arşı alaya yükselir. Hatta salihlerden bir evlat vermesi için İbrahim Aleyhisselamın yakarışı da nakledilir kitabı mübinde: “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver” (Saffât, 100)  

Her amel ve niyaz bir duadır Asla unutmamalıyız ki Allahtan evlat isterken hayırlı evlat isteyelim, Çocuklarımız da cennet reyhanıdır, (cennet kokusudur) Nebi katinda şefkat ve merhamet sevgimizin bir parçası, sevgimiz ise imanımızın kâmil manasıdır.

Aslında bütün dualarımız çocuklarımızın salih amel işlemesi, amellerimiz ise çocuklarımızın ahlakını güzelleştirmesi içindi. Nice olaylar ve konuşmalar vardır ki çocuğumuzun ahlakına, şahsiyet ve karakterine tesir eder de farkında olmayı. İşlediklerimizi yalnız kendimize diye düşünür ama nice zihinlerin ve hayatların olumsuz etkilendiğini hesaba katmayız. Asıl hesap görücü ise kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden çocuklarımızın bile ne hale düştüklerini ve nasıl etkilendiğini bizlere açık bir şekilde gösterir.

Tarih kitapları Ebu’l Vefa Hazretlerinin oğlundan bahseder:  İstanbul’un Vefa semtine adı verilen Ebu’l Vefa, Fatih devrinin büyük âlimlerinden ve evliyasındandı. Akşemseddin, Molla Gürani gibi devrin manevi önderlerinden biriydi.

Bu büyük zatın oyun yaşlarındaki bir oğlu kötü bir alışkanlık edinmişti. Ucuna çivi çakılmış bir sopa ile o devirde evlere içme suyu taşıyan sucuların kırbalarını deliyordu. Evcil hayvan derisinden yapılmış su tulumu demek olan kırba, sivri bir madde ile dokunuldu mu kolayca delinecek bir nesneydi. Ebu’l Vefa’nın oğlu da bunu yapıyordu.

Sucuların su tulumunu delen, “Bir din ulusunun oğludur, çok sürmez ” sucular bir müddet dayandılarsa da baktılar çocuk yaptığında vazgeçeceği değil, Ebu’l Vefa’ya şikâyet ettiler.

Ebu’l Vefa Hazretleri olayı duyunca hayretler içinde kaldı. Nasıl olur da bunca dikkat ve özenle yetiştirilen, haram lokmadan uzak tutulan bir çocuk böyle bir şey yapar dedi? Ebu’l Vefa suculara, “Tamam” dedi. Konu anlaşıldı, gereken yapılacak, sizin de zararınız ödenecektir dedi.
Önce kendinden işe başladı:

— Acaba ben bu çocuğa yanlışlıkla da olsa haram yedirdim mi? diye düşündü. Kendinde bir şey bulamadı. Hanımına sordu:

— Sen bu çocuğa hamileyken veya süt verirken haram bir şey yedin mi, çok iyi düşün, bana bildir? Yoksa oğlanın sonu kötü, dedi.

Hanım düşündü, taşındı, rüyaya yattı, nihayet bir olay hatırladı. “Oğlana hamileyken oturmaya gittiği bir komşu evinde, masadaki bir tabakta portakallar varmış. Hamile kadın portakalları görünce canı istemiş, ama istemeye de utanmış. Ev sahibi hanım bulundukları odadan dışarı çıktıkça yakasındaki iğneyi portakallara batırıp sularını içmiş.” Bunu Ebu’l Vefa Hazretlerine anlattı.

Ebu’l Vefa: “Aman hatun hiç vakit geçirmeden o komşuya git, olanı biteni dosdoğru anlat ve helallik dile” diye tembihledi. Kendi de sucuları çağırdı, kimin kaç tane kırbası delinmişse hepsinin parasını ödedi ve haklarını helal ettirdi.

Oğlana olayın başından sonuna kadar bir şey denmedi. Hakkında böyle şikâyet var, bir daha yaparsan asarız, keseriz yollu tehdit edilmedi. Ama çocuk bir daha çivili sopa ile kırbaları delmedi.

Önce aile kendisinde aradı sorunun kaynağını buldu. Suç hemen çocuğun üzerine atılmadı. Bir yerde yanlış yapılmıştı, anne ve baba birlikte hareket ederek sorunun kaynağını buldular. Sorun halledilince de problem kendiliğinden ortadan kalkmış oldu…

Resulü Kibriya’nın -Salât ve Selam O’nun üzerine olsun. O mübarek hadisi şerifinde buyuruyor mealen:”Duanın iki kanadı var, biri halal lokma biri de doğru söz.” Ebu’l Vefa bunu bilerek, Çocuğa aman her hangi haram lokmanın tesirinden bu kötü ahlak ona tesir etmesin diye onun peşine düşer. Kendinde ve hanımında her hangi haram lokma geçip geçmediğini aramakla bu vazive yerine getirilmiş oldu: Diğer Hadis:”Çocuklarınıza ikram (ve ihsan) ediniz. Terbiyelerine çok dikkat ediniz. Onları güzel terbiye ediniz.” (Seçme Hadisler, sh: 29, Diyanet Yay.)  “Çünkü onlar, Allah’ın size hediyesidir.” ( sh: 30)  

          “Ya Rabbi! Yolumuzu aç!
          Dualarımızı aziz ve yüce İsmin hürmetine kabul et. 
          Bildiğimiz bilmediğimiz her türlü tehlike ve kötülüklerden koru.
          Bildiğimiz bilmediğimiz her türlü güzellik ve iyiliklere bizleri eriştir Allahım.
          Bizleri muvaffak ve muzaffer eyle. AMİN

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: