Bediüzzaman’ın Söndürmeye Çalıştığı Alevler

İslâm âlemini dinden uzaklaştırmakla uğraşan komünizm gibi bozuk fikirlere karşı Risale-i Nur bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir duvar çekerek, dur demiştir.

İşte, komünizmin iktisadî fikrine karşı Bediüzzaman, İslâm’ın zekât müessesesini savunarak “İktisat Risalesi”ni telif eder. İnkâr teorilerine karşı “Tabiat Risalesi” ve daha birçok eserler telif ederek bu zararlı cereyanlara karşı mücadele etmiştir. Komünistliğin ana merkezi sayılan Rusya ve benzeri bolşevik sistemlerin tehdidi altında kalan Türkiye’yi bu süfyanî akımlardan uzaklaştırmaya çalışmıştır.

Bediüzzaman söndürmeye çalıştığı” alev işte bu süfyâni akımlardan tezahür eden dinsizlik cereyanından başka alev değildir.

Bakınız konuyu veciz bir şekilde şöyle açıklıyor, âhir zamanın Müceddidi: “Bir tek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur.”1

Bediüzzamanın gayesi ve hizmetinin esası iman kurtarmaktır. Bütün Risale-i Nur eserlerinde görüldüğü üzere sadece Allah rızasını ihlâsla kazanmak için çalışan Bediüzzaman şöyle diyor: “Ben maddî ve mânevî her şeyimi feda ettim, her musîbete katlandım, her işkenceye sabrettim.2

Eşref Edip, Bediüzzaman için şöyle diyor: “Millet ve memleket için canını vermekten zerre kadar çekinmeyen bir fedaî. Fitnenin, bozgunculuğun en müthiş düşmanı. Milletin menfaati için, her türlü zulme, işkenceye tahammül ediyor. Ona zulmedenlere bedduâ bile etmez. Onu zindanlara atanlara, ancak salâh ve iman temenni eder. Gaye uğrunda ölüm, onun için basit bir şeydir.3

İslâmiyet dâvâsı için hayatı pahasına mücadele eden ahir zamanın müceddidi Bediüzzaman için daha söyleyecek pek çok sözler ve beyanlar var. Çünkü o bütün enbiya ve evliyaların ser tacı olan Hazreti Muhammed’in (asm) varisi, Hz. Ali’nin (ra) mânevî evlâdı, O’ndan ilim,  Gavs-i âzam’dan yardım, Ebubekir-i Sıddık’tan, sıddıkiyeti, Hazreti Ömer’den şehameti manen ders almış, bir müellif, bir müceddid ve ahir zamanın Bediüzzamanı…

Rivayet ediliyor ki: Ebubekir-i Sıddık Hazretleri, “Yarab! Vücudum cehennemde o kadar büyüsün ki, mü’minlere yer kalmasın” diyerek, şefkat ve merhametinin ne kadar yüksek olduğunu göstermiştir.  İşte Ebubekir-i Sıddık’tan manevî dersini alan Bediüzzaman, “Birkaç adamın imanını kurtarmak için, cehenneme girmeye hazırım.” sözü ile Hazret-i Ebubekir’in yolunda ve izinde olduğu görünüyor. Nasıl bir anne şefkatinden dolayı çocuğu için kendini ateşe atmaktan veya  bir arabanın altına girmekten çekinmiyorsa, İslâm müceddidleri  de insanlığın selâmeti için canlarını hiçe sayıyorlar.

Bediüzzaman Hazretleri, özellikle gençlerin imanlarını tehlikede görüyor ve onları kurtarmak için kendini ateşe atmaya razı oluyor. Başkalarının ebedî hayatını kurtarmak yolunda kendi dünyasını da, ahiretini de feda ettiğini söylüyor:

“Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum…. Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum” 4 demiş.

Bedîüzzamân’ın asıl gayesi âlem-i İslâmı; dinsizliğin esasını teşkil eden komünistlik ve anarşistlik akımlarına karşı korumak, insanların imanı kurtarmak ve Kur’ân ahlâkını yeniden tesis ve tâlim etmekti. Bunda da başarılı olmuş, İslâmiyeti yeniden insanlığın başına geçirmiştir.

Hayatını bu hizmet için feda eden Bedîüzzamân, Dar-ı bekaya hazırlanırken, talebelerine şu müjdeyi veriyor:  “Merak etmeyiniz, küfrün beli kırılmıştır.”

Bedîüzzamân’ın büyük gayretleri ve ulvî hizmetleri neticesinde, insanların ebedî hayatını yakmakta olan imansızlık alevleri sönmüş, küfrün beli kırılmıştır. Bu ateşi tekrar uyandırmaya ve küfrün belini doğrultmaya çalışanlar vardır ve her zaman da olacaktır. Buna karşı, Üstâd Hazretlerinin yolunda giden ve hizmetini devam ettiren Nur Talebeleri, inşallah bunlara fırsat vermeyeceklerdir.

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

7.1.2015

Dipnotlar:

1- Şuâlar, 14. Şuâ,
2- Emirdağ Lâhikası s.52.
3- Tarihçe-i Hayat, Tahliller.
4- Tarihçe-i Hayat, Tahliller.