Asr-ı Saâdeti günümüzde yaşamak

Asr-ı Saâdet’te açlık, yokluk, düşman korkusu vardı, Allah’ın Resûlü (asm) Medine’de açlığı bastırmak için iki taş bağlıyor midesine… Efendimizin (asm) hanesindekiler, “iki gün üst üste doyduğumuzu hatırlamıyoruz” diyorlar.

Sabah kalktığında evde yiyecek hiçbir şey olmadığını öğrenen Efendimiz (asm) oruca niyetleniyor çoğu kere… 

Evi basit, topraktan dört duvar, yatağı hasır, amma şükür halindeydi. 

Geceleri, sabahlara kadar Allah’ın verdiği nimetler için şükür ediyor, namaz kılıyor, ümmeti için af diliyordu Allahın huzurunda….

Keza sahabeler de O’ fahr-ı kâinat Hazreti Muhammed’di (asm) kendilerine rehber ve O’nun (asm) hayat tarzı ile yaşıyorlardı…

Asr-ı Saâdet’in verdiği huzurun menbaı Allah’ı tanımak ve ahiret hayatı idi … Malını mülkünü tek bir kalemde Allah ve O’nun Habibine (asm)feda eden Ebubekir’ler, “Ben de, benim malım da zaten senin değil mi? Aramızda ayrılık mı var, ey Allahın Resûlü” demişler.

Sahabeler, Kur’ân’ı okudukça mutluydular. Onlar halife oldukları halde fakir ve ihtiyaç sahiplerine sırtlarında un çuvalı taşırken mutluydular. Onlar savaşta Allah için çarpışırken mutluydular. Onlar bir insana daha İslâm’ı ulaştırdıklarında, onu da Cennete kendisine yoldaş edindiğinde mutluydular. 

Asr-ı Saâdet’in mutluluk formülü buydu…

Peki, günümüzde Asr-ı Saâdet’i yaşamak mümkün müdür?

Evet, günümüzde de Asr-ı Saâdet’i manen yaşayan Müslümanlar vardır. Asr-ı Saâdet’ten uzaklaşmasak; Asr-ı Saâdet manen bize çok yakın, hatta içindeyiz…

Bediüzzaman Hazretleri, Asr-ı Saâdet ile asrımız arasında manen şöyle köprü kurmuş, diyor ki: ”Eğer, istersen gel… Asr-ı Saâdet’e Ceziret-ül Arab’a gideriz. Hayâlen olsun O’nu (asm) vazife başında görüp ziyâret ederiz.” Üstad burada hayalimizi kullanarak o zamana gitmemizi, olayları yerinde yaşar gibi seyretmemizi vurgulamış.

Hazreti Resûlullah (asm) bir gün ashabına “kardeşlerimi özledim.” der. Sahabeler sorarlar, “Kim onlar? Yoksa biz değil miyiz?”

Efendimiz (asm) cevap buyurdular: “Onlar henüz gelmediler. Onlar beni görmeden bana iman edecekler” 

İşte, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed (asm) Asr-ı Saâdet ile istikbalde gelen mü’minlerin arasında uhuvveti, kardeşliği tesis etmiş, Asr-ı Saâdet sonrası da mü’minlere kardeşlik müjdesi vermiş, Allah’ın Resûlü!…

Demek ki Asr-ı Saâdet bitmiş, sona ermiş dönemde değiliz, hayatımızın her bir nefesi Allah’ın emrine, Efendimizin (asm) sünnetine göre yaşayabilirsek, Asr-ı Saâdeti yaşamış oluruz…

Hülâsa: Eğer kardeşimizin kurtuluşu için, kendi isteklerimizden feragât edebiliyorsak Asr-ı Saâdeti yaşıyor, diyebiliriz.

İsmini ön plana çıkarmaktan, şöhretten uzak, hayırlı işlere yardım ellerini uzatan Diyarbekir’in tanınmış iş adamlarından bir dostum sohbet esnasında: 

“Allah’ın bize verdiği malın bekçisiyiz, şayet çevre bıraksa bu malı nasıl tevzi edeceğimizi çok iyi biliyoruz, maalesef dağıtım işlerinde bazen inisiyatif elimizden çıkıyor.” diye, duygularını anlattı…

Refika-i hayatı muhterem hanım efendi de beyi için şöyle lâtife eder: “Hacı Bey bir gün ceketsiz, gömleksiz çarşıdan eve dönerse şaşırmam.” Hacı Bey zekâtını zamanında dağıtır, hatta işletmesinden aldığı maaşını bile kısmen ihtiyaç sahiplerine verir.

Sosyal hayatını bir sahabenin hayatıyla kıyas eden dostum, serencamını şöyle anlatır:

Asr-ı Saâdet’te bir sahabenin yanında birkaç gün biri çalışır, iş bitiminde ücretini almadan işyerinden ayrılır. Arada epey zaman geçer, sahabenin yanına gelir, ücretini talep eder.

Sahabe, ona: “şu gördüğün koyunların tamamı senindir. O günkü ücretinle koyun aldım, koyunların çoğaldı…” der.

Dostum, Sahabeyle şöyle bir kıyasta bulunur: “Bir şahıs yetmiş liradan bir buzdolabı bizden aldı, fakat buzdolabı işyerimizde kaldı, arada birkaç yıl geçtikten sonra bir gün işyerimize geldi, “Buzdolabı yerine paramı verir misiniz?” dedi.

Ben de, 560,00 Lira ona verdim. Müşteri şaşırdı,”sizden alacağım 70.00 liradır, fazla veriyorsun” dedi.

Ben de hayır fazla vermiyorum, “Buzdolabı aldığım zaman fiyatı 70.00 Lira idi. Bugün aynı marka buzdolabı 560,00 Liradır, dedim.”

İşte, iki şahsiyet, biri Asr-ı Saâdet’te, biri günümüzde… Aralarında zaman ve mekân farkı varsa da duygu, düşünce ve inançları aynı… 

İşte Asr-ı Saâdet ve asrımız…

19 Ekim 2019

Rüstem Garzanlı

rustem.garzanli@hotmail.com