mubarekkul tarafından yazılmış tüm yazılar

Ülke Çapında Şehitlerimizi Anıyor, Anlatıyoruz

Geçtiğimiz cuma kürsülerde vaizlerimiz, hutbelerde hatiplerimiz ülke çapında şehitlerimizi anlattılar. Biz de yine ülke çapında büyük bir dikkat ve ilgi ile şehitlerimizi dinleyip konuştuk. Bugün ben de burada aynı anlatımla şehitlerimizi yâd etmeye devam etmek istiyorum.
Anlaşılan odur ki şehitlerimiz uzun zaman kalbimizde, gönlümüzde yaşayacak, hatta arkalarından biz de şefaatlerini ümit ederek varacağız yanlarına… Nitekim maneviyat büyüğü Ebud-Derda Hazretleri de bir cenaze gördüğünde “Sen git, biz de geliyoruz arkandan!” diyerek uğurlarmış cenazeleri. Biz de bugünlerde bu duygularla uğurluyoruz onları, yarın da başkaları uğurlayacak bizleri. Ancak biz uğurladığımız cenazelerimize ‘ölülerimiz’ diyemiyoruz. Çünkü onlar bizim ölülerimiz değil, şehitlerimizdirler.
Şehitlerimize ölülerimiz diyemiyoruz… Ama acılarını kalbimizin ta derinliklerinde duyuyor, yaşıyoruz. Çünkü onlar bizim ya babamızdır, ya kardeşimizdir, ya eşimizdir, ya da evlatlarımızdırlar. Bu ülkenin doğusundan, batısından, köyünden veya kentinden kendilerini feda eden kahramanlarımızdırlar. Nereden olurlarsa olsunlar, nereli olurlarsa olsunlar, onların her biri, hepimizin şehididirler. Bundan dolayı bu toprakların üzerine bir damla şehit kanı düştü mü, acısı bütün vatan evladını sarar, ıstırabı topyekun milletin yüreğini yakar. Hepimiz bunun acısını gönlümüzün, kalbimizin ta derinliğinde hissederiz. Ancak olanca derinliğiyle hissettiğimiz bu acımızı, kalbimizin gönlümüzün derinliğine gömeriz de asla feryad-ü figan etmeyiz, bağırıp çağırmayız, taşkınlık yapmayız, hele yabancıların âdet ve alışkanlığı olan alkış tezahüratlarıyla cenazelerimizi gösteriye alet etmeyiz.

Acımız ve öfkemiz, bizi vakarımızdan, ağırbaşlılığımızdan uzaklaştırmaz. Biliriz ki şehitlerimiz aynı zamanda bizim mahşerde şefaatçilerimizdirler de… Zira onlar, Allah’ın kendilerine vaat ettiği müjdeye kavuşmuş, ebedî saadetin nimetlerini bilfiil tatmaya başlamış şekilde yeni hayatlarına geçmişlerdir. Onlara bu yeni hayatı bahşeden yüce Rabb’imiz ölüm acısını tatmadan yaşamaya devam ettiklerini haber vermektedir kitabında bizlere: “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Onlar hayattalar ve Rab’lerinin katında mükâfatlarına kavuşmuş halde yaşamaktalar.”

Demek ki hayal ettiğimiz cennet hayatını onlar fiilen yaşamaya başlayan bahtiyarlardırlar. Bu sebeple, “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.” müjdesinin de muhatabıdırlar. Nitekim onların böylesine imrenilecek özellik ve yüceliğinden dolayıdır ki Efendimiz (sas) Hazretleri şehitlik arzusunu bizzat dile getirdiği hadisinde şöyle buyurmuştur: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a  yemin ederim ki Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi arzu eder ve şehit olmayı isterdim.” Evet şehitlik, işte böyle erişilmezliğine şahitliktir!..

Bundan dolayıdır ki, güvenlik güçlerimize ve sivil halkımıza karşı hızlandırılan bu vicdansız saldırılar, birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşama azim ve aşkımızı zayıflatmak şöyle dursun, tam aksine daha da kuvvetlendirecek, bin yıllık kardeşliğimizi daha da takviye ederek devam ettireceğiz inşallah. Milletimizin mutluluk ve huzurunu bozmayı hedef alan bu ihanet odakları, bizi ayırıp buyurma maksatlarına erişemeyecek, şeytani güçleri ebedi kardeşliğimizi yok etmeye yetmeyecektir.

Bu vesileyle şimdiye kadar evlatlarını bu ülke için feda eden tüm şehit ailelerimizin acısını paylaşarak sabrı cemil niyaz ediyor, kahraman şehitlerimize bir kez daha Rabb’imizden sonsuz rahmetler diliyoruz.

Ahmed Şahin  /  Zaman

İslam’ın Toplumu Kucaklaştıran Emir ve Tavsiyeleri…

Toplum olarak birlik beraberliğimizi güçlendirmenin önem kazandığı bir devreden geçmekteyiz.

Böyle devrelerde Peygamber Efendimiz’in (sas) bizi kucaklaştıran emir ve tavsiyelerine daha fazla ihtiyaç duyup uygulama lüzumu hissetmeliyiz.

Geçmişte halka mal olmuş fakat şimdilerde zayıflamış gibi görünen bu önemli emir ve tavsiyeleri bir bakıma tazeleyerek dikkatinize sunmaya çalışacağım bugün.

İlginizi çekmek için konulara sorularla girmek istiyorum:

1- Toplumun her kesimiyle sevgi saygı köprüsü kurmak istiyor musunuz? Sakın bunun çok zor olduğunu sanmayın. Yeter ki vardığınız her yerde ilk sözünüz ‘önce selam sonra kelam’ olsun. Bunun için bakın Efendimiz (sas) Hazretleri ne buyurmaktadır:

– Toplum içinde ilk sözünüz önce selam sonra kelam olsun!.. Tanıdığınız tanımadığınız herkese selam verin, aranızda selamı yayın…

Evet, İslam’da selam, toplumun her kesimiyle kurulan ilk dostluk köprüsüdür. Bu köprü asla yıkılmaz. Çünkü Müslümanlar bu köprüyle irtibat kurarlar birbirleriyle.
‘Önce selam sonra kelam!’

Selamını veren sevap almış, duyup da almayan günahla kalmış demektir.

2- Allah’ın sevdiği kamil bir Müslüman olmak istiyor musunuz? Öyle ise toplumda incinip incittiğiniz kimselerle üç günden fazla küs ve dargın durmayın. Bunun için de Efendimiz (sas) Hazretleri şöyle buyurmaktadır:

– Kamil Müslüman, toplum içinde üç günden fazla küs durmayan Müslüman’dır!

Demek ki kırdığımız, yahut da kırıldığımız kimselerle en fazla üç gün dargın ve kırgın durabiliriz. Daha fazlası bize de yakışmaz, Müslüman toplumun fertlerine de…

Şayet kamil manada Müslüman olmak isteniyorsa tabii…

3- Toplumda sevilen ve sayılan bir Müslüman olmak istiyor musunuz?

İstiyorsanız, çevrenizdeki insanları sevin, sevdiğiniz insanlar tarafından da sevilmeye değer verin.

Efendimiz (sas) Hazretleri, bu konuda da şöyle buyuruyor:

-Mümin çevresini sever, sevdiği çevresince de sevilir!..

Ancak hadisin sonundaki ikaza da dikkat edin:

– Çevresini sevmeyen, sevmediği için de sevilmeyen müminde hayır yoktur!

Öyle ise toplum içinde çevremizi sevmeli, çevremizce sevilmeye de değer vermeliyiz.

4- Maruz kaldığınız küçük günahlarınızın sararmış yapraklar gibi dökülmesini istiyor musunuz? Öyle ise karşılaştığınız dostlarınızla önce elinizi uzatıp musafaha yapacak kadar yakınlık gösterin, sıcak davranın. Bu konuda da Efendimiz (sas) Hazretleri’nin uyarısı şöyledir:

– Karşılaşan iki mümin el uzatıp da sevgi ile musafaha ederlerse, ağaçların sararmış yapraklarının döküldüğü gibi küçük günahları dökülür! Günahsız olarak ayrılırlar birbirinden.

5- Zorda kaldığınız yerlerde Allah’ın yardımının size de ulaşmasını mı istiyorsunuz?

Öyle ise siz de çevrenizde sıkıntıda kalanların yardımına koşun. Bunun için de Efendimiz (sas) Hazretleri şöyle buyuruyor:

– Allah kuluna yardım eder, kul kardeşine yardım ettiği takdirde!

Evet, Efendimiz (sas) Hazretleri toplum içinde karşılıklı tutum ve tavırlarımızı böyle tespit ve tavzih etmekte, insanları da bu tutum ve tavırları uygulayarak içinde yaşadığı toplumla kucaklaşmaya davet etmektedir.

Ne dersiniz, insanları toplumla kucaklaştıran bu gibi sosyal insani ve İslami davranışları her yerde yaşamalı ve yaymalı değil miyiz? Özellikle birbirimize selam vermekten bile çekinir hale geldiğimiz yabancılaşma ve çözülmelerin başladığı şu devrelerde bu türlü sıcak yakınlaşma örneklerine daha çok ihtiyacımız yok mu?

Bazı çevrelerin çekindiği İslam, bizi uzaklaştırıyor mu, kucaklaştırıyor mu?

Ahmed Şahin
Zaman