Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir

Risale-i Nur hizmetinin birçok düsturlarından birisi de “Müsbet hareket” etmektir. Düstur mana itibariyle umumî kaide, kanun, nizam veya destur, izin ve müsaade gibi manaları ihtiva ediyor. Bu geniş manayı ihtiva eden “Müsbet hareket” düsturu Bediüzzaman Hazretleri evvelâ kendisi tatbik etmiş, talebelerine de önemle ve ehemmiyetle tatbik etmelerini tavsiye etmiştir.

Şöyle ki: “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır: Vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren, müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.” (Emirdağ Lâhikası), son mektubunda beyan etmiştir.

Kısaca özetlemek gerekirse, rıza-i İlâhî için çalışmak müsbet; Vazife-i İlâhiyeye karışmak menfidir. Hizmet-i imaniye müsbet; isyan ve sefahat menfidir. Asayişi muhafaza etmek müsbet; emniyeti ihlâl etmek menfidir. Sabır ve şükür müsbet; sabırsızlık menfidir.

Dolayısıyla, müsbet hareket tamirdir; menfi hareket tahriptir. Meselâ bir köprüyü inşa etmek müsbettir. İnşa edilen köprünün altına bir bomba koyup köprüyü yıkmak menfidir.

Aynı şekilde küfür de büyük bir tahriptir, küfre giren kişiye imansız denilmesi de bu sebeptendir. Namus ve şerefini kaybedenlere ahlâksız demenin sebebi de budur. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Konumuz olan müsbet hareket, “Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmak,” esastır. Bu esas ise insanlar için en kıymet ve şeref kazandıran yüksek bir makamdır. Yani iman nimetine kavuşan, doğrudan doğruya Allah’a kavuşmuş olur.

Risale-i Nur Talebeleri müsbet hareketle iman hizmeti yaptıkları halde arzu ettikleri neticeye vasıl olmasalar da umutsuzluğa düşmezler. Çünkü onlardaki tahkiki iman “Vazife-i İlâhiyeye karışmamak” düsturu bir levha gibi manen karşılarına çıkıp sabırla tahammül ediyorlar.

Meselâ, duânın bir nev’i fiilidir, buğday tohumu toprağa ekiliyor, gübresi ve ilâçlaması yapılıyor, zamanı geldiğinde yeşeriyor ve nihayet sümbül veriyor. Bir sümbülde bazen on, bazen yirmi tane bulunuyor. Müdahale etme imkânımız olmuyor. Ancak Rezzak-ı Zülcelâlin hikmet ve rahmetinden bekleyebiliriz.

Kalpler de Allah’ın emri altındadır, hidayet edici ancak O’dur. Okuduklarımız ve anlattıklarımız muhatabımızın kalbinde O’nun lütfuyla sümbül verir, bizim irademizle değildir…

Konumuzun bir diğer bölümü ise asayişi muhafaza etmekti.

“Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti için, her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.”

Asayiş ancak müsbet bir iman hizmetiyle temin edilebilir. Risale-i Nur Talebeleri, “Asayişin birer mânevî bekçisi” hükmündedirler.

Üstad Hazretleri, enva-i türlü işkencelere, eziyetlere, zehirlenmeye maruz kalmış olduğu halde, asayişi bozacak herhangi bir harekette bulunmamış, itidal-i demle hareket etmiştir.

Dolayısıyla Risale-i Nur talebeleri daima müsbet hareket ederek,  itidal ile emniyet ve asayişi muhafazaya çalışmışlardır.

05.10.2018

Rüstem Garzanlı

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: