Bediüzzaman Neden Sakal Bırakmadı?

bediuzzaman.neden.sakal.birakmadiBu konuda önce Bediüzzamanı dinleyelim: “…bu bir sünnettir, hocalara mahsus değil. Bu millette yüzde doksan sakalsız olanların içinde küçükten beri sakalsız bulundum. Bu yirmi senedir bana resmi hücumlarda bazı arkadaşlarımın sakallarını kestirmeleriyle, benim sakal bırakmadığım, bir hikmet, bir İnayet-i ilahiye olduğunu ispat etti.  Eğer sakal olsaydı, tıraş edilseydi, Risale-i Nur’a büyük bir zarardı. Çünkü ölecektim, dayanamayacaktım.

Bazı âlimler “sakalı tıraş etmek caiz değildir” demişler. Muratları sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır, demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur. Fakat bu zamanda, dehşetli pek çok günah-i kebireden çekinmek için, bu terk-i sünnete mukabil,  Risale-i Nurun irşadıyla, yirmi sene haps-i münferit hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; inşallah o sünnetin terkine bir kefarettir.” Demiş. (1)

Sakal bırakmak dinimizde sünnettir. Farz veya vacip gibi bir mecburiyeti yoktur. Terkinde de günah yoktur. O zaman sakal bırakmak veya bırakmamakla kişi serbesttir. Yalnız bıraktıktan sonra kesilmesi haramdır. Üstadın sakal bırakmadığı için herhangi bir haram veya günahkârlık durumu söz konusu değildir. Belirtildiği sıkıntılardan dolayı ve harama düşmemek için sakal bırakmamıştır. Hikmetine de karışmamak lazımdır.

Hatta, aynı mazeretlerden dolayı da evlenmemiştir. Üstad bekârlar için evlenmeyi tavsiye etmiş, yalnız evlenmede acele edilmemesini, dindar ve aile saadetini kurabileceklerle evlenmeyi önermiştir. Görüldüğü üzere üstadın evlenmeme gibi bir tavsiyesi yoktur. Bilakis evlenmemeyi bir noksanlık olarak görmüştür.

Ancak, bazı hususi durum ve şartlarda bir hadis-i şerifte: “ Allah bir kulunu severse o kulu, Zat-i Ulûhiyetine (dinine) hizmet için seçer,(dünyevi iştahlardan) imsak ettirir. O kulu, kadın ve evlat ile meşgul ettirmez.”denilmektedir. Bu da kâmil insanlara mahsus istisnai bir durumdur.(2)

Dolayısıyla şartlar elverirse elbette sakal bırakmak ve evlenmek sünnettir. Ancak bir kaderin cilvesi olsa gerek. Nur talebelerinin çoğu sosyal ve içtimai hayatın içinde kimi memur, kimi akademik alanlarda aktif görevlerde çalışıyorlar, görevleri itibariyle sakal bırakmaları elvermiyor.

Üstat sakalını bırakmamış, onun için Nurcular da sakal bırakmıyorlar gibi bir düşünce yoktur ve olamaz da. Üstadın şu anda hayatta olan şakirtlerinden Sait Özdemir, Abdullah Yeğin ve Mehmet Kırkıncı ağabeyler gibi birçok sakallı talebeleri vardır. İmkânı ve durumu müsait olan elbette sakalını bırakır.

Bediüzzaman Hazretlerinin tüm hayatı sırat-i müstakim üzere geçmiş, doğru istikameti takip etmiş, dinin bir muhafızı olarak çekinmeden daima efkârını beyan etmiş, neyin nasıl yapılacağını çok iyi bilen bir mücedid, müellif ve müçtehittir. Elbette sakal konusunda onun da bir fetvası ve görüşü vardır.

Bediüzzaman, sakal bırakmamış fakat İmanı, Kur’an’ı ve dini için yirmi sekiz sene sürgünde kalmış, on dokuz defa vücuduna zehir şırınga edilmiş, “Başımdaki saçlarım adedince başım olsa, her gün biri kesilse, imana ve Kur’ân’a feda olan bu baş, zındıkaya eğilmeyecektir.  …milletimin imanını selamette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gülgülistan olur.” diyen böyle bir İslam kahramanı için sakal bırakmış veya bırakmamış, konuyu medar-i bahis etmek lüzumsuz olsa gerek…

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

www.NurNet.org

20.8.2013

KAYNAKLAR

1-Emirdağ Lahk. Mektup 24

2- Levamiü’l- Ukul Şerhi,

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: