Benlik Terbiyesi

İnsan “ ben ” diyerek kendini kâinattan ve Allah’tan göreceli olarak ayırabilme yeteneğine sahiptir.[1] Bu özelliğine Arapça’da “ ene ” denilir. Bu ben özelliğini kullanmaya “ benlik ” adı veriliyor. Kur’andaki Allah’a “ Ente ” ( Sen )  diye hitaplar, insanın “ Ene ” ( Ben ) diyebildiğini gösterir. Bu “ ben ” özelliğini kullanarak dış dünyayla irtibat kurma ve istifade etmeye ise Arapça’da “ enâniyet ” deniliyor. Enâniyet, nesneleri kendisine nispet etmekle fonksiyonunu ve kendi yapısını gösteriyor. “ Benim hayatım, benim evim, benim sanatım ” ifadelerinde olduğu gibi… Bu açıdan benliğin varlığının en net belirdiği nokta bu “ mülkiyet ” ve “ nisbet ” meselesidir. Bazı ideolojiler dünyada bütün kötülüklerin anası olarak bu mülkiyet hissi ve algısını gördükleri için “ Özel mülkiyet, şeytanlıktır ” derler. Onlar, benliğin hakikat ve hakka hizmet ettiği durumlarda sergilediği sayısız güzellikleri, vesile olduğu sonsuz hayırları ve keşfettiği derin manaları görmezden geliyorlar.

Psikoloji ve felsefe ise benliği, süper-ego olarak isimlendiriyor ve ele alıyor. Süper-ego, insanın şuur-üstü kimliğidir. Ki, Aristo’nun insan modelindeki “Zihinsel güçler” e karşılık gelir. Allahu Teala, bu yöne “Akıl” der. Bu yön ile insanlar kendilerini, çevrelerini, geçmiş ve gelecek zamanı çözmeye ve anlamaya çalışırlar. Bu arayış, onları Hakikat’e ve Nur’a eriştirir. Hakikat ve Nur ise, insan ruhu için dünyayı emniyet ve huzur dolu bir hayat kılar.

Kur’anda akıl için “Lübb” (hakikat, öz)[2] ve “Nühâ” (yanlışı sonlandırıcı)[3] ve benzeri seviyeler ifade edilir. Hem aklın, “ tefekkür ” (hakikat çekirdeğini varlık toprağı içinde arayıp bulma)[4], “ tezekkür ” (gerçeği inceleme ve güncelleme)[5], “ tedebbür ” (herhangi bir şeyin arka planını ve derinliğini düşünme)[6] ve benzeri işleme tarzları bildirilir.

Süper-ego insanın ve kâinatın yaratılış sırlarıyla doğrudan alakadar olduğu için benlik terbiyesi din nazarında çok önemlidir. Kur’an, karaktersiz, yalancı ve ciddiyetsiz olarak süper-egosunu berbad eden münâfıkları: “ Onlar, anlayışsızdırlar ” (Münâfikûn Sûresi, 3) diyerek yerer. Hem akıllarını kullanmayan herkes için şöyle der: “ Allah, akıllarını kullanmayanların üstüne bir murdarlık verir; onları leş gibi cansız ve kokuşmuş kılar. ” (Yûnus Suresi, 100) Hem aklî bir hastalık olup insanı kilitleyen ve onun gelişmesini engelleyen gururu şöyle eleştirir: “ İnsan kendini kendine yeterli görünce, azgınlaşır ve taşkınlaşır. ” (Alak Sûresi, 6-7)

Kur’an, aklın ilk hedefini ise, ilim ve hakikate ulaşma olarak gösterip şu teminatı verir: “ Yaratan hiç yarattığını bilmez olabilir mi?! O, ilim ve hakikat üzerine her şeyi yaratıyor. Allah her şeyin özünü ve hakikatini bilen Latîf; hem her şeyin maddi hayatının ve yaptıklarının farkında olan Habîr’dir. ” (Mülk Suresi, 14) Hem bu yükselişle ilim âlemine girenlere “Âlim” ve “Âlem” deyip şöyle över: “ Gerçek şu ki, Allah’a karşı tam bir hürmet ve sevgi hissi içinde olanlar, ancak âlimler kullardır. ” (Fâtır Sûresi, 28)

Kur’an-ı Kerim, ilimden daha ileri seviyeyi ise, hikmet ve hidayetle hakka erişme olarak gösterir. Hikmet ve hidayet, ilim denilen ilaç ve gıdayı zamanında ve zemininde, denge üzere kullanarak yaşamadır. Hem o ilim nurunu kullanarak sağlıklı bir bakışla yaşadığı dünyayı ve ondaki sanatı okumadır. Fâtiha Sûresi nefs-kalp-aklın, Latince ifadeleriyle id-ego-süperegonun yararlı, dengeli, verimli ve gittikçe güzelleşen halinin elde edilmesini, “Sırât-ı Müstakîm” (yükselerek giden etrafı kapalı ana yol) olarak bildirir. Hem bu yücelik yolunun talep edilmesini en büyük dua olarak şöyle yaptırır:

Ey Rabbimiz! Biz yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi sırat-ı müstakim olan o dengeli yola ve hayat tarzına eriştir. O yol ki, kendilerine nimet verdiğin peygamberlerin, hakikate erişmiş sıddıkların, hak yolunun şehidlerinin, yararlı ve barışçı insanların yoludur. Bizi aşırılık yaşayıp gazabına uğrayanlardan ve gerilik yaşayıp bu âlemde tutunamayanlardan eyleme! ” Hz. Peygamber (ASM) ise şöyle der: “ Fâtiha okunmadan kılınan namaz, namaz değildir.[7]

Namaz bu pencereden bakılınca denge duası, kendini dengeleme fiili, fizik-metafizik bağlantıyı yaşama tatbikatıdır. Allah der ki: “ Gerçek namaz kişiyi aşırı ve fâhiş işlerden, geri ve iğrenç hallerden men eder; böyle tavırları ve yönelişleri sonlandırır ve dengeye getirir. ” (Ankebût Sûresi, 45) Demek ki namaz, aklın ” nühâ ” yönünü besleyip güçlendiriyor. Bu özelliğiyle namaz, ömür boyunca süren bir ahlak yolculuğu ve ahlak kazanma fonksiyonudur.

Evet ahlak, bilgi ile kendini formatlamadır. Bu da, zihindeki bilginin duygulara işlemesiyle ancak gerçekleşebilir. İnsanın duygularına ise, ancak kutsal olan işleyebilir. Kutsallık ise, Allah’ın en büyük vasfı olup Allah’ın yarattıklarında ancak kutsallık adına yapılan şeylerde görünebilir. Bilginin kutsallaşmasının alameti ve en bâriz belirtisi, ahlak ve namazdır. Bu bilgi-kutsallık-namaz arasındaki kopmaz ilişkiden dolayı ilk inen sure olan ve “Oku! Düşün! Öğren!” cümleleri ile başlayan Alak Sûresi, namaz kılmayı engelleyeni bencillikle eleştirir ve azgın diye damgalar. Hem son âyetinde de şöyle der: “ Secde et, Rabbine yakınlaş! ” Demek namaz ve içerdiği secde, insanı bencilliğin dar kafesinden kurtarıp kudsiyetin geniş ve ferah ülkesine yükseltiyor; Kuddûs-u Mutlak’a yakın kılıyor.

Alak sûresinin ışığı altında bakarsak ilim, ibadetlerin özü olan şükür, sevgi ve takdir hislerini uyandırıp insanı aydınlatmıyorsa o bilgi yakıcı bir ateştir. Hem insanı hakikate değer veren, gerçeğe tâbi bir yaşantıya erişmek için bir değişime sokmuyorsa o bilgi bir musibettir. Hem insanı Cennetin sonsuz güzelliklerine uçan kutsal bir melek ve şefkat dolu bir ruh kılmıyorsa o ilim bir azaptır.

Eymen AKÇA

[1] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 14. Sözün 2. Makamı, 1. Sır.

[2] Kur’anda 16 âyette geçen bir ifadedir. Mesela Âl-i İmran, 190.

[3] Tâhâ Sûresi, 128.

[4] Haşir Sûresi, 21 ve benzeri âyetler.

[5] Kasas Sûresi, 43 ve benzeri âyetler.

[6] Muhammed Sûresi, 24 ve benzeri âyetler.

[7] Buhari, 765; Müslim, 394; Ebu Avane, 2/124; Ebu Davud, 822; Neseî, 909; Tirmizî, 247; İbn-i Mâce, 837.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: