”AYNELYAKİN VE HAKKELYAKIN”

”AYNELYAKİN  VE HAKKELYAKIN”

 

“Şu Otuz Üç Pencereli olan Otuz Üçüncü Mektup, imanı olmayanı, inşaallah imana getirir. İmanı zayıf olanın imanını kuvvetleştirir. İmanı kavî ve taklidî olanın imanını tahkikî yapar. İmanı tahkikî olanın imanını genişlendirir. İmanı geniş olana, bütün kemâlât-ı hakikiyenin medarı ve esası olan marifetullahta terakkiyat verir, daha nuranî, daha parlak manzaraları açar. İşte bunun için, “Bir pencere bana kâfi geldi, yeter.” diyemezsin. Çünkü, senin aklına kanaat geldi, hissesini aldı ise, kalbin de hissesini ister, ruhun da hissesini ister. Hattâ hayal de o nurdan hissesini isteyecek. Binaenaleyh, herbir Pencerenin ayrı ayrı faydaları vardır.”(1)

 

Üstad Hazretleri burada da imanın taklitten başlayıp imanın nihayetsiz terakki ve mertebelerinin olduğuna işaret ediyor. İmanın çekirdekten ağaca kadar çok mertebe ve dereceleri vardır. İmanın en ilkel ve basit olanı taklidi imandır. Risale-i Nurlar bu ilkel ve çekirdek mesabesinde olan imanı ağaç ve mükemmel hale getirebilir. Risale-i Nur’da iman ve marifetin hadsiz mertebeleri mevcuttur.

 

İnsanlar anlayış ve idrak noktasından tabakalara ve sınıflara ayrılır. İnsanların eğitim seviyesi, ilmi derecesi, kabiliyet durumu gibi faktörler insanın anlayış ve idrak seviyesini belirler. Bu sebeple insanlar arasında anlayış tabakaları ve seviyeleri oluşmuştur. Bundan dolayı Risale-i Nur deryasından herkes kabına ve dağarcığına göre marifet suyunu alır.

 

Üstad Hazretlerinin şu izahları bize bu hususta bir karine olabilir:

 

“İkinci Cihet: İman, yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misalî güneşten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esmâ-i İlâhiye ve sair erkân-ı imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki,”Bütün ilimlerin ve mârifetlerin ve kemalât-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve burhanlı mârifet-i kudsiyedir.” diye ehl-i hakikat ittifak etmişler.”

 

“Evet, iman-ı taklidî, çabuk şüphelere mağlûp olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikîde pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakîn mertebesi, çok burhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidî iman bir şüpheye karşı bazan mağlûp olur.”

 

“Hem iman-ı tahkikînin bir mertebesi de aynelyakîn derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esmâ-i İlâhiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatı bir Kur’ân gibi okuyabilecek derecesine gelir.”

 

“Hem bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse bir halt edemez. Ve ulemâ-i ilm-i kelâmın binler cild kitapları, akla ve mantığa istinaden telif edilip, yalnız o mârifet-i imaniyenin burhanlı ve aklî bir yolunu göstermişler. Ve ehl-i hakikatin yüzer kitapları keşfe, zevke istinaden o mârifet-i imaniyeyi daha başka bir cihette izhar etmişler. Fakat, Kur’ân’ın mucizekâr cadde-i kübrâsı, gösterdiği hakaik-i imaniye ve mârifet-i kudsiye, o ulemâ ve evliyanın pek çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir.”

 

“İşte, Risale-i Nur bu cami ve küllî ve yüksek mârifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur’ân aleyhine ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem âlemleri hesabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı

 

Kur’ân ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı dayanıp ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur’ân nuruyla vesile olsun.”

 

“Hadîs-i şerifte vardır ki: “Bir adam seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır.” “Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayırlı olur.” Hattâ Nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir.”

 

“Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyoruz.”(2)

 

Özet olarak, aynelyakin ve hakkelyakin makamları Risale-i Nurlarda vardır. Biz bunları yakalamaya gayret etmeliyiz ve nurlarla ekmek, su gibi sürekli meşgul olmalıyız. Bu zamanda başka harici ve kestirme bir yol bilmiyoruz.

HATİCE BAŞKAN

Rasulgülleri.blogcu.com

Dipnotlar:

(1) bk. Sözler, Otuz Üçüncü Söz, İhtar

(2) bk. Emirdağ Lâhikası-I, (63. Mektup)

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: