Bir koronavirüs hastasının, yoğun bakım günlerinde oluşan düşünceleri

Prof. Dr. Mustafa NUTKU
Risale-i Nur talebesi bir koronavirüs hastası, “18 günlük yoğun bakım günlerinde oluşan düşüncelerini” benim de katılımcısı olduğum bir “WhatsApp” grubunda paylaşmış. Başkalarına da faydası olabileceğini düşünerek, onları ben de onun ağzından –sadece bazı imlâ, kelime düzeltmeleri ve paragraf düzenlemeleri yaparak- aşağıda  paylaşıyorum.

    “Giriş

    Haktan olmaz şikâyet, belki maksat hikâyet kabilinden, öncelikle ifade etmem gereken, tedavi süreci hakkında kısa detaylardır zannederim. Yoğun bakımda kaldığım süre boyunca asıl amaç, oksijen konsantrasyonumu belli bir seviyeye (yüzde 90-95) yükseltmek idi. Bunun yanında immün plazma tedavileri, antibiyotik tedavileri; günlük kan sulandırıcı, mide koruyucu iğneler, klasik serumlar, vitaminler, serumlar vb. uygulanıyordu.

    En önemli kısım olan teneffüsteki oksijen oranımı yükseltmek için kullanılan 2-3 farklı aparat var. Akciğer, kovidden dolayı yeterli oksijen alamadığı için, sürekli oksijen takviyesi gerekiyor. İnanabiliyor musunuz, 18 gün × 24 saat × 60 dakika × (ortalama 20-25 defa nefes), “yaklaşık 500 bin defa nefes takviyesi” demek bu. Sürekli olarak oksijenin yeterli alınamadığı aralarda da, bol öksürüklü, nefes (oksijen) krizleri.

    ***

    1-Öğrendiğim en önemli ilk şey

Her an, her saniye “O’nun kayyumiyeti ile nefes alabildiğimi, nefesimi benden çektiği an nefes alamadığımı”, nefes ve öksürük krizleri ile sürekli hakkelyakîn olarak bana anlatması (tabiri caizse, sürekli kafama vurması) oldu.

    2-Tevhid, Şükür, Dua

    -Şifa nimetini yalnız O’ndan bilmek, şifa için yalnız O’na minnettar olmak, şifayı yalnız O’ndan istemek.

    – Sürekli Allah’a yalvarmak, sürekli Allah’a sığınmak hâli.

    – Nokta-i istinad, nokta i istimdad arıyorsun; Allah’a imandan başka yok! Âhirete imandan başka yok! Halis, riyasız dualar, yapmacıklık yok; olamıyor!

    3- Hikmet, ilim, ibret, tefekkür

    “Yeryüzünü size döşek yapmış.”

    Yoğun bakımda 1,5 metrekarelik döşekte, ihtiyaçlarının çoğu en az 10 kişilik bir ekiple karşılanıyor. Ne kadar zahmetli; ne kadar masraflı…

    7,5 milyar insanın tüm ihtiyaçlarını bir arz döşeğinde karşılamak.

    Allah-u Ekber…

    (Not: Tüm sağlık çalışanlarının hakkı, emeği gerçekten ödenmez. Allah razı olsun hepsinden. 18 gün boyunca tüm sağlık çalışanlarını istisnasız gayretli, fedakâr gördüm. Arka planda maneviyatları olmadan da bu işler olamaz gibi. Devletin özellikle sağlık sarf malzemelerine harcadığı paranın da haddi hesabı yok gibi. Allah devlete, millete zeval vermesin. Âmîn.)

    Bizim meslekte bir fabrikanın tüm alt kontrol sistemleri, aralarındaki enerji ve veri akışı vb SCADA denilen sistemlerle izlendiği gibi, 18 gün boyunca yoğun bakımdaki sağlık durumum sürekli olarak bir odadan, monitörlerden izlendi.

    Allah beni her an izliyor.

    Maddi ve manevî her şeyimi izliyor…

    “Bunun şuuruna varmak ve gereğine göre davranmak” bana da nasip olur inşâAllah.

    Dua edeceğin, sığınacağın, her anda ve o anda (tabiri caizse) seni beklemekte olan Kâinatın Yaratıcısı.

-Bu duyguyu, bu zevki hissetmek; duanın kendisi kadar, belki daha güzel. Tarif edilmez bir şey.

    -Bu manâdan -ister istemez- zihnim çağrışım yaptı: Mahşerde herkes “nefsî, nefsî” dediği zaman, bana acıyıp şefkat ve re’fetini, “ümmetî, ümmetî” diyerek gösterecek olması sebebiyle, duasıyla birlikte Peygamberimiz’e (asm) bir salavât:

َللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ طِبِّ الْقُلُوبِ و دَائَٓهَا و عَافِهَةِ الْاَبْدَِ و وُور

    “Allah’ım! Kalblerin derman ve devâsı, bedenlerin âfiyet ve şifası, gözlerin nur ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına salât ve selâm eyle.” (Risale-i Nur Külliyâtı, Lem’alar)

    ***

    18 gün akıllı-akılsız cep telefonunuz yok. E-posta’lar, SMS’ler, WhatsApp mesajları, internet haberleri, sosyal medya ortamları, vs yok. Telefonla arayıp sorabilen yok. (Laf aramızda, dumanla bile iletişim yok.) Sıkıldım mı? Nefsimi o kadar alıştırıp şımartmışım ki, mahrumiyetlerime yüzde 100 desem, sadece yüzde 1’i “gerçek mahrumiyetler” olduğu halde, tiryakilikle müptela olunan yüzde 99’u nefis aramıyor değil!

    Fakat biraz tefekkür ederek; “fırsat bu fırsat” dediğiniz zaman, daha sonra çok zor bulabileceğiniz yeni fırsatlar ortaya çıkıyor:

    “Acz ve zaafınızı hissetmek” için sürekli bir düşünme fırsatı,

    “Nefis Muhasebenizi yapmak” için sürekli bir fırsat,

    “Ölüm gelmeden önce ölünüz” sırrı gereği; “ölüm gelmeden önce ölebilmek” için size bir fırsat,

    Dünyevî lezzetleri tahrip eden (fakat ebedî âhiret lezzetlerini de görmeyi sağlayan) “ölümü çok zikretmeniz” için bir fırsat,

    “Melâikelerin insanın âlemini nasıl şenlendirdiğini” tefekkür etmeniz için bir fırsat,

    “Kadere iman eden, gâm ve hüzünden emîn olur” hakikatini tefekkürünüz için bir fırsat,

    “Küfür ve dalâlet haricinde her türlü hal için Allah’a hamd olsun” hakikatini tefekkür” etmeniz için bir fırsat,

    “Çocuklarınızın, eşinizin vs kıymetlerini; onları Allah için ne kadar sevdiğinizi” anlamanız için bir fırsat, vs…

    Neticede acizane bir dua: “Allah’ım bundan sonraki hayatımda daha iyi bir insan, daha iyi bir mümin, daha iyi bir Müslüman olacağım inşâAllâh.”

    ***

    Günlük işler içerisinde kafanızdaki yüzlerce iş ve planın peşinde koşarken, sağlık sebebiyle bir anda planlarımızın hepsini bir kenara koyarak, kendini bize ihsas eden, “yüzünüzü biraz da bana çevirin artık” diyen bir Rabb-i Rahîmimiz var Elhamdulillâh.

    İşlerimiz ne kadar çok olursa olsun, işler bahane değilmiş. Hiç hesap etmediğimiz bir anda, Allah’ın bizi Kabir-Berzah âlemine alıp, (manen) “Hadi bakalım; bu kadardı imtihanın, şimdi hesap zamanı” demeyeceğinin hangimiz için bir garantisi var?

    “Bugün yarım saat kitabımı okuyabilmeliyim, yarım saat evrad-u ezkârımı okuyabilmeliyim, yarım saat çoluk çocuğumla nitelikli olarak hemhâl olup ilgilenebilmeliyim vs.

    “Mazeretim olmamalı” anlayışını sağlıklıyken inşâAllah sürekli olarak hatırlamak nasip olur.

    4-Kefaret-üz-zünûb tarafı

    Rabb-i Rahimimden niyazımdır: “Allah’ım Sen affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de bu vesileler ile affet.”

    5-Hastalık süresince tüm akrabalarıma, tanıdıklarıma ve Müslümanlara, acizâne olarak dualar etmeye çalıştım. Sizlere de bana ettiğiniz dualar için “Allah ebeden sizlerden razı olsun” diyorum.

    6-Din nasihatmiş. Yoksa, bir şeyler yazmak haddime değil.

    Af buyurunuz, eşekten düşmüş birinin, “Aman hâ! Bak böyle, böyle oluyor” demesi gibi düşünün. Eşekten düşmeden de çok mânâ anlaşılıyormuş aslında.

    ***

    Kur’an-ı Kerîm’in imanla ilgili âyetlerinin bu asırdaki en mükemmel tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinde bu nevi kuvvetli tefekkürî dersler çok var. Cenab-ı Allah, ihtiyacını, aczini, zaafını hissederek Risale-i Nurları ciddiyetle okuyanlara da, koronavirüs gibi imtihanların içerisine düşmeden, onun neticesinde hâsıl olacak faydaları veriyor. Okumanın bir kıymeti de sır olarak buralarda gizli değil mi? Yanımda Risale-i Nur Külliyatı olduğundan, orada okumak fırsatını buldum, Elhâmdülillâh. Bilhassa İkinci Lem’a ile, Yirmibeşinci Lem’a olan Hastalar Risalesini teberrüken birer defa daha sizin de okumanızı istirhâm ediyorum. Allah maddî ve manevî tüm dertlerinize şifa eylesin.

    Cenab-ı Allah hepimize

    “Hastalık gelmeden sağlığımızın,

    yokluk ve kıtlık gelmeden elimizdeki nimetlerin,

    meşguliyet gelmeden boş zamanlarımızın,

    ihtiyarlık gelmeden gençliğimizin,

    ölüm gelmeden hayatımızın” kıymetini anlamayı ve mucibince ameller etmeyi nasîp eylesin, İnşâAllah.

    Vesselâm-ı alâ menittebe’al HÜDÂ.

    EL-Baki Huvel Baki.

    Ya Baki Entel Baki.