Bir Kısım Talebelerin Sıfatları
«O zat, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mânevî ordusu, yalnız ihlâs ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 266
«Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.» (Emir. Lâhikası-ll sh: 81)
FEDAKÂRLIK
Din yolunda ve dine hizmet için azamî fedakârlık göstermek sadakatin şartlarındandır. Yani lüzumunda din için mal, aile ve hayat gibi meşru haklardan vazgeçip feda etmektir. Aynı zamanda dava arkadaşları arasında şahsî hukukta anlaşmazlık çıkarsa, hizmetin selâmeti için kendi hakkından vazgeçmek, keza din yolunda mahrumiyet ve maddî imkânsızlıklara veya din düşmanlarının zulümlerine maruz kalınmasına rağmen sabr u sebat etmek, büyük bir fedakârlıktır. İşte bu mânâda azamî fedakârlık bir esastır.
Evet, kardeşlerim, bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayat ve cihanı sarsacak hadiseler içinde hadsiz bir metanet ve itidal-i dem ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir. (Kast. Lâhikası sh: 197)
«Nur şakirdlerinden çokları hem malını, hem istirahatini, hem dünya zevklerini, hem lüzum olsa hayatını Nurun hizmetinde feda ediyorlar. Sen, ey nefsim neden fedakârlıkta en geri kalmak istersin?» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 200)
«Hakikî ihlâslı Nurcular, menfaat-i maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi, bir kısmı, âzamî iktisat ve kanaatle ve fakirü’l-hal olmalarıyla beraber, sabır ve insanlardan istiğna ile ve hizmet-i Kur’âniyede hakikî bir ihlâs ve fedakârlıkla ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dalâlete karşı mağlûp olmamak için ve muhtaçları hakikate ve ihlâsa dâvet etmekte bir şüphe bırakmamak için ve rızâ-yı İlâhîden başka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbirşeye âlet etmemek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye faydalarından çekiniyorlar.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 170)
«Din derslerini kaldırıp Ezan-ı Muhammedîyi kaldırmak gibi dehşetli hücumlara karşı, âzamî fedakârlık ve âzamî sebat ve metanet ve herşeyden istiğna etmek lüzumu karşısında ben bir sünnet-i seniyye olan evlenmek âdetini terk ettim ki, tâ çok haramlara girmeyeyim. Ve çok vacipleri ve farzları yapabileyim.» (Hanımlar Rehberi sh: 27)
«Bediüzzaman, Kur’ân, imân, İslâmiyet hizmeti için, dünyevî rahatlıklarını fedâ etmiş dünyevî, şahsî servetler edinmemiş, zühd ve takvâ ve riyâzet, iktisad ve kanaatla ömür geçirerek dünya ile alâkasını kesmiştir.» (Sözler sh: 757)
«Amansız din düşmanlarının plânlarıyla mahkemelere sürüklenen Risale-i Nur talebelerinin müdafaaları ve bu talebelerin İslâmiyete hizmetleri esnasında, gizli İslâmiyet düşmanı, insafsız, cebbar zâlimlerin entrikalariyle maruz kaldıkları işkencelerden yılmamak, şahıslarını düşünmeden, yani, şahsî refahlarını İslâmın refah ve saadeti için fedâ ederek, sıddıkıyetle sebat etmeleri ve eşedd-i zulme mukavemet etmeleri, âşikâr bir delil teşkil etmektedir.» (Sözler sh: 766)
«Mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil, maddeten öyle fedakârlar lâzım ki, dünyanın en mühim meşgaleleri, belki büyük zararları onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor.» (Kastamonu Lâhikası sh: 230)
Nümune olarak ve kısmen nakledilen mezkûr ifadelerde görüldüğü üzere Risale-i Nurun hizmet hayatında “fedakârlık” keyfiyeti teşkil eden meziyetlerden değişmez bir esastır. Hizmet hayatında rahatını, menfaatini düşünen ve hizmetin maslahatına göre değil, kendi isteklerine göre hizmete bakanların fedakârlığı ciddiyet kazanamaz ve kendini hizmete değil, hizmeti kendine tabi yapmış olur.
İşte yukarıda tesbit edilen beyan ve sarih ifadeler, sadakat ve fedakârlığın değişmez bir düstur ve esas olduğunu gösteriyor.
ŞAHIS HAKİMİYETİ MESELESİ (LİDERLİK)
Risale-i Nur mesleğinde şahsın merci (merkez olma, başvurulacak yer) olma meselesi mühim bir yer tutar. Evet insanda şan ve şöhret arzusu, insanları kendine bağlamak ve kendi etrafında tutmak hissi kuvvetlidir.
Bu ise, İslâm dünyasında tarafgirlik ve zıtlaşmalara sebebiyet verir ve İslâm kardeşliğine zarar getirir. Bu gibi sebeblerledir ki, Risale-i Nur Külliyatında enaniyetini terk etmek dersleri verilmiş ve şahısların merci olması nazara verilmemiştir.
Eğer şahıs, Kur’an hakikatlerinin muhafızı, mazharı ise ve merciiyet makamlarına ve liderliğe de meyli yoksa makbuldür ve hürmet edilmelidir.
Paylaşan: Abdülkadir Haktanır