Bizi Yoktan Var Edene İnanmanın Faydaları

     Evet “İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder, küfür ise aciz canavar bir hayvan eder”

     Arapçadan bize gelen iman kelimesi, inanmak manasını taşır. İmansız insan çok azdır, ama insanın en mühim işi hak dine inanıp ona bağlanmasıdır. Bu zamanda Müslüman Hz.İbrahim gibi araştırıp batıl inançları defettikten sonra hakiki dine sarılması çok elzemdir. Eskiden annesi babası Müslüman olan kimselerin evlatları babalarını taklit ederek Müslüman kalabilirdi. Bugün o taklidi imanı batıdan gelen materyalist felsefe eritti ve öyle bir inançla hayatiyetini devam etmek isteyen ayakta duramaz oldu. Bugün düşman imanın esaslarına her taraftan saldırması neticesinde, sen sağlam delillerle marifette ilerleyerek o imanını takviye etmezsen, o aklını gözüne indiren görmeden inanma teorisi karşısında imansız kalacaksın. Çünkü daha önce dediğim gibi, bugün eskisi gibi imansızlık cehaletten gelmiyor, eski zamandaki cehaletten gelen imansızlara karşı izah edildiğinde kabul ederlerdi, inat ederek kabul etmeyenler olsa da çok azınlıkta kalırdı. Amma maddiyyunun felsefesini üreten, Marx, Engels ve Darvin gibi büyük dinsizler fikirlerini halka inandırmak için yazdıkları kitaplarla yirminci asrın Müslümanlarını manevî bilgilerden mahrum ve boş bulunca onların bilgileri bunların kafalarında yer bulabilmiş.

               Bilhassa yirminci asırda, Müslüman memleketlerinin tamamı istila edilmişti, müstemleke haline gelmişti. Kimisi dış düşmanlar tarafından kimiside iç düşmanların istilasına uğramıştı. Biz ötekileri bırakıp Yirminci asırda Türkiye de ki Müslümanların başına gelen ma’nevi felakete bir göz atalım ve bu millet ne için bu hale düştüğünü görelim. İnanırmısınız ki 50  sene önceye kadar dindar olarak çobanlar dedeler nineler cami hocaları idi. Yani namaz kılanların tamamı fen bilgisi görmeyenler idi. Prof şöyle dursun namaz kılan ilkokul öğretmeni bulmak bile zordu. Bakın yaşanan din ve imanla barışmayan idare sistemlerinin neticesinde Herkes Aman Allahın kanununa ters hangi harekette bulunmayayım değil de, filozof gibi  felsefe yapıp bu mesele bana göre böyledir bazılarını sağlam bazılarını sakat yaratmak la Allah haksızlık yapmış, Allah niye müsaade ediyor savaşlarda suçsuz küçük yavrularların ve yaşlıların öldürülmesini, devletin kanunları İslam kanunlarından daha iyi, şeriatta çok yanlışlıklar var. Öldükten sonra çürüyüp dağılan insan nasıl dirilir. Ben caminin hocasına sordum. Amentübillahi Kur’an da yokmuş. 5 vakit namaz bile Kur’anda yokmuş. Kendine ümit vermek için, namaz kılmıyorum ama benim kalbim temizdir. Filan hocanın, hacının yaptıklarını ben yapmam gibi safsataları benim Müslüman geçinen kardeşim yapabiliyor. Halbuki Uçakla değil, mercedesle değil, atla deveyle ve yaya, bir ara 24.000.000 kilometre kareye yayılabilen ve hürmetle anılmaya layık görülen ve Belgrad da bile 235 cami dikebilen o mübarek Osmanlı dedelerin torunları olan benim Türk vatandaşım nasıl böyle boş konuşabiliyor. Yalnız Türkiyenin değil 20. asır da bütün dünyadaki Müslümanların hali vaziyeti çok kötü idi. Ama Allah’ımıza çok şükür bizi acıyarak başta küfrün belini kırabilecek kuvvette eser meydana getirerebilecek Bediüzzaman hazretleri gibi zatları bize can simidi olarak gönderen Allahtır. Ve ehli sünnet dahilinde islamiyete sahip çıkan başka cemaatler de Allahın avnu inayeti ile yardıma gelmese idi, bu materayalist sahte kandırmacaların altında bu Müslümanların ne olacaktı hali.

     Allahımıza ne kadar şükretsek azdır. Uyuşuk babalarının evlatları bir iştiyakla Bediüzzamanın yazdıkları kitapları okumak için dershanelere koşuyorlar. Oralar da “Kurtulaşa ermiş gibi aradığını bulmuş gibi” kendilerini hissediyorlar. Bu zat zindanlarda yazdığı bu eserleri ile, Müslümanları vurdukları noktadan hareket ederek ilimle fenle onlara, Allahın varlılığını ispat ediyor, hiçten yaratıp modeli görüldükten sonra haşirde tekrar diriltebileceğinin kolaylığını sağlam delile dayandırarak ispatlıyor.Ve bu eserleri okuyup kendini kurtaranların %80 ni dünya ilimlerini tahsil eden Üniversite talebeleri Öğretmenler Doktorlar ve birçok Profesörler, hava gibi su gibi gıda gibi kabul edip zevkle okuyorlar. Ben bütün bu tahsillileri tebrik ederken bilhassa düşmanların Müslüman gençleri öldürmek için kullandıkları en müthiş silahı olan şerefli bacılarımı nahoş hallere sokarken, Bu zat eserleri ile  bacılarımı olumsuz kıyafetlere sokulmaktan kurtulmak halleri beni çok sevindiriyor. Ben düşmanların istediği halde girmeyen bacılarımı çok tebrik ediyorum. Duyguların değil mantığın dediğini yaptıkları için onlara: Bin barekâllah diyorum. Onlar cennette hurî kızlarından daha güzel meleklerden daha üstün olacaklarını kendilerine müjdeliyorum. Bundan hiç şüphe etmesinler yeterki nefislerine ve şeytanların desislerine ve 2 ayaklı şeytanlara uymayıp bahsettiklerim mübarek kitaplardan Kuvvet almakla Allahın emir ve yasaklarına uyarak hayatlarını devam etsinler.   

        Hanım kardeşler ne kadar çok Risale-i Nur derslerimden hisse alırlarsa bizleri daha çok memnun edecekler. Kadın İsimlerinin en güzellerini  taşıyan benim manevi Kardeşlerim FATIMA, AİŞE, HATİCE, ZEYNEP, SÜMEYRA kardeşlerimi içten tebrik ederim. Allah onların gayretlerini İnşaallahur Rahman. Nur eserlerinden ve Nurnet’te ki eserlerden ve Facebook ta her gün gönderdiğim onar tane resimli vecizelerden faydalanmanızı temenni ederim.                                                                               

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: