Bir kalın kitabın düşündürdükleri…

Büyük bir kütüphanem var. Şu karşıki rafta da beş parmak kalınlığında Anonim Şirket isimli kitap duruyor.

Bu kitapta o kadar çok kanun, yönetmelik, açıklama ve tavsiye var ki… Evvela düşündüm…

Bu kitap neden bu kadar kalın?

Yani neden bir anonim şirket için beş parmak kalınlığında kitap hazırlanmış? Çünkü bir milletin ahlakı ne kadar bozulursa, kanunlarının sayısı o kadar artar!

Geçmiş yıllarda şirket kurmak için, ekonomiyi bilen, İslam ahlakıyla ahlaklanmış, İslam’da bütünleşmiş, doğru ve çalışkan olan üç kişi aradım, bulamadım… İşte o zaman dedim ki, bankalar hiç kimsenin parasını yemedi. 2 kilo altını olan, rahatlıkla götürüp bankanın kasasına koyabiliyor. Çünkü itimat ediyor; “malıma bir şey olmaz“. Müslümanlar da bankalar kadar güvenilir olsa, kurtulurlar.

Mesela tesbihatı, cevşeni gözyaşları içinde okuyan arkadaşların genel müdür olmak için nasıl ihtilaf çıkardığına şahit olmuşumdur. Daldaki bir elmayı düşünelim. Çok akıllı adamlar taş atıp onu düşüremiyor amma elmanın içindeki zayıf bir kurtçuk içten içe elmayı kemirip onu düşürebilir. Aynı şekilde Müslümanlara en büyük zararı belki din düşmanları değil, menfaatini putlaştırmış bir Müslüman verir…

Bediüzzaman Said Nursi buyurmuş ki, “Bütün hayatımdaki tahkikatımla ve hayat-ı içtimaiyenin çalkamasıyla, hülâsa ve zübdesi bana kat’î bildirmiş ki: Sıdk, İslâmiyet’in üssü’l-esasıdır.” Yani doğruluk, Müslümanlığın temelidir. Temeli sağlam olmayan bir eve ne kadar tuğla da dizseniz, ilk sarsıntıda yıkılır. Bir Müslüman parada, malda, makamda doğruysa o kişi, işe yarayan adamdır. Bunu komünist de, Budist de, gayrimüslim de, Müslüman da bilir…

Unutamadığım bir hatıram var: Amerika’da bir arkadaşın arabasıyla giderken arkadaş bir ağaca çarptı. Ağaç kırılmadı, araba zarar görmedi. Sadece tampon vurdu. Arkadaş, hemen polise telefon etti: “Falan yerde bir ağaca çarptım.” Dedi ki: “Suçumu bildirdiğim için ceza az gelir. Bildirmezsem ceza çok gelir.” “Peki sizin bu ağaca çarptığınızı nereden bilecekler?” dedim. “Bu olayı görenler hemen polise bildirir.” dedi. Anladım ki, Hıristiyanlıktan uzaklaşanlar, kanunları din gibi kabul edip hayatlarında uyguluyorlar. Müslümanlar eğer İslamiyet’ten uzaklaşırlarsa, nefsine bağlanıp nefsinin avukatı kesiliyor. Sadece kendi menfaati için yaşayan şahıs, çalıp çırpmayı, yalan söylemeyi normal sayar…

Peygamberimiz (sas) buyurmuş ki; “Din, güzel ahlaktır.

İslam ahlakından başka ahlak yoktur. Doğruluk, güzel ahlakın bir şubesidir. Din olmazsa ne diye yaşayalım? Hayatın manası nedir? Korku, üzüntü, soğuk, sıcak, ayrılık… Ne anlamı var bunların? Amma din ile hayat, bir mana kazanıyor… Kurtulmamızın şartı üçtür: İlimde, teknikte ilerleyeceğiz, İslam ahlakıyla ahlaklanacağız…

Elhamdülillah, bir gençlik geliyor. Son üç yüz senedir görülmeyen bir gençlik. Kültürsüz, bilgisiz, slogancı nesiller meydanları doldurmuştu. Şimdikilerse Avrupa kültürünü biliyor, dinini biliyor. Bunlar çok şey yapabilir…

Hekimoğlu İsmail / Zaman Gazetesi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: