Bediüzzaman Said Nursi Ve Adnan Menderes

17 Eylül 1960 Merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam ediliş günü münasebetiyle, Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, Reis-i Cumhura, Başbakan Adnan Menderes ile Demokrat Parti iktidarına bakışını, mektuplada olsa Hazreti Üstadın Menderes nezdinde tüm demokratlar ile konuşmalarını ve Başbakana samimi dilek ve temenni ikaz ve uyarılarını, Risale-i Nurlarda geçen bir kısım mektuplar doğrultusunda ve ilgili mektupların muhteviyasını kaynağına havale ederek efkarı ammede bir değerlendirme yaparak o günleri yadedeceğiz.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Menderes’in kurmuş olduğu Demokrat Partiyi, İslamiyet, Kuran, Vatan ve Millet hesabına tüm kuvvetiyle desteklemiştir. Hatta Talebesi Dr.Tahsin Tola Demokrat Partiden Isparta Milletvekli olarak seçilmiştir.

Demokrat Partiden, Reis-i Cumhur olarak seçilen Celal Bayar’a “Zatınızı tebrik ederiz. Cenab-ı Hak sizi İslâmiyet ve vatan ve millet hizmetinde muvaffak eylesin.”  diyerek tebrik telgrafı çekmiştir…(*1)

Reis-i Cumhur Celal Bayar da, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine “Samimi tebriklerinizden fevkalade mütehassıs olarak teşekkür ederim.” Diyerek telgrafla cevap vermiştir…(*2)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Demokrat Partinin iktidarda kalması için tüm gücüyle çalışmıştır. Buna dair aşağıdaki mektup çok manidardır.

“Otuz beş seneden beri siyaseti terk eden Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri, şimdi Kur’ân ve İslâmiyet ve vatan hesabına, bütün kuvvetiyle ve talebeleriyle, dersleriyle Demokrat Partinin iktidarda kalmasını muhafazaya çalıştığına…(*3)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Başbakan Adnan Menderes nezdinde Demokrat parti iktidarını zaman ve zemini geldiğinde onları müteyakkız tutmak için çeşitli mektuplar yazarak, hakikatları beyan etmiş, ikaz ve ihtar ederek uyarmıştır. İşte şu mektuplar bu noktadan çok önem arzetmektedir.

Demokratlara büyük bir hakikatı  ihtar Şimdi Kur’ân, İslâmiyet ve bu vatan zararına üç cereyan var… (*4)

Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat Bu vatanda şimdilik dört parti var… (*5)

Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım.(*6)

Adnan Menderes’e gönderilmek  niyetiyle evvelce yazılan  içtimaî  hayatımıza ait bir  hakikatın haşiyesini takdim ediyoruz… (*7)

Ben çok hasta olduğum ve siyasetle alâkasız bulunduğum halde, Adnan Menderes gibi bir İslâm kahramanı ile bir sohbet etmek isterdim. Hal ve vaziyetim görüşmeye müsaade etmediği için, o surî konuşmak yerine, bu mektup benim bedelime konuşsun diye yazdım.

 Gayet kısa birkaç esası, İslâmiyetin bir kahramanı olan Adnan Menderes gibi dindarlara beyan ediyorum… (*8)

“Kabir kapısında ve seksen küsur yaşında, birkaç hastalıkla hasta bulunan ve ölüme kendini yakın gören bir biçare garip ihtiyar der ki: Size iki hakikati beyan ediyorum…(*9)

Bediüzzaman Said Nursi Anakara ya bir vesile gittiğinde Başbakana aşağıda belirtilen başlangıç prağrafı altında bir mektup yazarak Adnan Menderese ulaştırır.

Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir ki:

Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim… (*10)

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin sadece Allah rızası için bütün himmet, gayret ve hamiyetini ortaya koyarak, bu kadar canı gönülden samimi ihlaslı bir şekilde hakikatları, dilek, temenni ikaz ve uyarılarını, maalesef merhum Başbakan Adnan Menderes ve iktidarının tam sağlam bir bürokrat ve memurin ekibi olmayışı, mevcut kendi bürokrasi kadrosuda yeteri derecede dikkate alıp üzerinde gerekli samimi çalışmaları yapamaması neticesinde, muhalefetin de çok sert ve keskin açıklamaları sonucunda, Kaderi İlahininde fetva vermesi sebebiyle, Başbakan ve ekibi maalesef malum çok acı ve üzücü olaydan kurtulamadılar. Cenabı Allah hepsine rahmet etsin… Amin…

Rahmetli Başbakan Adnan Menderes’in o günkü şartlar dahilinde tutum ve davranışını, merhum rahmetli Münevver Ayaşlı hanfendinin, “Pertev Beyin Torunları” kitabındaki “Küçük Bir Büyük Adam” başlığı altında yazmış olduğu yazı ile çok güzel özetlemiş otuz sekiz yıl aradan sonra günün önemine binayen ilgili yazıyı sizlerin basiretine havale ediyorum.

“KÜÇÜK BİR BÜYÜK ADAM”

……………………….

Evet bu arada büyük bir hadise oldu. Demokrat Partinin güvendiği, bilhassa Adnan Menderes’in dayandığı ana direk kırılıverdi ve çadır yıkıldı.

Büyük bir insan ve manevi bir lider olan, Bediüzzaman lakabiyle anılan Saidi Nursi 27 Mayıs ihtilalinden az evvel Mart 1960 sonlarında bu Dünya’dan ahirete intikal etti. Rahmetullahaleyh.

Said Nursi Hazretleri Demokrat Parti’nin On senelik iktidarı sırasında bir gün dahi rahat etmiş bir bir kimse değildi

 

Demokrat Parti iktidarı, bu büyük zatı, her gün taciz etmiş, rahatsız etmiştir.

Türkiye dahilinde, her istediği yere gidip oturmak ve oradan kalkıp başka yere göç etmek gibi, her Türk vatandaşının tabıi hakkı olan bu hakkı bile elinden alınmıştır.

Said Nursi Hazretleri, Hükumetin istediği yerde oturmaya oradan kıpırdamamaya mahkum edilmişti.

Adnan Menderes – Said Nursi münasebetlerini yakinen bilmiyoruz. Belki her zaman görüşüyorlar veya nadiren birbirini görüyorlar, belki kuvvetli bir ihtimal ile birbirlerini hiç görmemişlerdi.

Lakin bildiğimiz bir şey varsa, o da bu büyük zatın büyük bir feragatla ve kendi gördüğü çirkin muameleleri zerre kadar kale almıyarak, tam bir Veliyullah gibi hiç bir zaman Adnan Menderes üzerinden manevi müzaheretini ve himmetini esirgememiş olmasıdır.

 

Buna mukabil menderes ne yaptı? Açıkça bir dostluk göstermeden korktuğu gibi, adeta Bediüzzaman’ın manevi müzaheretinden komleks ve adeta hicap duydu.

 

Menderes’in bu hislerini bilmiyor muydu, Said Nursi Hazretleri? Elbette biliyordu. Bu hallere gücenmiyor muydu? HAYIR. Zira gönül gözü açık olan Velilerin, küçük ve bücür ihtilalciler gibi indi, hissi ve dar görüşleri yoktur!

 

Büyük Veliler, hakikati ve geleceği apaçık görürler, Menderes ve onunla beraber yıkılacak nızamdan sonra, memleketin ne hale geleceğini görüyorlar, biliyorlardı. Bunun için vatan düşüncesi ve vatan sevgisi ile dört elle Menderese sarılıyor ve onu manen yalnız bırakmıyordu.

 

Fakat, nihayet Saidi Nursi Hazretleri de bir KULDU. Durmadan birbiri arakasına gelen şer kuvvetlere dayanamadı. Kurtarmak istediği Adam, Menderes de kurtulmak istemiyor, intihara doğru gidiyordu. Bütün bunlara zayıf, nahif ve mübarek vucüdu uzun zaman mükavemet edemedi ve göçtü gitti.

 

İşte Saidi Nursi’nin göçtüğü gün Adnan Menderes ve bütün nizamı ve rejmi de beraber yıkıldı.

 

Bunu, kalp gözü açık olmayanlar, göremez, duyamaz, bilemezler… Ama ne çare ki hakikat budur…

Nitekim Saidi Nursi’nin vafatından sonra yapayalnız kalmış olan Adnan Menderes de dayanamadı, o da yıkıldı gitti.

 

Ekseri kimseler, bu ölümle, bu iktidarın yıkılışı arasında bir münasebet göremiyecekler, bulamıyacaklardır.

Fakat, manevi ve gizli kuvvet ve münasebetlerin, Suri batini iktidarların beraber yürüdüğünü görmek, her ne kadar olursa, olsun suri bir Sultanın, manevi bir Sultanın muhtaç olduğuna inanmamak veya inkar etmek olmaz.

Bir devlet adamı ile bir Veli’nin hiç bir dünyevi münasebeti olmasa, hatta yüzyüze gelmemiş olsalar, hatta başka asırlarda dahi yaşamış olsalar bile aralarında bir rabıta kurmak mümkün olabilir.

Fakat, bir iktidar, bir devlet adamı hatta kuvvetli, kudretli şevketli bir padişah bile, bir lokma, bir hırkaya kanaat getiren bir Veli’nin himmetine muhtaçtır.

 

Eğer, bir Devlet Başkanı, bir Veli’nin himayesi altında ise, hep hayır işler…Yok değil ise, şer işler…

 

Adnan Menderes’in de Velisi Saidi Nursi idi. Onun himayesi altında idi. Fakat Menderes zavallısı, bu himayeden kaçıyor, utanıyordu.

 

Fakat, artık Adnan Menderes için talih dönmüşe benziyordu. Adnan Menderes çirkin ve çirkin olduğu kadar da layık olmadığı korkuç akibetten, artık onu hiç bir şey kurtaramıyacaktı.

Kendisine yazık olduğu gibi, memlekete de çok çok yazık oldu.

Zira, yıkıldıktan sonra, küçük devlet adamı zannettiğimiz Menderes’in büyük devlet adamı olduğunu anlamıştık. Onunla beraber yıkılan nizamın, bir türlü yerine gelmediğini, memleketin durmadan çalkantılar içinde olduğunu ve anarşi içinde kaldığını ve ondan sonra gelenlerin bir nizam kuramadıkları görülmüştür. (*11)

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, kainatta müsbet menfi bütün ceryan eden olaylara, Risale-i Nur da yerini bulan, Üstadın umum Nur talebelerine de bir düstur olarak tavsiye ettiği bir hakikat olan,

“…Her şeyde, her musibette, hususan beşer eliyle gelen zulümlü musibetlerde, Risale-i Kaderde beyan edildiği gibi, iki sebep var.

Biri: Zahiren esbaba bakan beşerdir.

Diğeri: Kader-i İlahîdir.

Beşer, zahirî esbaba bakar; bazan yanlış eder, zulmeder. Fakat kader, başka noktalara bakar, adalet eder…” (*12)

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Dipnotlar

*1. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 15, RNK, İstanbul; 2005

*2. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 58, RNK, İstanbul; 2005

*3. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh.211, RNK, İstanbul; 2005

*4. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 213, RNK, İstanbul; 2005

*5. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh.166, RNK, İstanbul; 2005

*6. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 168,RNK, İstanbul; 2005

*7. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 179, RNK, İstanbul; 2005

*8. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 175, RNK, İstanbul; 2005

*9. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 249, RNK, İstanbul; 2005

*10. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, sh. 242, RNK, İstanbul; 2005

*11. Münevver Ayaşlı, Pertev Beyin Torunları, Sebil Yayınevi, İstanbul, 1976, Sh. 464-466

*12. Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası sh.243, RNK, İstanbul; 2005

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: