Atomlara ve Temel İhtiyacımız Olan Oksijene Göz Atalım!

Hadiselere ve mahlukata Risale-i Nur merceğinden bakınca her şeyde bir dersi ibret olduğunu görürüz. Fakat eşyayı net görmek için aklımızı kullanarak, her şeye “hükmü evvelsiz” (ön yargısız) bakmak lazım..

1-HER ŞEYİN ANA MADDESİ OLAN ATOMLARA BİR GÖZ ATALIM

Bakın, cansız şuursuz gözle görünmeyen minnacık bir vaziyette olan atomların yaptıkları işlere: Onların yaptıkları işlerde Allah kendi Kudretinin, yaptıkları işlerde kader kaleminin nasıl çalıştığını bize gösteriyor. Şimdi o küçücük zerrelerden meydana gelen eserleri Allah’ın Kuvvet ve Kudretinden başka hangi sebebe verebiliriz? Biz Müslümanlar meydana gelen o muazzam ve büyük eserleri tabiatçılar gibi cansız şuursuz atomlara verme hamakatına düşemiyoruz. Çünkü bütün tohum ve çekirdeklerin elementleri olan hidrojen, oksijen, karbon ve azot olduğu halde, çekirdeklerin ve tohumların içlerinde atomlarla çizilen o muazzam program hiç şaşırmadan ağaçların veya bitkilerin vücudunda Allah’ın hikmeti kendini gösteriyor. O yüce kudrete dayanarak, atomlardan meydana gelen  buğday tanesi gibi bir çam ağacının çekirdeği koca çam ağacını sırtında taşımasını görünce, Allah’ın kudretine karşı hayretten kendimizi alamıyoruz. Böyle muazzam bir hakikatin meydana gelmesini, tesadüfen rüzgar esti atomları oralara götürdü de oldu oluştu, oyuncağına havale edemiyoruz. Çünkü O zerrecik atomcuklar kendi kuvvetlerinden milyarlarca büyük yükleri başlarında taşıdıklarını görüyoruz, bu sebepten biz onların yaptıkları işlere bakınca, o atomcuklar, ancak Allah’ın kuvvet ve kudretine dayanarak o koca işleri yaparlar kararına varırız. “Çünkü, her bir zerre eğer Allahın memuru olmazsa ve Onun izni ve tasarrufuyla hareket etmezse; o vakit her bir zerrenin nihayetsiz bir ilmi, hadsiz bir kudreti, her şeyi görür bir gözü, her şeye bakar bir yüzü, her şeye geçer bir sözü bulunmak lazım gelir.  Çünkü anasırın (elementlerin) her bir zerresi, her bir zihayatta (canlılarda) muntazam işler veya işleyebilir. Eşyanın intizamatı (düzeni) ve kavanini teşekkülati (şekillenme kanunları) biri birine muhaliftır  (zıttır) onların nizamatı (ölçülerini) bilinmezse işlenilmez; işlenilse de yanlışsız yapılmaz. Halbuki yanlışsız yapılıyor. Öyle ise o hizmet eden zerreler, ya bir İlmi Muhit Sahibinin ( her şeyi bilen birinin) izni ve emri ile ve ilim ve iradesi ile işliyorlar ve yahut kendilerinde öyle bir muhit (her şeyi içene alan) bir ilim bulunmak lazım gelir,” buda imkânsızdır.(vesselam) (Sözler)

2-BİZİM ASIL İHTİYAÇLARIMIZ OLAN OKSİJENE DE BİR GÖZ ATALIM

Saygıdeğer Kardeşim! Bu sayacağım hususlar bütün yaratıklar için geçerli olmakla beraber, kâinatın hülasası ve şuurlu meyvesi olan bizim gibi âciz, fakir ve zayıf insanlar için daha fazla önem taşır: Mesela bu insanın hayatına devam edebilmesi için, ona en çok lazım olan oksijendir. O oksijeni burnumuzun dibine kadar kim getirdi? Varsayalım ki: Ekoloji uzmanları deseler; İstanbul’da yaşayanlar için altı ay sonra, %100 e yakın bir ihtimalle oksijen yetmeyecektir. Erzurum’daki oksijenin bitmesi ise imkân haricindedir. Bu vaziyette İstanbulluların halini düşünebiliyor musunuz? O ufak tefek ibadetlerimizi yapmak için yalnız Allah’ın ihsan ettiği bu nimetini düşünsek yeter ve artar değil mi?

Canlıların asıl ihtiyaçlarından ikincisi sudur. Susuz yaşayamayacağımızı bilen Allah’ımız onu yakınımıza kadar getirmiş. Su akıcı bir madde olduğu için dağların tepesinde durması değil, süzülüp deniz seviyesine inmesi lazım. Halbuki yüksek yerlerde de insanın yaşayabilmesi için Allah, ana ihtiyaçlarımızdan olan suyu, deniz seviyesinden 1500 metre yüksekte olan Uludağ gibi yerlere kadar çıkartmış.

Biliyorsunuz ki su iki elementten meydana gelmiştir. Yani, iki hidrojen ile bir oksijenden. Şimdi Materyalistlere sormayalım mı? Hidrojen yanıcı madde, oksijen ise yakıcı madde olduğu halde, bunlar nasıl biri diğerini yakmadan birleşebildi? Hidrojene yakma,  oksijene yanma diyen kim?

Bu ve buna benzer ciddi meseleleri sizinle paylaşmamın tek sebebi: Hem materyalist ve natüralistlerin neticesiz boş fikirlerinin imkansızlığını göstermek , hem de bizi yoktan var eden Allah’ımıza karşı vazifemizi yaparken gayretli olabilme ümididir.

 

Not: Biz bu gibi hakikatleri aklı gözüne inmiş materyalistlerden sormayalım mı ne dersiniz?

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: