Asr Sûresi

Âyet 1: Çağlara kasem olsun ki,

Âyet 2: İnsanlar hüsrandadır (çöküntü ve yıkıntı içinde perişandır).

Âyet 3: Ancak îman edenler ve güzel davranışta yaşayanlar, bir de hak ve sabır tavsiye edenler başka.

Âyet 1-2: «Asr» kelimesinin tam karşılığı «çağlardır». Talî mânaları arasında «ikindi» mânası da vardır.Bu sûre, Kur’an’da en kısa üç süreden biridir ve insanı tarif etmektedir. İnsana ait tüm gerçekler bu üç âyet içinde eksiksiz ifadesini bulmaktadır.

Gerçekte insanların hüsranı tüm çağlarda olmasına rağmen, arzın son çağlarını ifade eden ikindi sırrı da özellikle günümüz için pek yerinde bir anlam taşımaktadır. Çağların ikindisi, hicri 1300′den sonraki asırlar için varsayılmaktadır.

Bu sürenin mucizevî azâmetine bakınız ki:

Günümüz insanı, her haliyle, her toplumda perişandır. Bu hüsran, tüm milletlerin sosyologlarınca tebliğler halinde her gün yayınlanmaktadır.

Doğu toplumlarına bakın, Batı toplumlarına bakın; insanlık perişan değil mi?

Ekonomik olarak en zirveye ulaşmış toplumlara bakınız:

İnsanları ya alkolün pençesinde kıvranıyor, ya çılgın ihtirasların tutsağı olmuşlardır.

Bunalımda olan, akıllı ile deli arasında titreşip duran sıkıntılı insan tipi, cemiyetin yarısına yaklaşmış durumdadır.

Beyaz zehir, çılgın terörizm, sapık trajik filmlerle kendini ancak tatmin edebilen insanoğlu neyi temsil ediyor?

Hüsran, hüsran, hüsran…

Bir yandan yüz milyonlarca insan açlık ve sefalet içinde, bunlar da hüsranda…

Bu vahîm tablonun dış yüzü bir stresler arenası. İç yüzü ise, inançsızlık, korku ve dehşetin curcunası.

İşte sûrenin ifade ettiği akıl almaz mucize, bu iki kısa ayete böyle gizlenmiştir.

Daha önemlisi, bu insanlık dramının değişmez tedavi reçetesini yine sûrenin apaçık vermesidir.

Ey insan! İnsanoğlu! Hüsrandan kurtulmak istiyorsan:

Âyet 3:

1) İman et

2) Sâlih ameller yap.

3) Hak ve sabır üzre tavsiyeleş (sözün ve hareketlerin hak ve sabır üzre olsun, başkalarını da bu istikamete çek).

Demek ki hüsrandan kurtulmanın vazgeçilmez reçetesi bu üç maddenin, elbette uygulanması sanıldığınca kolay değil. Ancak, âyetin sırrı, bu üç maddeyi birbirini açıcı olarak sunmasındadır.

a) Yani îman edersen, o îman seni salih amelle-re, ahlaka ve vicdana götürür. Ahlak ve vicdan da seni hak ve sabır söyleşisine ulaştırır. Şimdi îman ile ilahî nîmete ulaşan bir insanın hüsrandan nasıl kurtulacağını inceleyelim:

Çağımızın modern bilimleri, özellikle tıp psikolojisi ve psikiyatri, insan için en büyük tehlikenin korku ve endişe duygusu olduğunu tesbit etmiştir. Gerek streslerin, gerekse bu bunalımlardan doğan psikosomatik dediğimiz çeşitli hastalıkların özünde bu iki duygu yatmaktadır. İnsanlar inançsız oldukları takdirde, bu iki duygu, yani korku ve endişe onlarda bilinç altında onarılmaz bir panik yaratır. Geleceğin her anından endişe ve korku içinde oldukları gibi, yaşarken de devamlı baskı altındadırlar. Her olay onlarda tamiri imkânsız bir gedik açar.

Günlük hayatın olağan tezadları, inançsızlığın içinde olanlara öylesine tahripler yapar ki; tüm hayatı kendine zehir eder. İnanmadığı kaderle beyhude gülünç bir mücadeleye girer ve İç dünyasını kemirir durur.

Yapılan incelemeler, Hipotalamus (alt beyinde bir bölge) ve onun kanalı ile hormonlar sisteminde, bazı duyguların olumsuz; bazı duyguların olumlu etkiler yaptığım kesinlikle doğrulamıştır.

Kin, ihtiras, kıskançlık gibi duyguların hormonları, kısıp, hayatı zorlaştırdığım; sevgi, hoşgörü, özellikle başkalarına yardım duygularının hormonları bollaştırdığını artık biyolojik olay olarak tanıyoruz.

Korku ve endişenin ise, hormon sistemini alt üst ettiği bütün bilim çevreleri bir yasa gibi kabul etmektedir. Bu neticeler, beyindeki hipotalamusun, hipfiz salgı bezinin damarlarına yaptığı biyolojik etkilerden doğmaktadır.

İnanç, korku ve endişeyi tümüyle yenen ilahî bir hayat iksiridir- Onun sonucu olan sevgi ve hoşgörü tüm streslerimizi, hüsranı yenen ilahî birer ilaçtır.

Evet, kıymetli okuyucularım, Asr Sûresi tüm insan biyolojisinde canlanmış ve inkara kırmızı kart göstermiştir.

b) Sâlih ameller; yani ahlâklı ve güzel hayat biçiminin hüsrandan kurtaran etkisine gelince:

Sâlih ameller, Kur’an’da sık geçen bir tanımdır, Ahlak-ı Muhammedi’nin tümü demek olan, bu güzel ve seçkin hayat biçimi; îmanın bir tarz uygulamasıdır. İbadet, haramdan kaçma, insanları sevme ve onlara îman ve doğruyu öğretme, özellikle infak, Allah’ı anış, sâlih amellerin ana maddelerindendir. Yine salih ameller, bir bakıma Kur’an emirlerine uyma biçimidir. Bu açıdan ilim öğrenme ve yayma, nefs terbiyesi, vatanım koruma, bu uğurda canım verme bile «sâlih ameller» kavramı içine girer.

Demek ki; hüsrandan kurtulmanın ikinci maddesi Allah’ın tarif ettiği gibi yaşamaktır. Zaten ahlak ve vicdan yolunu seçmenin hüsranı yok edeceğini fark etmemek mümkün değil.

Sabır ve tavsiyesi de bir anlamda salih amellerdendir. Âyette bu iki noktanın özellikle vurgulanması, insanların hüsranda kalması ile sabır ve hak tavsiyesi arasında çok önemli ilgiler olduğunu bildiriyor.

c) Hak ve sabır tavsiyesi: Bilindiği gibi sabır, kadere îmanın vazgeçilmez bir sonuç belgesidir. Hak tavsiyesi, ahlakın vazgeçilmez intakıdır.

Hak tavsiyesi 5 önemli maddede yapılır:

1) Her işte sırat-ı müstakîm’i bulma, bunu hem kendine hem başkasına tavsiye etme.

2) Hakkın ortaya çıkması, hakkın korunması için her türlü fedakârlığı yapmak. Alaylar karşısında pasif kalmadan, daima aktif hareket ederek; çevrede hakkın, doğrunun yaşamasını sağlamak.

3) Herkese daima gerçekleri anlatmak, hakkı öğretmek, hatta öldükten sonra bile onun sözleri hak tavsiyesi olarak kalmalıdır. Bu madde, özellikle bir olay olmadan önce dahi, daima hakkın anlatılmasını daim kılmaktadır.

4) Hakka riayetin zor olduğunu, nefsin ağrına gittiğini bilerek, hak içinde sabrın sırrını da beraber anlatma.

5) «Men sabere zafera» (Sabreden zafer bulur) hadîsini anlatarak, zaferin sabırla mümkün olacağım, hakkın böyle korunacağını anlatma.

Sabrın inceliklerine ve formülüne gelince:

1) îmandan gelen güven, sabrın temelidir. Salih amel, kesinlikle sabırla birlikte yaşamaktadır.

2) Sabır, ancak Hak içindir. Küfre ve yanlışlığa sabr olmaz. Nefs, meskeneti nedeniyle küfre sabreder; bu ise küfre götürür. Onun için âyette önce hak, sonra sabır tavsiye edilmiştir,

3) Sabır gerektiği zaman mutlaka Allah’tan istenmelidir. Sabır tavsiye ettiğimiz kardeşlerimize de bu hikmeti anlatmalıyız.

4) Sırat-ı müstakîm’e girebilmek ancak sabırla mümkündür.

Asr Sûresi, asrı günlük zaman dilimi içinde kabul ettiğimiz takdirde (Asr ikinci mânada ikindi vaktidir):

Ahir zamanda hüsranın artacağı sırrını ilan eder.

Asr Sûresi’nin, her şer ve sıkıntı halinde sık sık okunması gerekir. Böylece sabır ve hakka manen yaklaşmış oluruz.

Bu süre, hak tavsiyesiyle Âdiyât Süresi’ne, Hüsranda kalanların tanımı yanıyla da Hüzeme Sûresi’ne irtibatlıdır.

Asr Sûresi, özellikle çağımızda insanı üç ayette anlatan muhteşem bir Kur’an mucizesidir. Ve insanların perişanlıktan kurtulmasını sağlayacak harika bir Kur’an reçetesidir.

Milyonları bulan eczanelerde bulunmayan, ancak insanoğlunun en büyük derdinin ilacı Asr Sûresi’dir.

Ah insanoğlu bu gerçeği bilseydi, uzaya bile Asr Süresi’ni yazar asardı.

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki – Namaz Sûreleri Yorumu

nurbakimektebi.com