Bayramların Dili

Nazlı ve nazenin varlık insan için halk edilen bin bir türlü mutluluk vesilesi mevcut.

Sonsuz rahmetiyle kullarını sarıp sarmalayan sevgi kıvılcımını hayatın rahmine atmasaydı dünya yaşanmaz bir hâl alırdı.

Toprağın bağrına atılan tohum misâli, gönül toprağında yeşermeye bırakılan sevgi tohumcukları bayramlarda çiçekler açar, etrafa kokular saçar, saçar da saçar…

Dünyaları birleştirir, nesilleri buluşturur… Yüzlerde gülücük ve tebessüm gülleri açar, gönülden gönüle yayılır, yol bulur, kaskatı sineleri yumuşatır, köprü olur, kıtaları kuşatır.

Allah Resûlü’nün Medine-i Münevvere’de tutuşturduğu muhabbet, sevgi ve saygı meş’âlesi, asırdan asıra, nesilden nesile İslâm ümmetinin şiârı ve sembolü olarak evrenin kardeşlik mihverinde yerini alır, dalga dalga bayraklaşan ümmet şuurunun tekbirlerde notalaşmasıyla doruğa yükselir ve dillerde güzel nağmelerle gönüllere ferahlık bahşeder.

Yüce Rabbimizin engin rahmetiyle insanlığa ezelî hutbeyi irad eden yüce Resûlün (s.a.v) diliyle Medine Minberinden tüm âleme barış esintileri fısıldar.

Anne babaların rızasında nur olur geleceği aydınlatır, yetimlerin nezdinde cennetin yolunu açar.

Hiç bir sistemde böylesi devâsa bir kardeşlik şöleni, rızaya dayalı bir geçiş töreni, muhabbet kokan bir kaynaşma ortamı görülemez ve gösterilemez!

İslâm ile yücelmiş ve kadim medeniyetler kurmuş Ümmet-i merhûmenin dünya insanlığına verdiği bu Kur’ânî derse, insanî tavra ne kadar da çok ihtiyacımız var!

Bu duygudur ki, ensar olma bilincini güçlendirdi; Filistin’e uzanan bir el, yurdundan sürgüne mecbur kalmışlara şefkat sînesi, yoksula ümit, çocuklara neşe kaynağı oldu.

Menfaat, kıskançlık, hırs, makam, şöhret ve ene eksenli fıravunâne ve nemrûdâne bakış açısının mücessem hâli süfyaniyet ve deccaliyetin mümesilleri bu derûnî duyguları anlamaktan, anlatmaktan, yaşamak ve yaşatmaktan mahrum kalmanın fakirliği ve zilleti içindedirler.

Ne mutlu Rahmânî sıfatlarla tahalluk etmiş mü’min ve muvahhit kullara…

Ne mutlu Rahmân’ın misafilerine cömertçe ikram edenlere…

Ne mutlu dünyayı silm ve selâmet yurdu yapmak için mazlûma kucak açanlara…

Ne mutlu en büyük bayramları insanlığa sunan kutlu Nebî’ye ümmet olma şerefine erenlere…

Ne mutlu Hakk’a, hakîkate, sünnet-i seniyyeye ittibaya muvaffak olmuş hüdâya tâbi olanlara…

Ve… Ne mutlu hayatını bayram tadında ve kıvamında geçiren bahtiyarlara!..

Daha nice hakikî bayramlara erişmeniz dileğiyle…

İsmail AKSOY