istanbul tarafından yazılmış tüm yazılar

Cuma Sohbetleri

Bu hafta Dr. Ahmet Çolak ağabeyimizin anlatımıyla 21.Mektuptaki “ihtiyar anne- baba ve akrabalara şefkatle muamele etmek” ile ilgili sohbeti yer alıyor. Kurban Bayramı arefesinde 21. mektuptaki hususlara dikkat ederek yapılacak olan  büyüklerimize ziyaretler ,”monoton bir bayram ziyaretini”  halis bir ibadete çevirecektir.

” EY HANESİNDE ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mande veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil! Şu âyet-i kerimeye dikkat et, bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı surette ihtiyar valideyne şefkati celb ediyor!

“Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zât vardı. Dininde, dünyasında muvaffakiyetli görüyordum, sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o muvaffakiyetin sebebi: O zât ise, ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş, inşaallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen, ona benzemeli.

Eğitimde öncelik ne olmalı?

Çocuklara öğretilmesi gereken “hayır”lar çoktur. Bunların hepsi birden öğretilemez. Mutlaka burada bir hiyerarşi gerekmektedir. Bu noktada hemen belirtmek isteriz; İslâm dini, ta baştan beri, çocuklara önce îmân esaslarının öğretilmesini, sonra da ibâdetlerini yapmaya alıştırılması sûretiyle dinî terbiyenin verilmesini esas almıştır.

Bazı rivâyetlerde Hz.Peygamber: “Çocuklara ilk öğrettiğiniz kelime ‘Lâilâhe illallah’ (Allah’tan başka tanrı yoktur) olsun.” emretmiştir. (1) Kezâ Abdulmuttalib oğulllarından bir çocuk konuşmaya başladığı zaman, şu mealdeki âyeti yedi sefer okutarak ezberlettiği rivâyet edilmiştir(2): “Hamd o Allah’a olsun ki, O, ne bir çocuk edinmiştir ne de mülkünde ortağı vardır.” (3)

Muallim, veli ve öğrenci ile ilgili meseleler üzerinde yazılan ilk te’lîflerden olan Kaabisî’nin risâlesinde: “Kur’ân ve yazı öğretmek maksadı olmadan sâdece başka şeyleri öğretmek için hoca tutmak câiz değildir” denir. (4) İbnu Haldun, kendi devrinde, Kuzey Afrika’da çocuklara önce sâdece Kur’ân öğretildiğini; çocuk Kur’ân’ı iyice öğrenmedikçe hadîs, fıkıh, şiir, Arapça, hiçbir şey öğretilmediğini belirtir. (5) Çocuklara meslek bilgisi de vermenin gereğine dikkat çeken İbnu’l-Kayyim, bunun, “çocuğun muhtaç olduğu her çeşit dinî bilgilerin ta’lîminden sonra olacağını” ayrıca belirtir. (6)

Esâsen Kur’ân-ı Kerîm’de, âile efrâdına öğretilmesi gereken pek çok şey içerisinde sâdece namâzla ilgili açık bir emre yer verilerek: Âilene namâzı emret, sen de namâza sabır ve sebâtla devâm et(7) denmesi, namâzın nasıl öncelikli bir yer tuttuğunu gösterir. Diğer taraftan Kur’ân-ı Kerîm’de, namâzın hayasızlık ve kötülükten alıkoyacağının ifâde edilmesinden (8), dinimiz açısından çocukların fenalıklardan, suçlardan korunmasında önce namâz olmak üzere, din eğitiminin nasıl önemli bir yer tuttuğu anlaşılır. Önceliği dinî terbiyeye veren bir terbiyenin gerçekleşmesinden İmam’ın da sorumlu olduğuna dikkat çeken Kadı Iyaz, gerekçeyi de ilâve eder: “… Zîrâ çocuğun, bilâhare kalbinden sökülüp atılması zor olan bozuk bir mezhep üzere yetişme ihtimâli vardır.” (9)

Kaynaklar:
1-Abdurrezzak es-San’ânî (v. 211 h.), el-Musannaf, Beyrut, 1970, 4, 334
2-İbnu Ebî Şeybe, Ebu Bekr Abdullah İbnu Muhammed (v. 253 h.), Müsnedu İbni Ebî Şeybe, Haydarâbâd, 1966, 1, 348; Abdurrezzak, age, 4, 334
3- İsrâ 111
4-el-Kaabisî, Ebu’l-Hasen Muhammed (v. 403 h.), İslâm’da Öğretmen ve Öğrenci Meselelerine Dâir Geniş Risâle, Çeviri: Süleyman Ateş, Ankara, 1966, s.45
5-İbnu Haldun, Mukaddime, Beyrut, tarihsiz, s. 538
6-İbnu Kayyim, Tuhfetu’l-Mevdûd, Bombay, 1961, s. 145
7-Tâ-Hâ 132
8-Ankebut 45
9-Teferruat için İslâm’da Temel Eğitim Esasları adlı kitabımız görülmelidir. (Yeni Asya, İstanbul, 1980, s. 45-46)

Prof.Dr.İbrahim Canan

www.sorularlaislamiyet.com

Filipinler Ve Okuma Programları

Esselamu  Aleyküm  Ve Rahmetullahi  Ve Berekatuhu

Tarihçe-i Hayatın sonunda Risale-i Nur ve hariç memleketlerden bahseden bir bölüm var. Burada, hariç memleketlerdeki Nur inkişaflarından, insanların Risale-i Nur hakikatlerini ve Üstadımızı tanımalarından bahsedilir. Risale-i Nur  vesilesi ile insanların İslama dönmesine, imana gelmesine, nasıl vesile olunduğundan  ve Risalelerin fevc fevc bütün dünyada yayıldığından söz edilir. İşte oralar hariç memleketlerdir. Anadolu insanımızın tabiri ile “GAVUR” diyarıdır.

Evet,  burası canımızın feda olduğu anadolu insanının tabiri ile bir “GAVUR” memleketi olan Filipinlerdir. Yani hariç memleketlerden biridir. Ama artık bir gerçek vardır ki Nur hizmetinde hariç memleket diye birşey kalmamıştır. Eğer ileride hariç bir memleket olacaksa korkuyorum ki bu Türkiye olacaktır. Türkiye Nur talebeleri bilsinler ki bütün dünya ülkelerinin hizmetteki en büyük rakibi ve geçmeyi hedeflediği  tek ülke Türkiye’dir. Ve yine Türkiye Nur talebeleri iftiharla bilsinler ki bütün dünya ülkelerinin takvada ve Sırat-i müstakimde örnek aldıkları tek ülke yine Türkiye’dir.

Evet, bir Gavur memleketi olan Filipinler’den ve buradaki hizmetlerden ve okuma programlarından bahsetmek istiyorum. 100 milyondan fazla nüfusu olan Filipinler’in % 65’i 20 yaş altı genç nüfusdur. İnanılmaz bir genç nüfus potansiyeli vardır. Ve müslümanlığın en hızlı yayıldığı ülkelerinden biridir Filipinler. % 90 nüfusun hristiyan olduğu ve 10 milyondan fazla müslümanın yaşadığı adalar ülkesidir burası.

Filipin üniversitelerinin geneli mart sonunda yarı tatile giriyor. Bizim okumalarımız da nisan ayının ilk haftası Filipinler genelinde başladı. Filipin genelinde 5 ayrı bölge aşağı yukarı 150 kişi okuma programı yaptı. Ve yeni okuma grupları en kısa zamanda okumalara başlayacak. Kişi ve yer sıkıntısından dolayı bazen okumaları bölmek zorunda kalıyoruz.

Zambuanga şehrinde  15 dar daire, 25 kişi ise dost dairesi olmak üzere toplamda 40 kişilik bir grupla okuma programları yapıldı. Programlardan sonra aktiviteler, geziler, okuma sertifikalari verildi. Elhamdulillah burada okuma programları bayram-şenlik havasında yapılmaya çalışılıyor. Rabbim hakiki lezzet almayı ve feyizli okumaları nasip etsin inşallah.

Buranın müslüman nüfusunun % 90’nının bulunduğu bir şehir olan Marawi İslam şehrinde, iki erkek bir de bayan dersanemiz var.  Erkek dersanemizde Filipinli sonradan müslüman olan Abdurrahman isminde bir abimiz kalıyor. Maşallah çok ihlaslı bir insan. Bayanlar dershanesinde ise Selvi  isminde bir ablamız kalıyor. Bu ablamız çok katı bir katolik ailede yetişmiş ve burada abilerin açtığı bir Risale-i Nur kitap standı vesilesi ile müslüman olmuş biridir. Nur talabeleri ile tanışınca etrafındaki insanlar uyarmış kendisini, aman fazla müslümanlara yaklaşma sonra sende müslüman olursun. Ablamizin verdiği cevap çok keskin  “Dünyada bir tek ben kalsam ve birtek dinde İslam olsa ben yine müslüman olmam” ama karşısında öyle keskin bir hakikat varmış ve bu ablamız öyle keskin bir zekaya sahipmiş ki; Hakaik-i İmaniye ve Kuraniye’nin keskinliğine karşı biat edip Kelime-i  Şehadet  getirmiş. Kendisi şimdi  bütün zaman ve himmetini Nura sarfediyor. Elhamdulillahi Rabbil Alemin.

İligan şehrinde biri bayan biri erkek olmak üzere iki dershanemiz var. Erkek  dershanemizde 13 Filipinli Nur talebesi ile bir vakıf abi kalıyor. Bunların hepsi ayrı bölgelerde ayrı kabilelerde yaşayan kardeşlerimiz. Ama Nur dairesinde ayrılık gayrılık yok elhamdülillah. Üstad Türkiye’yi birleştirdiği gibi dünyayıda birleştirecek inşallah. Bir zaman gelecek evrensel barışın babası Bediüzzaman Said Nursi diye insanlar pankartlar asıp lisan-ı halleri ve kalleri ile Üstadımıza dua edecekler. Dershanedeki kardeşlerimiz ve arkadaşları ile beraber  ve ehli hizmet abilerimiz ile yaklaşık 25 kişilik bir okuma grubumuz oldu. Bu okuma grubu ile buranın başka bir şehri olan ve Rıza abilerin de kaldığı yer olan C.D.O. şehrinde yeni açtığımız dershanede okuma yaptık.  Cuma dershane açıldı, cuma akşamı okumaya gittik. Dershanemizin açılışını okuma programı ile yaptık burada 10 günlük bir yarı tatil okuması oldu elhamdulillah.

Çok feyizli çok keyfiyetli bir okuma programı oldu. Türkiye standartlarını yakalamaya calıştık. Tesbihat ezberleme , Kur’an okuma ve öğrenme programı  ve en fazla kitap okuyan kardeşlerimizden birinci, ikinci ve üçüncülere hediyeler verildi.  Üstadımız, Risaleler, Edeb, Adab, Dava şuuru ve Bid`a gibi konulardan mütaalalar yapıldı. M.Rıza abi ve Halim abimizin ve diğer abilerin katılımı ile çok feyizli bir okuma yapıldı.

Okuma esnasında bizimde sonradan öğrendiğimiz çok komik hatıralar anlatıldı birkaçını paylaşmak isterim. Dershanede kalan 13 kardeşimiz  zaten okumaya katılmak gerektiğini biliyorlardı ve birkaçı hariç ful katılım oldu. Zaten aldığımız meşveret kararına göre dershanede kalmak isteyen için bir zorunluluktur okuma programları.  Bu kardeşlerimiz bazı arkadaşlarını davet etmişlerdi. Ama onları okuma kampı olarak diye değilde sadece kamp diye davet etmişler. Denize gidicez, yüzücez, mangal yapıcaz tabir-i caiz ise günü gün edicez gibi şeylerle davet etmişler. Okumanın ikinci veya üçüncü günü akşamı koyduğumuz reflection zamanında herkes duygularını, program hakkında hissettiklerini söylemeye başlayınca ismi Daud olan kardeşimiz “beni kandırdılar, bana deniz demişlerdi, sahil demişlerdi, ne deniz var ne sahil, sabahtan aksama okuyoruz” dedi. Ama durumundan hiç şikayetçi olmadığını ve iyiki geldiğini çok şeyler öğrendiğini ifade etti ve bu kardeşimiz okumanın sonunda 25 kişi arasında en fazla okuyan kardeşlerden biri oldu elhamdulillah. Yine Jalani isminde başka bir kardeşimiz ki bu da dershanede kalmıyor ama okuma programından sonra dershanede kalmaya başladı. Bu kardeşimizin okumadan önceki halleri ve fikirleri, okumadan sonra çok değişince diğer arkadasları ona “Baliğ islam”  diye takılmaya başlamıışlar. Sonradan müslüman olanlara denir “baliğ İslam”.

İligandaki erkek kardeşlerin C.D.O. ya okuma programına gitmesini ve dershanenin boş olmasını fırsat bulan bayanlar dershanesinde kalan kız kardeşler Sally abla ve Selvi abla önderliğinde  30 kişilik bir grup ile 5 günlük bir okuma yaptılar. Sally abla nurlar vesilesi ile müslüman olan çok gayretli ve aktif bir ablamız. Eskiden özel ingilizce ders veriyormuş. Bu vesile ile Rıza abiler ile tanışmıs ve sonrası Risale-i Nur hakikatleri ile tanışınca İslamla müşerref olmuş elhamdülillah. Kendisi müslüman olunca Rıza abi sen normal hayatına devam et öğretmenliğini  işini gücünü bırakma deyince Rıza abiye şöyle demiş “benim ebedi hayatımın kurtulmasına vesile olan bir hakikata bundan sonra hayatımın sonuna kadar hizmet edeceğim“. Maşallah, Barekallah. Nasıl böyle bir hissiyata bürünüyorlar gerçekten inanılmaz.

Bu okuma programına hristiyanlardan da katılan olmuş. Okumada tesettüre bürünüp okuma yapan kızlar olmuş. Okuma programı vesilesi ile ilk defa Üstadla ve Risaleler ile tanışan kardeşler olmuş. Üniversitelerde Risale derslerine giren abilerimizin okul yönetiminden izin alarak kendi sınıflarından seçtikleri çalışkan öğrencileri okuma programlarına göndermesi, Risale-i Nur’un Filipinler’de en dar daireden en geniş daireye kadar inkişafına çok güzel bir hüsn-ü misaldir.

Son günlerde bütün dünyanın gözü kulağı Japonya’daki tsunamide. Aslında  Risale-i Nur’un Filipinler’de ve dünyada  meydana getirdiği müsbet tsunami, Japonya’dakinden 10 belki 100 kat daha kuvvetlidir. Böyle bir tsunaminin önünde hangi kuvvet durabilir. Hangi cereyan böyle temelleri 1500 sene öncesine dayanan bir dalgaya karşı koyabilir. Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Binlerce defa hamdolsun.

Evet kıymetli abilerimiz dilimizin döndüğü kadarı ile Filipinler’deki okuma programlarından, hissiyatlardan, güzelliklerden bahsetmeye çalıştık. Buradaki abi ve kardeşlerimize çok dua etmenizi şiddetle arzu ediyoruz. Türkiye’deki abilerimizden de Allah binlerce kere razı olsun. Bazı abilerimiz okuma programlarını desteklemek için maddi manevi himmette bulundular. Bizde bu destekler ile okumalarımızı en istifadeli şekile getirmeye çalıştık. Dershanede kalan talebelerin çoğu yetim, ya anneleri yada babaları yoktur. İkramlar ihsanlar çerçevesinde bir okuma dönemi  yaptık ve yapıyoruz. Allah okunan Risale-i Nur harfleri adedince abilerimizin derecelerini, makamlarını arttırsın. Amin.

Binler selam diler, Hürmetler ederiz.

Filipinler Nur talebeleri namına

H. İbrahim KARA

www.NurNet.org

Hür Adam Halkla Ücretsiz Buluşuyor

Üsküdar Belediyesi Nisan ayında “Hür Adam”ı yayınlayacak

Türkiye’den başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını anlatan “Hür Adam” filmi ücretsiz olarak izleyiciyle buluşacak. Said Nursi’nin hayatının ilk kez sinemaya uyarlandığı film Nisan ayı boyunca gösterimde olacak.

Daha önce New York’ta 5 Minare, Kurtlar Vadisi Filistin gibi filmleri ücretsiz olarak halkla buluşturan Üsküdar Belediyesi, filmlerin gördüğü yoğun ilginin ardından Hür Adam filmiyle sinemaya ve sinema izleyicisine hizmet etmeye devam ediyor.

Küçük yaşta medrese eğitimiyle kendini geliştirdikten sonra savaşlar ve işgaller yaşayan bir millete İslam’ı asrın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde anlatan Bediüzzaman’ın hayatı günümüzde de tüm yönleriyle örneklik ve ibretlik olabilecek kesitler taşıyor.

Yavuztürk Niyazi Sayın Kültür ve Eğitim Merkezi’nde gösterilecek olan “Hür Adam” ın gösterim günleri ve seansları ise şöyle;

9 Nisan Cumartesi – Saat: 14.00

10 Nisan Pazar – Saat: 14.00

11 Nisan Pazartesi – Saat: 11.00, 14.00, 17.00

16 Nisan Cumartesi– Saat: 14.00

17 Nisan Pazar– Saat: 14.00

18 Nisan Pazartesi– Saat: 11.00, 14.00, 17.00

20 Nisan Çarşamba – Saat: 11.00

dünyabizim.com

Cuma Sohbetleri

Doç.Dr. Şadi Eren hocamızın, Risale-i Nur’un çekirdeği hatta Bediüzzamanın tabiriyle herbir “i’lem” bir risalenin şifresi, muhtelif ilimlerin ve hakikatlerin fihristleri hükmündeki Mesnevi-i Nuriye’nin Mukaddimesini izah ediyor.

Bediüzzaman Said Nursi Beş noktadan oluşan Mukaddimeyi  sadece Mesnevi-i Nuriye için değil adeta risale-i nurlardaki bütün kitaplar için bir mukaddime yazmıştır.

RİSALE-İ NUR’UN BİR NEVİ ARABÎ MESNEVÎ-İ ŞERİF’İ HÜKMÜNDE OLAN BU MECMUANIN MUKADDEMESİ BEŞ NOKTA’DIR.

BİRİNCİ NOKTA: Kırk elli sene evvel, Eski Said, ziyade ulûm-u akliye ve felsefiyede hareket ettiği için, hakikatü’l-hakaike karşı ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat gibi bir meslek aradı. Ekser ehl-i tarikat gibi yalnız kalben harekete kanaat edemedi. Çünkü, aklı, fikri hikmet-i felsefiye ile bir derece yaralıydı, tedavi lâzımdı.

Sonra, hem kalben, hem aklen hakikate giden bazı büyük ehl-i hakikatin arkasında gitmek istedi. Baktı, onların herbirinin ayrı, câzibedar bir hassası var. Hangisinin arkasından gideceğine tahayyürde kaldı. İmam-ı Rabbânî de ona gaybî bir tarzda “Tevhid-i kıble et” demiş. Yani, “Yalnız bir üstadın arkasından git” O çok yaralı Eski Said’in kalbine geldi ki:

“Üstad-ı hakikî Kur’ân’dır. Tevhid-i kıble bu üstadla olur” diye, yalnız o üstad-ı kudsînin irşadıyla hem kalbi, hem ruhu gayet garip bir tarzda sülûke başladılar. Nefs-i emmaresi de şükûk ve şübehatıyla onu mânevî ve ilmî mücahedeye mecbur etti. Gözü kapalı olarak değil; belki İmam-ı Gazâlî (r.a.) Mevlâna Celâleddin (r.a.) ve İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi kalb, ruh, akıl gözleri açık olarak, ehl‑i istiğrâkın akıl gözünü kapadığı yerlerde, o makamlarda gözü açık olarak gezmiş. Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Kur’ân’ın dersiyle, irşadıyla hakikate bir yol bulmuş, girmiş. Hattâ  وَفِى كُلِّ شَىْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلٰۤى اَنَّهُ وَاحِدٌ  hakikatine mazhar olduğunu, Yeni Said’in Risale-i Nur’uyla göstermiş.

Bu Sohbet, her hafta pazar akşamı Edirne‘de yapılan sohbetlerden sadece birisidir.