Barışın ve anlaşmanın en etkin rolü: Hoşgörü ve sevgidir

Hoşgörü ve bağışlama insanı yücelten büyük sıfatlardandır. Dünyada barışın en etkin rolü üstlenen hoşgörü, sevgi ve merhamettir. Peygamberimiz (a.s.v.) o kadar hoşgörü ve merhametliydi ki Müslümanlara en ağır hakareti yapanları bile affederdi. İnsanlıkta, ahlakta ve tüm yaşayışında örnek misal ve güzel rehber olmuş.

Hoşgörü ve sevginin kapısı şu hadis-i Şeriften geçer: ‘’Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap, aleyhine de olsa hakkı söyle.’’ 1 Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed (asm), affetmeyi, iyilik yapmayı ve doğru olmayı emrediyor. Hoşgörü ve bağışlama zaten affetmekten ve iyilik yapmaktan geçer. Kalp kırmak, insanlara zarar vermek hem dinen hem de ahlaken çirkindir.

Keza, hoşgörü hakkında başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: Ey insanlar dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arabın, arab olmayana, Arab olmayanın Arab’a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah’u Teala(c.c) katında en üstünüz, Allah’u Teala’dan en çok korkanınızdır.’’ 2

Bu hadiste, Cenab-i Allah’ın vahit ve Ehad olduğuna, ulûhiyette insanların o’na ibadet etmelerini, kendi aralarında da maslahatta ve takvada üstün gayrette bulunmaları vurgu yapılmıştır. Hiç kimse kendi güç ve kuvvetine dayanarak başkası üzerinde üstünlük tasarlayamaz. Çünkü üstünlük tasarlama hakkı yoktur. Allah nezdinde ancak üstünlük takvadadır. Cenabı Allah (c.c) “Biz insanları kavim kavim yarattık ki, birbirlerini tanısınlar diye. Muhakkak Allah katında üstünlük takva iledir.” 3

İnsanların kavim kavim yaratılması, insanların birbirlerini tanımaları içindir. Yoksa kavimlerin, kabilelerin, aşiretlerin, cemaatlerin menfi hareketlerde bulunmaları ve kaba güçlerini birbirleri üzerinde tatbik etmeleri için yaratılmamıştır. Bu günkü menfi milliyetçilik ve unsuriyetçilik fikri dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de vardır. Oysa Türkiye’nin kültür zenginliğini gösteren değişik milletin teşekkül ettiği mozaiktir. Bu zenginliği kardeşlik bağları ile pekiştirerek bir şahs-i manevi gibi kuvvette, düşüncede, maddi ve maneviyatta pek çok birlikleri taşıyarak büyük bir gücü sağlamaktır.

Cumhuriyete geçiş döneminde de, devlet halkın üzerinde kurduğu maddi ve manevî kaba güç, istibdat, tahakküm ve hâkimiyet, milletti tamamen ayrışmalara ve devlete karşı güvensizliğe itmiştir. Hülâsa-ı kelâm: Barışın da, anlaşmanın da başında adalet ve güven olursa; hoşgörü, sevgi ve merhamet en etkin rol olacaktır.

21.01.2019

Rüstem Garzanlı

Dipnotlar:
1 -Kütüb-i sitte)
2-Mesned-i Ahmet hanbel,5/411
3 Hucürat suresi 13. Ayet