Bediüzzaman, Düşüncesi ve Aksiyonuyla Evrenseldir

bediuzzaman-dusuncesi-ve-aksiyonuyla-evrenseldirMetin Karabaşoğlu’nun “Gelenekle Gelecek Arasında Bediüzzaman” adlı kitabında Doç. Dr. Ahmet YILDIZ ile yaptığı söyleşiden bir bölümü aktarıyoruz;
Bediüzzaman, düşüncesi ve aksiyonuyla evrenseldir
Bediüzzaman Said Nursi 1960 yılında vefat etti. Vefatının üzerinden yarım asır geçti. Genelde insanlık tarihinde tecrübe ettiğimiz tablo şu. İnsanlar hayattayken daha güçlü, daha etkili oluyorlar ve zamanın aşındırıcılığı bir bakıma onların ortaya koyduğu eserlere de etki ediyor. Buna karşılık bazı isimler zamanın aşındırıcılığına direnen ve zamanın değişmesine karşılık değeri gittikçe parlayan eserler sunuyorlar. Bediüzzaman açısından da gördüğümüz tablo bu.
1960 yılında Bediüzzaman vefat ettiğinde onu okuyan insan ne kadardı, ne kadar etki uyandırıyordu, bugün ne kadar etki ediyor diye baktığımızda, kendisine bir mezar bile çok görülen, yaşadığı ülkenin muktedirleri tarafından izleri silinmeye çalışılan Bediüzzaman’ın küresel bir figür olarak, dünyanın her yerinde etki ettiğini ve yayıldığını görüyoruz. Onun bu durumunu siz nasıl açıklıyorsunuz?
Bediüzzaman nasıl bir davanın öncülüğünü yaptığı, neleri gerçekleştirdiği, zaman içerisinde onun meyvelerinin belirginleşmesi ve görünür hale gelmesiyle aslında anlaşılır hale geldi. Dolayısıyla, yaşadığı dönemde belki İslam’ın ayakta kalan tek toplumsal yüzünü temsil ediyordu.
Zaman içinde ortaya koyduğu düşünce ve aksiyonun küresel çapta ele alınması, değerlendirmeye başlanması ve taşıyıcıların dünyanın her tarafına bu düşünceyi yayma ve sunma çabası içerisine girmesi, Bediüzzaman’ın temsil ettiği hem düşüncenin hem de aksiyonun evrensel bir dava olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla Türkiye’de Kemalizm’in temsil ettiği küresel bir rejime karşı İslam’ın üzerindeki tozları silkeleyen ve onu yeniden dirilten, yenileyen, modern çağın meydan okumasına karşı yeni bir meydan okumayla, cevaplar sistemiyle ortaya çıkan düşünce ve aksiyon hareketi bu.
Bediüzzaman’ın bu düşünce ve aksiyonun kalıcılaşması, onun yaptığı yada onu vesile kılan stratejik tercihin isabetini ortaya koyuyor. Bu açıdan mevcut rejimlerle yada yaşanılan dönemle ilişkili olmayan, ondan bağımsızlaşarak ortaya konan tutumun büyük önemi olduğunu görüyoruz.
1943 yılının şartlarında Denizli hapisanesinde “ Merak etmeyin, bu nurlar parlayacaktır” demek, çağının karanlığını aşarak geleceği görebilmeyi gerektirir. Bu sadece bir ümit ve hüsn-ü kuruntu değildir. Bu, Hamdullah Suphi’nin deyimiyle “Gün içinde değil, yüzyıl içinde düşünebilmek”tir. Bu kuşatıcılık da Bediüzzaman gibi nadir insanlarda tecelli eden, ortaya çıkan bir durumdur.
Dolayısıyla, Bediüzzaman’ın hem düşünce, hem aksiyon olarak taşıyıcılığını yaptığı dava, küresel çapta evrensel bir davadır. Onun nasıl bir nitelik taşıdığı, modern çağda neleri çözmeye aday olduğu, insanların yüz yüze olduğu problemlere getirdiği yaklaşımlar, bugün giderek daha iyi anlaşılıyor. Sadece Türkiye üzerinde ve sadece Müslümanlara has olmayan, insanlık çapında temel problemlere sunduğu yaklaşımlara, aslında bütün insanlığın ihtiyacını da ortaya koyuyor.
Gelenek ve Gelecek Arasında Bediüzzaman
Söyleşi: Metin Karabaşoğlu
06.02.2013
Risale Ajans

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: