Birlik ve beraberliğin sevdalıları…

Kainatta çokluk, çeşitlilik yani kesret görünür fakat bu kesrette bir vahdet vardır.

Bunun için her şey bir nizam içindedir. Nasıl ki Müslümanların yüz şekilleri birbirinden farklı ise İslami anlayışları da az çok birbirinden farklılık gösterebilir. Benim İslami anlayışımla oğlumun-kızımın İslami anlayışları bile farklı!

Nasıl ki güneşten gıdalanan bitkiler ayrı ayrı renklere, tada, lezzete sahipse Müslümanlar da İslam güneşinden gıdalanır; zekâsına, zevkine, kültürüne ve çevresine göre bir İslami anlayışa sahip olur. Müslümanların inancındaki, kültüründeki bu farklılıklar, farklı gruplaşmaları (cemaatleri) meydana getirir, vahdetten çok kesret hali görülür. Sahabe-i kiramın da İslami yaşayışı birbirinden farklı idi amma hepsi imanda, ibadette bütünleşmişti. İslam’ı yaşayan fertler ve cemaatler Allah’ın askeridir. Bölük bölük, tabur tabur bölünmeleri, öğretimin kolaylığı içindir. Cemaatler de bir ordunun bölükleri, taburları gibidir. Piyade ne kadar gerekliyse topçu da o kadar gereklidir. Eğer bu cemaatler birbirini selamlar ve birbirinin aleyhinde konuşmazlarsa ümmet olurlar, bütünlük gösterirler; kesrette vahdeti bulmuş olurlar.

Cemaatler, İslam üniversitesinin fakülteleridir. Edebiyat fakültesi öğrencisi, fen fakültesi öğrencisine karşı çıkamaz. Çıkması, akla ve mantığa aykırıdır.

Cemaatler ormana benzer. Seller ve fırtınalar, ormana zarar veremez. Ayrıca ormanlara yağmur çok yağar. Demek ki Allah’ın rahmeti cemaatler üzerindedir.

Seviyeli insanlar cemaate üstünlük kazandırırken, cemaat de fertleri korur.

Irklar için de durum aynıdır. Nasıl ki Bilal-i Habeşi (ra), Selman-ı Farisi (ra), ırklarını inkâr etmemiş, Peygamberimiz de (sas) onlara “ırkınızı söylemeyin” dememişse ve her ırktan kimseler İslamiyet’i öğrenip, anlayıp, yaşamakta bütünleşmişse, bizim de bugün yapacağımız şey aynıdır. Türk, Kürt, Laz, Çerkez… “Mü’minler kardeştir” ayetinde bütünleşecek.

Muhalefet duygusu her insanın içinde vardır. İnsan, bu duygusunu kanalize etmezse, günahlarına, din düşmanlarına muhalefet edecek yerde kalkıp Müslümanlara muhalefet ederse, muhalefet etmeyi üstünlük sayarsa, ne cemaat ne de ümmet gerçekleşir. Bugün Müslümanlarda muhalefet duygusu çok yaygın. Particilerden başlayıp cemaatlere ve fertlere kadar dalga dalga yayılmaktadır. Muhalefetin olduğu yerde ne ümmet ne de İslam devleti olur. Ümmet ve İslam devleti de herhangi bir yerden gelmez. Müslümanların İslamiyet’i yaşamasıyla kendi kendine teşekkül eder. Bunun için tenkitten çok takdim ve iltifat gerekir.

İman, bir enerjidir. Mü’mini gayrete getirir. Sırtında yumurta küfesi olmayanlar, istediği gibi hareket etse de, Müslüman’a yakışan, ağzına süzgeç koymaktır. Birlik ve beraberliğin sevdalıları bilirler ki, Müslüman’ı beğenmemek, İslam’ın şanına yakışmaz. Tenkit ve karşı çıkmak mutlaka yıkıcıdır.

Unutmamak lazımdır ki; İslam’ın “tenkit edin” diye bir emri yok, “tebliğ edin” diye bir emri vardır…

Bilhassa Risale-i Nur talebelerinin bu noktaya çok dikkat etmeleri lazım çünkü cemaat liderleri içinde sadece Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İhlas ve Uhuvvet risaleleri yazmıştır…

Düşmanlara bayram ettirmemek lazım…

Hekimoğlu İsmail / Zaman Gazetesi