Acımız ve öfkemiz, bizi vakarımızdan, ağırbaşlılığımızdan uzaklaştırmaz. Biliriz ki şehitlerimiz aynı zamanda bizim mahşerde şefaatçilerimizdirler de… Zira onlar, Allah’ın kendilerine vaat ettiği müjdeye kavuşmuş, ebedî saadetin nimetlerini bilfiil tatmaya başlamış şekilde yeni hayatlarına geçmişlerdir. Onlara bu yeni hayatı bahşeden yüce Rabb’imiz ölüm acısını tatmadan yaşamaya devam ettiklerini haber vermektedir kitabında bizlere: “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Onlar hayattalar ve Rab’lerinin katında mükâfatlarına kavuşmuş halde yaşamaktalar.”
Demek ki hayal ettiğimiz cennet hayatını onlar fiilen yaşamaya başlayan bahtiyarlardırlar. Bu sebeple, “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.” müjdesinin de muhatabıdırlar. Nitekim onların böylesine imrenilecek özellik ve yüceliğinden dolayıdır ki Efendimiz (sas) Hazretleri şehitlik arzusunu bizzat dile getirdiği hadisinde şöyle buyurmuştur: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi arzu eder ve şehit olmayı isterdim.” Evet şehitlik, işte böyle erişilmezliğine şahitliktir!..
Bundan dolayıdır ki, güvenlik güçlerimize ve sivil halkımıza karşı hızlandırılan bu vicdansız saldırılar, birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşama azim ve aşkımızı zayıflatmak şöyle dursun, tam aksine daha da kuvvetlendirecek, bin yıllık kardeşliğimizi daha da takviye ederek devam ettireceğiz inşallah. Milletimizin mutluluk ve huzurunu bozmayı hedef alan bu ihanet odakları, bizi ayırıp buyurma maksatlarına erişemeyecek, şeytani güçleri ebedi kardeşliğimizi yok etmeye yetmeyecektir.
Ahmed Şahin / Zaman