Bu 1(Bir) Hikaye Değildir

Said Nursi Hazretlerinin ve Dostoyevski’nin eserlerinde bulunan bir temsili hikaye, temsili hikâye İbrahim(as)’ ın suhufundan alınmış. İki kardeş uzun bir seyahate gidiyorlar, bir müddet yürüdükten sonra yol ikiye ayrılıyor, yol ikiye ayrılınca yolun başında duran bilge kişiye soruyorlar hangi yol iyidir? Bilge kişi diyor sağ yolda nizam intizam külfet var fakat emniyetlidir. Sol yol serbest hürriyet var fakat tehlike ve şekavet var deyince güzel huylu olan sağ yolu kabul etti, ahlaksız serseri olan sırf serbestlik olduğu için sol yolu tercih etti.

Önce sol yola giden kardeşin haline bakalım. Bir müddet sonra bir sahraya geldi, birden müthiş bir ses işitti birde ne görsün, arkasında bir arslan onu kovalıyor, koştu baktıki 60 metre derinliğinde susuz bir kuyu çaresiz içine atladı, düşerken tam ortasında bulunan bir ağacın dallarına tutundu, aşağıya baktı bir ejderha ağzını açmış onu bekliyor, kuyunun duvarları haşerelerle dolu, ağacın kökünü biri beyaz biri siyah fare kemirip duruyor, fakat ağacın dallarında da her çeşit meyve ve çerez var, biraz durdu hiç bir şey yokmuş gibi ruh ve kalbinin ağlamalarına kulaklarını tıkayarak kendi kendini aldatarak, ağacın meyvelerini zehirli, zararlı demeden yemeye başladı. kah karnı ağrıdı kah başı, ama o bu azap içinde güya mutluymuş gibi yaşamaya devam etti.

Diğer ahlaklı ve güzel huylu olanı da bir sahraya geldi, oda bir ses duydu baktı bir arslan onuda kovalıyor, o da 60 metre uzunluğunda susuz bir kuyu gördü ve atladı, aynı kardeşi gibi tam yarıda bulunan ağacın dallarına tutundu, duvarda haşereleri, ağacın kökünü kemiren biri siyah biri beyaz fareyi gördü, aşağıdaki ağzını açmış onu bekleyen ejderhada orada idi, ağacın dallarındaki yemiş ve çerezlere baktı, bütün bunların tesadüf olmadığını bu arslanın, ejderhanın, bu ağacın, buraların bir sahibi var elbet dedi, bunlar mutlaka bir emirle hareket ediyorlardır, bunların gizli bir hakimi var, o hakim bana bakıyor ve beni tecrübe ediyor ve beni bir yere davet ediyor diye düşündü.

Tüm bu olağan üstü şeylerin sahibini merak etti benden ne arzu eder, onu nasıl razı edebilirim, hoşuna giden şeyler nelerdir acaba ona göre vaziyet alayım dedi. Kuyuya düşen yılana sarılmaz dua ya sarılır deyip “Ey bu yerlerin hakimi senin bahtına düştüm, senden yardım ve rızanı istiyorum, seni arıyorum” diye bağırarak dua etti. İşte o duadan sonra kuyunun duvarı yarılıp güzel bir bahçe ortaya çıktı ejderha kapıya ,arslan hizmetçiye dönüştü.

Geliniz hem hikayede geçen objelerin anlamlarını hem iki kardeşin vaziyetlerini değerlendirelim
İki kardeş; Biri mümin ve salih diğeri kafir ve fasık idi ,sağ yol kuran ve iman yolu,sol yol ise isyan ve küfran yolu, yoldaki sahra arz,dünya,burada iyi ile kötü hayır ile şer temiz ile pis şeyler birlikte bulunur. Arslan ise, ölüm ve ecel, kuyu ise insan bedeni ve maddi hayatı, 60 metre uzunluk, vasati insan ömrü 60 sene, siyah beyaz fare ömrümüzden her gün eksilten gece ve gündüz deveranı,ejderha ise kabir, mümin için cennete açılan bir kapı, haşereler ise dünyada başımıza gelen dünyevi musibetler, mümini gaflet uykusundan uyandırır, ikaz eder her biri Rahmani iltifatlardır, dallardaki yemişler dünyevi nimetlerdir cennet meyvelerine numunelerdir.

Evet Mümin imtihanda olduğunu bilir bilge kişinin dediği nizam intizama uyar emirlere yasaklara riayet eder. Her şeyin dizgininin kainatın sahibimin elinde olduğunu bilir rahat eder. Tünelden gürültüyle çıkan ilk defa tren gören herkül kaçmış, fakat treni tanıyan raylardan başka yerde gitmeyeceğini onu kullanan bir makinistin olduğunu bilen çocuk rayların kenarında olmasına rağmen kaçmamış. El hasıl kim fani hayatı esas maksat yaparsa cennette olduğunu hayal etsede manen cehennemdedir. Baki hayata ciddi çalışanlarsa başlarına ne gelirse gelsin tevekkülle karşılar hem dünyada hem ahirette aziz ve bahtiyar olur.

Çetin Kılıç

Kaynak Risalei Nur Külliyatı