Bilimsellik Ve ürünü olan Bilim’e; “Allah” dedirtmek, Neden Mümkün değil?

Bilimsellik Felsefesi”nin, gözleyip – ölçtüğü herşeyi, “failsiz / faili yok (ateist)” veya “varsa bile karışmıyor (deist)” gibi ve “Yatay Neden – Sonuç İlişkileriyle” şablonize etmesi, evrende olan hiçbirşeyi çözmüyor ve açıklamıyor! Bilâkis; “ateist ve deist inanç ve inançsızlığına”, evrenden elde ettiği “bilgi”yi alet ediyor. Ve, sanki bu “felsefî inanç/sızlıklar” doğruymuş ve gözlem – ölçümlerle de kanıtlanmış gibi; bu alt mesaj ve fon eşliğinde dizayn ettiği “Bilimsel Bilgi” ve tasvirlerle; zihnimize, sahte ve hayalî bir evren tasavvuru inşa ediyor!

Halbuki, en basit bir resmin bile; fail olan “ressam”ı olmadan; “fırçanın hareketleri, boyaların rengi, tuvalin şekli, fırçayı harekete geçiren kuvvetler” gibi gözlem – ölçüm verileriyle; “neden – nasıl”ını çözemeyiz! O resmi, böyle nedenselleyemez; nasıl olduğunu, rasyonalize edemeyiz!

En basit bir “A” harfinin bile; “yazan faili” ve “yazma fiili” olmadan; (çünkü: Eser, fiilsiz ve müessirsiz, fiil de failsiz olmaz) nedensellenme ve rasyonalize edilmesi mümkün değil. Yani: Kendi kendine hareket etmesi mümkün olmayan ve faraza etse bile, kitap yazması mümkün olmayan; o camid “kalem”i hareket ettirip, yazma eylemini gerçekleştiren, bir “yazar” (fail) olmadan; o “A”nın, oraya, “neden” ve “nasıl” yazıldığının, mantıkî açıklaması mümkün değil.

Ateist ve Deist olduğu için, Yatay Deterministik Şablonlarla evreni kurgulayan Bilimsellik Felsefesi’nin; “A” harfini; sadece “kalem, kâğıt, mürekkep” gibi neden – sonuç etkileşimleriyle nedensellemesi ve “kalemin, sayfa üzerinde uyguladığı basınç; sayfanın şekli, kalemin açısı, kalemi harekete geçiren kuvvetler, kalemin hızı, sayfanın ısısı” gibi “ölçüm verileriyle” tasvir etmesi; o “A” harfinin “neden” ve “nasıl” yazıldığının açıklaması değildir!

İşte Ateist/Deist Bilim/sellik: “İnanıp – inanmamaya taraf değilim, bunlara nötr ve objektifim, çünkü lâik ve sekülerim” şeklinde iddialar ve bu “soft ateist” kavramlarla; zihnimize böyle “inkâr ve şirk virüsleri” zerkediyor! Hem de bunu; basit bir “A harfi” veya “sahte ve cansız bir resim” üzerinden değil; o resmin canlı ve hakikisi olan ve her bir “atom harfi”nde bile ayrı bir kitap yazılmış olup; üstelik çok boyutlu ve hareketli olan ve üstelik ân be ân yeniden yazılan / yazılmaya devam eden; “Kâinat Kitabı” için yapıyor! Yani: Bilimsellik Felsefesi; basit ve cansız bir resmin bile, “fail ve ressamı” olmamasını mümkün görmezken; o resmin hakikisi olan “evren” için, failsizliği mümkün ve hattâ vaki görüyor!

İşte Bilim/sellik’in, büyüklere anlattığı “evren masalları” bu türdendir! Bu “sihirli evrende”; “rüzgârın etkisiyle kendi kendine havalanan testere ve kesilen ağaçlar; uçan çekiç – çivilerle, imâl edilen masa ve sandalyeler; rüzgâr kuvvetiyle (isterseniz siz buna “kütleçekim kuvveti” deyin farketmez) kendi kendine havada dönen büyük topaç – gezegenler” vardır!

Elhasıl: Bilim’in; bu çeşit “Deterministik Kalıplar”la inşa ettiği “Bilimsel Bilgi”nin; güya, “evrendeki işleyişi açıkladığı ve neden – nasılını çözdüğü”; tamamen bir ilüzyon ve bir yanılsamadan ibarettir!

yazının tamamı için TIKLAYIN

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: