Bediüzzaman’ı Bedduadan Men Eden Hikmet Nedir?

Bediüzzaman beddua etmediği gibi varis ve talebelerine de beddua etmemelerini emrediyor. Hatta tecavüze uğrasanız da beddua ile karşılık vermeyiniz. Çünkü İmanı olan kardeşimizdir, hatta düşmanlık etse bile… Bediüzzaman ve talebelerini bedduadan men eden asıl sebep, Risale-i Nur’un şefkat mesleğidir.

İşte konu ile alakalı hassasiyetini eserlerinde belirten Bediüzzaman şöyle buyurur:

“Benim ve Risale-i Nur’un mesleğinin esası ve otuz seneden beri bir düstur-u hayatım olan şefkat itibariyle; bir masuma zarar gelmemek için, bana zulmeden cânilere değil ilişmek, belki beddua ile de mukabele edemiyorum. Hattâ en şiddetli bir garaz ile bana zulmeden bazı fâsık belki dinsiz zalimlere hiddet ettiğim halde, değil maddî belki beddua ile de mukabeleden beni o şefkat men’ediyor.” Şualar/372

Münasib gelse, benim tarafımdan da emniyet müdürü ve müddeiumumîye selâm edip deyiniz ki: “Ben onlara beddua değil, bilakis dua ediyorum ki: Ya Rabbi! Onlara iman-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver ve Nurlardan müstefid yap.” Emirdağ Lahikası-1,234

Ehl-i dalalete yaptığı bedduadan bile men edilen Bediüzzaman şöyle buyurur:

Bir zaman ben, bir kısım ehl-i dalalete mühim bir vakitte kahr ile dua ettim. Bedduama karşı müdhiş bir kuvvet-i maneviye çıktı. Hem duamı geri veriyordu, hem beni men’etti. Mektubat/ 343

Seksen bir hatasını mahkemede isbat ettiğim bir müddeiumumînin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. Çünki asıl mes’ele bu zamanın cihad-ı manevîsidir. Manevî tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dâhilî asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, asayişi muhafaza etmek içindir. Emirdağ Lahikası-2,241

İşte ey heyet-i hâkime; bu hakikate binaen Risale-i Nur’un cerhedilmez kuvvetli hüccetleri elbette mahkemede kalbleri kendine çevirmiş, aleyhimde ne yapsanız ben hakkımı helâl ederim, gücenmem. Bunun içindir ki; eşedd-i zulüm ile bir eşedd-i istibdad tarzında şahsımı hiç ömrümde görmediğim ihanetlerle çürütmekle damarıma dokundurulduğu halde tahammül ettim. Hattâ beddua da etmedim. Bize karşı bütün ittihamlara ve bütün isnad edilen suçlara karşı elinizdeki Risale-i Nur’un mecmuaları, benim mukabele edilmez müdafaanamem ve cerhedilmez itiraznamemdirler. Şualar/ 393

Yıllarca kendisine zulüm eden ve ehl-i dalalet  olan insanlara karşı bile şunları söylemiş:

Aziz, sıddık sebatkâr kardeşlerim ve hakikî vârislerim!

Bugünlerde Risale-i Nur’a sû’-i kasd edenlerin ve sizlere sıkıntı verenlerin haklarında, bana verdiği bir hiddet neticesinde bedduaya teşebbüs ettim. Birden Isparta’ya kıyamadım. Kaç defadır niyet ettim, Isparta’daki iyilerin yüzünden sû’-i kasdçılar kurtuldular. Kıyamadım, beddua yerine; “Ya Rab! Madem Isparta Risale-i Nur’un bir Medreset-üz Zehrasıdır, sen oradaki fena memurları dahi ıslah eyle ve hüsn-ü akibet ver” diye dua eyledim ve ediyorum. Kastamonu Lahikası/ 139

Hattâ bazen damarlarıma dokunduracak tarzdaki ihanetlerine karşı beddua etmek isterken, onların yakında ölüm i’damıyla kabr-i haps-i münferidde azabları ve bu ihanetlerinin neticesinde bana ait maslahatları ve hizmetimize menfaatleri düşündükçe, bedduadan vazgeçiyorum. Emirdağ Lahikası-1,137

Bediüzzaman yirmi sekiz sene zülüm edenlere, lüzumsuz ve haksız ve faidesiz tarassudlar altında bırakanlara bile beddua etmemiş, sebebi ise: zat-i muhteremin yukarıda ifade buyurduğu gibi Risale-i Nur’un şefkat mesleğidir. Bu muhabbet kahramanının güzel sözlerine, herhalde başka ifade ve yorum eklemeye hacet kalmamıştır.

Bir dua ile konuyu kapatmak isterim, “Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl. Amin!

Rüstem Garzanlı/Diyarbekir

9 Ocak 2014

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: