Bedir ve Bediüzzaman

Mucizat-ı Ahmediye Bediüzzaman’ın mucizeler penceresinden Asr-ı Saadeti ve peygamberimizi anlattığı bir büyük eseridir.

Eser ismine inhisar etmeyecek bir büyük terkiptir. Meziyetleri o kadar çoktur ki yazarı bunu gördüğü için, “O risalesin mezayasını söylemek lazım gelse, o risale kadar bir eser yazmak lazım geldiği..” söyler.

Eserde o kadar iç içe meziyetler vardır ki hakkında eser kadar bir eser yazılabilir. Bediüzzaman peygamberimiz hakkında yazılan eserlerin tek düzeliğini hissetmiş olacak ki, taklid edilemez ve dehavari bir terkip ile bir eser ortaya koymuş. Eserde mekânlar, insanlar, mucizelerin nakledildiği şahıslar, olaylar, iç içe bir kompozisyonda verilmiş. O kadar büyük bir hafızanın eseridir ki üç yüz mucizenin her birinin beş ravisi olsa sadece bin beş yüz tane nakledicinin birbiriyle irtibatlı olarak anlatılması sağlanmıştır.

Sahabeler ve özellikle peygamberimizin çevresindeki mümtaz sahabelerden tarihteki rollerine uygun bir şekilde ve hacimde bahsedilmiş, en fazla Hz Ebubekir’den, sonra sırasıyla Hz Ömer ve Hz Ali ve Hz Osman’dan bahsedilmiş.

Bedir Savaşı İslam tarihinde çok önemli bir olaydır.

Bu olaydan Gazve-i Bedir, Gaza-yı Bedir, Gazve-i Kübra-yı Bedir, Gazve-i Meşhure-i Bedir diye dört değişik tavsifle bahseder. Bu savaştan bahsettiği yerlerde hiç tekrara düşmez ve her bahsettiğinde bir yönünü nazara verir, böylece Bedir Savaşını anlatmış olur, mucizelerin gölgesinde.

Bedir Gaza’sından evvel o savaşta ölecek küfrün liderlerinin nerelerde öleceklerini göstermiş. “Hem nakl-i sahih-i kati ile Gaza-yı Bedir’den evvel ferman etmiş. Burası Ebu Cehil’in, burası Utbe’nin, burası Ümeyye’nin, burası da filan ve falanın yıkılıp devrileceği yer.” deyip müşrik-i Kureyş’in reislerinin her biri nerede katledileceğini göstermiş ve demiş: ‘Ben kendi elimle Übey İbni Halef ‘i öldüreceğim.’ Haber verdiği gibi çıkmış.”

Bedir Savaşı’nda onun yanında koruma olarak iki büyük meleğin bulunduğunu haber verir. “Hazret-i Cebrail ve Mikail iki muhafız yaver hükmünde Gazve-i Bedir’de yanında bulunan bir Zat-ı Mübarek.

Savaş olayları, her bahsedişte bir yönden verilir.

Savaştan sonra esirler önemli bir safhadır Bedir’de. Burada yaşanan bir olayı anlatır. “Hem nakl-i sahih ile Gazve-i Bedir’de Hazret-i Abbas sahabelerin eline esir düştüğü vakitte fidye-i necat istenilmiş. O da demiş: ‘Param yok.’ Hazret-i Resul-i Ekrem (ASM) ferman etmiş ki zevcen Ümmü Fadl yanında bu kadar parayı filan yere bırakmışsın. Hazret-i Abbas tasdik edip demiş; ‘İkimizden başka kimsenin bilmediği bir sır idi.’ O vakit kemal-i imanı kazanıp İslam olmuş.”

Aynı savaşta ordu susuz kalır ve Hazret-i Ömer dua ister Nebiy-yi Zişan’dan. “Ordu suya muhtaçtı. Resul-i Ekrem elini kaldırdı. Birden bulut toplandı, yağmur geldi, ordunun ihtiyacı kadar verdi gitti. Adeta yalnız orduya su vermek için memur idi, geldi, ihtiyacı verdi gitti. Şu hadise Gazve-i Meşhure-i Bedir’de vuku bulmuş ‘Sizi temizlemek için gökten üzerinize su indiriyordu’ (Enfal 11) Ayet-i Kerimesi o hadiseyi beyan edip ifade eder. Madem o ayet, o hadiseyi gösterir, katiyetinde şüphe kalmaz.”

Bir önemli hadise de yine bir mucizedir:

“Vemaremeyte izremeyte velakinnallahe rema” (Attığın vakit sen atmadın lakin Allah attı) nass-ı katisiyle ehl-i tahkik umum müfessirlerin tahkikiyle ve umum ehl-i hadisin ihbarıyla Gazve-i Bedir’de şu ayet haber veriyor ki:

Resul-i Ekrem ASM bir avuç toprak ile küçük taşları aldı, küfür ordusunun yüzüne attı, ‘Şaheti’l-vücuh’ dedi ‘Şaheti’l-vücuh’ kelimesi bir kelam iken onların her birinin kulağına gitmesi gibi o bir avuç toprak dahi her bir kâfirin gözüne gitti. Her biri kendi gözüyle meşgul olup hücumda iken birden kaçtılar.”

Resulünün kalbine bir farklı duygu gelmesin diye Allah atanın Resulullah’ın olmadığını hatırlatır. Kim olursa olsun imtihanda.

Bedir’de iki ordu arasında savaşçı sayıları itibariyle büyük bir fark vardır, Peygamberimizin ordusu üç yüzü aşkın, diğerleri ise bini aşkındır. Bunu gören Peygamberimiz Allah’a sığınır. “Kureyş ilerlemeye başladı. Dalgalı kum tepeciklerinin ardındaki Mekke ordusu şimdi, gerçekte olduğundan daha da az görünüyordu. Fakat peygamber onların gerçek sayılarının ne olduğundan ve iki ordu arasındaki büyük dengesizlikten haberdardı. Ebu Bekir (RA) ile birlikte gölgeliğe döndü ve Allah’a vaat ettiği yardımı vermesi için dua etti. Kendisinde bir an bir uyku hali meydana geldi ve uyandığında şöyle dedi. “Sevin ey Ebu Bekir, Allah’ın yardımı sana ulaştı. İşte Cebrail elinde atının dizginleri savaşa hazırdı” (Martin Lings, Hz Huhammed, s. 317)

Savaş sırasında Resulullah bir ilk yardım servisi gibi sahabelerin imdadına yetişir. “Gazve-i Bedir’in on dört şehidinden biri olan Muavviz İbni Afra Ebu Cehil ile dövüşürken Ebu Cehil-i lain, o kahramanın bir elini kesmiş Resul-i Ekrem (ASM) onun elini yine yerine yapıştırdı, tükürüğünü ona sürdü. Birden şifa buldu, yine harbe gitti şehid oluncaya kadar harbetti.

O gazvede Hubeyb İbni İsaf’ın omuz başına bir kılıç vurulmuş ki bir şakkı ayrılmış gibi dehşetli bir yara açılmış. Resul-i Ekrem (ASM) onun kolunu omuzuna eliyle yapıştırmış, nefes etmiş şifa bulmuş. Gazve-i Bedir gibi bir memba-ı mucizat olan bir gazvede bu iki vakıayı andıracak çok misaller bulunsa elbette şu vakıa kati ve vakidir.”

Bedir savaşı hakkında mucize membaı der, orada birçok mucize meydana gelmiştir, onları nakleder Bediüzzaman. Baktığı her olaya, her temaya en can alıcı yerlerini görerek bakar, adeta ruhunu alır her bahsin her olayın, bu kadar büyük bir seçici zekâ ve hafıza ve zihne sahiptir. Helal olsun.

Bedir’deki bir olayı İbn-i Mesut nakleder.

“Bidayet-i İslam’da Resul-i Ekrem (ASM) Mescid-i Haram’da namaz kılarken rüesa-yı Kureyş toplandılar, ona karşı gayet bed bir muamele ettiler. O da o vakit onlara beddua etti. İbn-i Mesut der ki, Kasem ederim o bed muameleyi yapan ve onun bedduasına mazhar olanları Gazve-i Bedir’de birer birer lâşelerini gördüm.”

Bediüzzaman’ın çağrışımları o kadar güçlü ki bir olayı başka olaylara kapılar açarak anlatır, böylece bir olayı anlatmaz. “Ebubekir-i Sıddık ile küffarın takibinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Sevr’in kapısında iki nöbetçi gibi iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi harika bir tarzda kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir. Hatta Rüesa-yı Kureyşten Resul-i Ekrem’in eliyle Gazve-i Bedir’de öldürülen Übey İbni Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: “Mağaraya girelim. O demiş. Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki Hazret-i Muhammed tevellüd etmeden bu ağ yapılmış gibidir. Bu iki güvercin işte orada adam olsa orada dururlar mı?”

Bedir savaşının mucizelerinden biri de meleklerdir.

“Gazve-i Bedir’de beş bin melaike Nass-ı Kur’an ile önde sahabeler gibi ona hizmet edip asker olmuşlar, hatta o melekler melaikeler içinde Ashab-ı Bedir gibi şeref kazanmışlar.”

Martin Lings anlatıyor: “Müslümanlardan biri bir müşriği kovalıyordu ve daha ona yetişemeden adamın başının görünmeyen bir el tarafından gövdesinden uçurulduğuna şahit oldu. Başkaları da önlerinde sarı sarıklı Cebrail’in bulunduğu ve atlarının ayakları yere değmeyen uçları arkalarına sarkan beyaz sarıklı melekler ordusunu kısa bir an için de olsa görebilmişlerdi” (Martin Lings, Hz Muhammed, s. 324)

Bu görenlerden biri de Ebu Süfyandır. “Gazve-i Bedir’de gökle yer arasında beyaz libaslı atlı zatları gördük” der. Ebu Süfyan daha sonra harbe gitmek istemez, eşi onu evinde oturan kadınlar gibi davrandığını söyleyerek tahkir eder, o da ona “Sen ne diyorsun be! Onun ordusunda sadece insanlar savaşmıyor, gökten melekler de onun askeri gibi savaşıyor” der.

Bedir’de bir düşman ona saldırır:

“Gazve-i Bedir’de bir münafık Resul-i Ekrem’e (ASM) bir gaflet vaktinde kimse görmeden tam arkasından kılıç kaldırıp vururken birden Resul-i Ekrem (ASM) bakmış, o titreyip kılıç elinden yere düşmüş.”

Bediüzzaman Bedir’e bir mucize membaı der, bir başka yerde de memba-i garaip der, çok garip olayların kaynağı demektir. “Bir memba-ı garaip olan Gazve-i Kübra’yı Bedir’de Ukkaşe İbnü’l- Mihsan el-Esedi’nin müşriklerle dövüşürken kılıcı kırıldı. Resul-i Ekrem ona kılıca mukabil bir değnek verdi. Dedi: Bununla harbet. Birden değnek biiznillah uzun beyaz bir kılıç oldu. Onunla harbetti. Hayatı boyunca Yemame Harbi’nde şehid oluncaya kadar boynunda taşıdı.”

Bedir ile ilgili bütün kayıtlar ne kadar seçilmiş ve savaş mucizat penceresinden yansıtılmış, Bedir’in anlatılması Mucizat içine serpiştirilmiş, tekrara düşmeden, ne harika şekilde en orijinal olayları anlatmış Bediüzzaman. Ne diyelim şapka çıkaralım bu başarıya ve bu eseri okutalım değil mi. Nerden baksan büyük bir eser.

Savaşta bir önemli olayı yine Martin Lings anlatır:

“Peygamberimiz savaşta öldürülenlerin cesetlerinin bir çukura atılması için emir verdi ve Utbe’nin cesedi çukura doğru sürüklenirken oğlu Huzeyfe’nin yüzünü bir hüzün kapladı ve bembeyaz oldu. Peygamber de Huzeyfe için üzüldü ve ona şefkat dolu hislerle baktı, bunun üzerine Huzeyfe; Ya Resullallah babam hakkında verdiğin emirden ve onun sürüklendiği yerden endişe ettiğim için üzülmüyorum. Onu akıllı, sabırlı, fazilet sahibi bir insan olarak bilirdim ve bu niteliklerinin onu İslama götüreceğini ümid ediyordum. Şimdi onun düştüğü durumu ve ümitlerimin gerçekleşmeyerek, küfür içinde gittiği için üzüldüm.” (Martin Lings. Hz Muhammed, s. 327)

Bedir Savaşı önemli bir savaş İslam tarihinde.

Bediüzzaman bu olaylar, insanlar yığınağı içindeki eserinde, o savaşı da ayrıca anlatmıştır. İşte bu kadar çok vaka, insan ve mucizeyi bir arada, bir düzen içinde anlatmak, gerçekten büyük bir telif olayı!.

Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyar

Kaynaklar:
Mucizat-ı Ahmediye.
Martin Lings, Hz Muhammed’in Hayatı
Siret-i İbn-i hişam, Hz Muhammed’in Hayatı
Mevdudi, Hz Muhammed’in Hayatı (3 cilt)
Ali Himmet Berki, Hazreti Muhammed
Osman Keskioğlu, Siyer-i Nebi
Annemarie Schimmel Hz Muhammed
Karen Armstrong, Hz Muhammed
Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: