Kalem tarafından yazılmış tüm yazılar

Eğer kabul etmezsen, Senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var?

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Rabbiniz ruhlarınızdaki duyguları pek iyi bilir. Eğer siz iyi kimseler iseniz şunu bilin ki Allah kötülüklerden, tövbe edenlere karşı, günahları çok affedicidir.” [İsrâ Suresi 17,25]

……..

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Hz. Ebu Şüreyk Radiyallahu Anh’tan rivayetle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

Bir müslümanın içine sevinç sokmak, üzüntüsünü gidermek, borcunu ödemek veya onu açlıktan doyurmak, Allah’a (c.c.) en sevimli amellerdendir.

(İbnül Mübarek)

…….

Risale-i Nur’dan;

Ey Hâlık-ı Kerîmim ve ey Rabb-i Rahîmim!…

… Senin rahmetine iltica ediyoruz.

Hadsiz günah ve hatîatlarımızı(hatalarımızı) itiraf ediyoruz.

Evham ve türlü türlü illetlerle(bela,hastalıklara) müptelâ olmuş, Sana tazarru ve niyaz ederiz.

Eğer kemâl-i rahmetinle bizi kabul etsen, mağfiret edip rahmet etsen, zaten o Senin şânındır.  Çünkü Erhamürrâhimînsin.

Eğer kabul etmezsen,

Senin kapından başka hangi kapıya gideyim?

Hangi kapı var?

Senden başka Rab yok ki dergâhına gidilsin.

Senden başka hak mâbud yoktur ki ona iltica edilsin.”  (17. Lem’adan)

…….

Cevşen’den;

76.
Ey ismi mübârek olan,
Ey şa’nı, makamı yüce olan,
Ey kendisinden başka ilah bulunmayan,
Ey medh-ü senâsı yüce olan,
Ey isimleri mukaddes olan,
Ey bekası devam eden,
Ey yücelik onun cemal ve cilvesi olan,
Ey kibriya ve büyüklük libâsına bürünen,
Ey gizli nimetlerinin haddi hesabı olmayan,
Ey zahirî nimetleri sayılmayan!
Münezzehsin sen,
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

Büyük mükâfatı müjdeler, acı bir azap hazırladığımızı bildirir…

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Gerçekten bu Kur’ân insanları en doğru yola, en isabetli tutuma yöneltir. Güzel ve makbul işler yapan müminlere nail olacakları büyük mükâfatı müjdeler. Âhirete inanmayanlara ise gayet acı bir azap hazırladığımızı bildirir.

[İsrâ Suresi 17,9,10]

……..

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Hz. Ebu Hüreyre Radiyallahu Anh’tan rivayetle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

Bir kimse Allah’ın (cc.) indinde kendisinin durumunun ne olduğunu anlamak isterse, kendisi yanında Allah için neyin var olduğuna baksın.

(Ebu Nuaym/Hilye)

…….

Risale-i Nur’dan;

Eğer iman hayata hayat olsa;o vakit hem geçmiş,hem gelecek zamanlar imanın nuruyla ışıklanır ve vücud bulur. (Sözler)

…….

Cevşen’den;

75.
Ey zikri zikredenler için şeref olan,
Ey şükrü şükredenler için kurtuluş ve saâdet vesilesi olan,
Ey hamdî kendisini hamdedenler için izzet vesilesi olan,
Ey itaati, itaat edenler için lurtuluş vesilesi olan,
Ey kapısı (kendisini) arayanlar için açık olan,
Ey yolu dönüş yapıp (tevbe edenler )için aşikâr olan,
Ey âyetleri (basiret gözüyle) bakanlar için delil olan,
Ey kitabı takva sahipleri için öğüt ve ibret vesilesi olan,
Ey rızkı itaatkar veya âsi olan olan her kesi kapsayan,
Ey rahmeti iyilik yapnalr için yakın olan!
Münezzehsin sen,
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

Evet, inkâr etmemek başkadır, îman etmek bütün bütün başkadır.

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Sakın Allah ile beraber başka tanrı edinme, yoksa yerilmiş, bir kenara itilmiş vaziyette kalırsın.” [İsrâ Suresi 17,22]

……..

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûl-ü Ekrem Aleyhissalât-ü Vesselâm buyurdular ki:

Mizanın sevap kefesinde güzel ahlaktan daha ağır gelen hiçbir şey yoktur.

(Tirmizi, Birr)

…….

Risale-i Nur’dan;

Evet, inkâr etmemek başkadır, îman etmek bütün bütün başkadır.

Evet, kâinatta hiçbir zîşuur(şuur sahibi), kâinatın bütün eczâsı(cihazları, varlıkları) kadar şâhitleri bulunan Hâlık-ı Zülcelâli(Allah’ı) inkâr edemez. Etse, bütün kâinat onu tekzib edeceği(yalanlayacağı) için susar, lâkayd kalır.

Fakat, O’na îman etmek, Kur’ân-ı azîmüşşânın ders verdiği gibi, o Hâlıkı(Allah’ı) sıfatlan ile, isimleri ile umum kâinatın şehâdetine istinâden kalben tasdik etmek ve elçileriyle gönderdiği emirleri tanımak ve günah ve emre muhâlefet ettiği vakit kalben tevbe ve nedâmet etmek(pişmanlık) iledir.

Yoksa, büyük günahları serbest işleyip, istiğfar etmemek ve aldırmamak o îmandan hissesi olmadığına delildir.

(Hizmet Rehberi)

…….

Cevşen’den;

74.
Ey zıddı olmayan Ehad,
Ey benzeri bulunmayan Ferd,
Ey her hangi bir kusur ve ihtiyacı bulunmayan Samed,
Ey niteliği olmayan tek,
Ey zulmü olmayan Rabb,
Ey zilleti bulunmayan Aziz,
Ey fakirliği olmayhan Gâni,
Ey (kimsenin) azledemiyeceği sultan,
Ey benzeri olmadan vasfedilen!
Münezzehsin sen,
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar…

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Kim şu peşin dünya zevkini isterse, Biz de dilediğimiz kimse hakkında ve dilediğimiz miktarda olmak kaydıyla, o dünya zevkini ona veririz. Ama sonra ona cehennemi mekân kılarız, O da yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya atılır.

Kim de âhireti ister ve ona lâyık bir biçimde mümin olarak gayret gösterirse, işte bunların çalışmaları makbul olur.

Hepsine, dünyayı isteyenlere de, âhireti isteyenlere de Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.” [İsrâ Suresi 17,18,19,20]

……..

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Hz. Enes Radiyallahu Anh’tan rivayetle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

Bir adam bir günah yapsa ve bil se ki:

‘Bir Rabbim var ki dilerse beni mağfiret eder, dilerse azab eder.’

Onu mağfiret etmesi, Allah üzerine hak olur.

(Ebu Nuaym/Hilye)

…….

Risale-i Nur’dan;

İslamiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez; gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.

…….

Cevşen’den;

71.
Ey unutulmayan, unutturulmayan zikrin sâhibi,
Ey söndürülemez nurun sâhibi,
Ey sayılamaz nimetlerin sâhibi,
Ey zeval bulmayan mülkün, saltanatın sâhibi,
Ey hadde hesaba gelmez medh-ü senânın sâhibi,
Ey belli bir keyfiyete sığdırılmaz celâlin sâhibi,
Ey idrâk edilemez kemâlin sahibi,
Ey reddedilemez haz ve hükmün sâhibi,
Ey yerini başka şeylerin alamayan sıfatların sâhibi,
Ey değiştirilemez vâsıfların sâhibi!
Münezzehsin sen,
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!


www.nurnet.org

Seccadem Cennetlik mi?

Gözümüzü aleme veya küçük alem olan bedenimize çevirirsek tesadüfe tesadüf edemeyiz. Her yerde ince bir dengeye ve zihni yormayan bir ahenge rast geliriz. Hiçbir şeyin israf edilmediğini en küçük, hatta kıymetsiz görülen varlıklarda bile ne kadar fayda yüklü olduğunu fark ederiz. Çürüyen çekirdeklerin aslında çürümediğini, baharı gelince filizlenmek için başkalaştığını derk ederiz.

İnsanların ve cinlerin her hareketinden hesaba çekileceğini biliyoruz. Çekirdekleri çürütmeyen sonsuz kudret sahibinin, insanı toprağın altında unutmayacağını hissediyoruz. O halde insanların kullandığı eşyalar ne olacak? Hafızama nakşettiğim annemin çeyizi olan ipek seccadem yok mu olacak? Cep telefonuma kaydettiğim fotoğrafların bir amacı varsa, hard diskimde yani hafızamda kayıtlı seccademin maksadı ne? Evrende en küçük varlığa en büyük faydaları yükleyen, en büyük Hakim olan Allah elbette en kıymetli varlık olan insanın en önemli cihazlarından olan hafızasındaki verileri heba etmeyecek. İnsanla beraber gittiği yere kadar, ama gittiği yere uygun dönüşümü yaparak ona eşlik edecek. İnanan insanlar olarak eğer sınırları Asr-ı saadette çizilen dairenin içinde kalırsak dünya ve ahiret saadetine ulaşacağımız müjdelenmiş. Yani sünnete uymak kaydı ile mü’minler cennetle tebşir edilmiş. Fakat insanoğlu hep dahasını istiyor. Cennet olunca Firdevs olmaz mı? İnşallah Firdevs olunca Peygamberimizin yanı olmaz mı? Peygamberimize komşu olunca da; seccademe oturmaz mı? Dizi dizime değip benimle konuşmaz mı diye arzuları sıralayıveriyoruz.

Madem cennette ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de insanoğlunun kalbinden dahi geçiremediği her güzellik verilecek, Efendimizle ( a.s.m.) ipek seccadem de sevdiklerimle beraber buluşma isteğim neden olmasın. Madem buradaki zerreler cennetin inşasında kullanılacak, burada ne ektiysek orada onu biçeceğiz, cennet köşkümüzün halısı dünyadaki seccademizden neden yapılmasın? Ya da köşkümüz fakirhane dediğimiz dünyadaki meskenimiz, cennete lâyık bir suretle neden inşa edilmesin. Kalbimizde sıcaklığını hissettiğiniz Efendimizin nefesinin sıcaklığını köşkümüzde neden hissetmeyelim. Ama nasıl olacak? Peygamberimiz bir kişi mü’minler binler… Herkesle nasıl komşu olacak? Herkesle her zaman nasıl konuşacak diye insan tereddüt yaşamıyor değil. Nasıl olacağının cevabını dünyamızın güneşi hal diliyle veriyor aslında bizlere. Bana bakın, beni okuyun, Efendimizi anlatayım sizlere diyor:

“Sabah olup, ufkunuzdan size merhaba deyince parlak olan her varlık aslında benim birer tahtım olur. İster deniz yüzündeki parıltılar, ister yer yüzündeki cam gibi parlak şeylerden oluşan kırıntılar, nerede ve ne kadar olursa olsun büyük küçük hepsini aydınlatır, hepsini ısıtırım. Yedi rengimi değişik tonlarda serpiştiririm. Yeter ki benden saklanmasınlar, perdeler çekip gizlenmesinler. Ne kadar açarlarsa kendilerini ve yüreklerini alırlar benden istediklerini, ısılarını, ışıklarını, hem de yedi renklerini. Işığım ilmim, ısım kuvvetim, yedi rengim sıfatlarım olsaydı bir de madde ile sınırlı olmasaydım her parlak varlıkta gördüğünüz güneşçikler belki aynı güneş olurdu,” derse elbette dünya ve ahretimizin hiç sönmeyen güneşi madde ile kayıtlı olmayan Nuranî Zat (a.s.m.) hal diliyle şöyle demez mi:

“Ben her daim parlayan, grubu olmayan güneşim. Penceresini açan her mü’minin dünyada rüyasına ahirette ise sarayına misafir olurum. Beni seven, beni sevdiğini sünnetime yapışarak gösteren her mü’minin parlak kalbinde tecelli ederim. Köşküne köşkümden sıcaklık gönderirim. Belki duvarları kaldırır köşkleri birleştiririm. Her işlediğiniz sünnet bana açılan bir penceredir, her işlediğiniz günah bana çekilen bir perdedir. Açın pencerelerinizi odalarınıza misafir olayım. Bir mü’minle görüşmem diğerine mani olmaz. Mustafa’nın seccadesinde oturmam Hüseyin’in seccadesini unutturmaz. Ben bir taneyim ama pencerelerimizi günah perdeleri ile kapatmazsanız her birinizin yanında binler taneyim. Hatta güneş gibi madde ile kayıtlı değilim. Zatımla, sıfatımla, tebessümümle, sıcaklığımla bizzat yanınızdayım. Kim perdesini daha iyi açarsa hatta köşkünden çıkarda direk bana yönelirse en fazla onu ısıtır, en çok onunla görüşürüm. Seccadesinde namaz kılar, onunla sohbet ederim” demez mi?

Dr. Mustafa Kara / Zafer Dergisi