Büyük Günahları İşleyen Kafirlere Neden Bir Şey Olmuyor?

“Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Allah Teala Hazretleri: ‘İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!’ buyurur.” (Tirmizî, Cennet 2)

Cenab-ı Hak dualara cevap vereceğini vaad etmektedir. Aleyhissalâtu vesselâm bunu haber vermektedir. Ancak, ne Kur’anî kaynak ne de hadisler “anında, aynıyla” diye bir kayıt getirmezler. Çünkü Cenab-ı Hak, “hakim”dir, her şeyi hikmetle yapar. Dolayısiyle duaların kabulünde de takip edeceği bir hikmet vardır. Anında yerine getirebileceği gibi, on sene, yirmi sene, kırk sene sonra da yerine getirebilir; imhâl eder, fakat ihmal etmez. Öyleyse mana şöyledir:

“Ey mazlum! Ben senin çiğnenen hakkını zayi etmeyeceğim. Uzun zaman geçse de duanı geri çevirmeyeceğim. Çünkü ben Halim’im, kulları cezalandırmada acele etmem. Belki tövbe ederler; mazlumlara da haklarını vererek gönüllerini alarak razı ederler, zulüm ve günahtan vazgeçerler diye mühlet tanırım.”

Hadis, böylece, Allah’ın zalime mühlet tanısa da onu asla ihmal etmeyeceğine de işarette bulunmuş olmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de kafirlere mühlet verilmesinin hikmetleri anlatılır. Bunlardan biri onların imana gelmesine fırsat tanımaktır. Nitekim şu ayetler bunu açıklamaktadır:

“O müşrikler kendilerine mühlet verilmesine aldanmasınlar. Daha öncekilere de böyle fırsat verilmişti. Ne zaman ki peygamberler, toplumlarının imana gelmelerinden ümitlerini kesecek raddeye gelirler ve toplumları da peygamberlerinin kendilerini aldattığı zannına kapılırlar, işte o zaman onlara yardımımız ulaşır, inkârcılar helâk olur, dilediğimiz kimseler kurtulur. Çünkü (uzun vâdede) cezamız, suçlu toplumlardan hiçbir surette geri çevirilmez.” (Yusuf, 36/110)

“Senden önce de nice peygamberlerle alay edildi. Fakat Ben, o kâfirlere akıllarını başlarına toplamaları için bir süre mühlet verdim. Ama onlar akıllanmayınca sonra da onları azabımla kıskıvrak yakaladım, cezam nasılmış, gördüler.” (Ra’d, 13/32)

Bu ayetler kafirlerin imana gelmesi için kendilerine fırsat verildiğini ve hemen cezalandırılmadıklarını açıkça göstermektedir.

Al-i İmran Suresi 178. ayette geçen konuyu öncesiyle beraber değerlendirmek gerekir. Öncelikle kafirlerin yaptıklarının başta Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere, müminleri üzmemesi gerektiği hatırlatılır. Bundan sonra da onların hakettikleri cezalarını hemen görmemesi, sanmayınki onların lehinedir. Bu onların azabını daha da artırmaktan başka bir şey değildir, denilerek müminler teselli ediliyor. Bu açıdan her ayeti kendi makamında değelendirmek gerekir:

“- Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah’a hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.

– İman karşılığında inkarı satın alanlar Allah’a hiç bir zarar veremezler. Onlar için acı bir azap vardır.

– Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, şahısları için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Al-i İmran, 3/176-178)

Bu açıdan kafirlere zaman tanınmasının birden çok hikmeti vardır. Bu sadece onlardan biridir.

Kafirlerin ve zalimlerin işlediği günahlar ve zülümler büyük olmasından dolayı, bu dünyadaki bela ve musibetler onların cezalarına mukabil gelmediği için, cezaları tamamen ahirete bırakılmaktadır. Bu dünyada bile küçük suçlar küçük mahkemelerde verildiği halde büyük suçların cezası büyük mahkemelerde verilmektedir.

Elbette binlerce, milyonlarca insanın ahını alan bir insanın hesabı bu dünyada görülmez. Cehennem gibi bir ceza ancak onların suçlarına mukabil gelir.


Sorularla İslamiyet

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: