Kategori arşivi: Günlük Paylaşımlar

Bazı Hizmet Düsturları

Bazı Hizmet Düsturları

“Risale-i Nur’un neşrinde kimseyi tefrik etmemek.. İcbar da etmemek. Mülayametle muamele.

Bu hizmette metod müsbet hakikatları ders verip din düşmanlarıyla; ne sözle, ne fikirle ve ne de zihnen meşgul olmamak.

Risale-i Nura bilmeyerek itiraz eden ehl-i îmana adavet etmeden ikaz ve bütün kalbleri “le ilahe illallah muhammeden abduhu ve rasuluhu” da tevhid. Hatta Allah ve Peygamberine inanan fırak-ı dalle de olsa ve hatta ahiret gününe inanan ehl-i kitabla münazaradan çekilmek.

Ehl-i dünyaya ve ehl-i siyasete vesvese ve korku verecek her türlü tezahürden kaçınmak.

Ehl-i hakka hizmet edenleri müsbet bir şekilde (İslâmiyete hizmet noktasında) desteklemek.

Risale-i Nur Talebeleri birbirinin kusurları olsa da kat’iyyen tenkid etmeyecek.

Hiçbir zaman beddua edilmeyecek. Hidayetleri için dua edilecek.

Bütün hadisat hiçbir zaman bizleri üzmeyecek. Bunları, Allahın rengârenk birer tabloları kabul edeceğiz. İnsanlar alemi, ağaçlar âlemi, hayvanat ve nebatat alemi nasıl zamanı geldikçe tebeddül ediyorlar, değişiyorlar. Zahiren hoşumuza gitmeyen şeyler de zamanı geldikçe değişecektir.

Üstadımızın vefatından az sonra teksirle neşredilen lahika olup, aslı Abdulkadir Badıllı da vardır.

Badıllı Ağabey, Hizmetkârlar imzasiyle olduğunu söylemiş.

www.NurNet.org

İmani Kuvvetimiz de Metodumuzda Risale-i Nurdur

Ehl-i sünnet İslami hizmetler içinde hiç şüphesiz Risale-i Nur Hizmetinin büyük bir yeri vardır. Bu önem de zamanın tehlikesinden ileri gelmektedir. Dinsizlik ve ateistliğin ipini koparttığı bir dönemde tevhid hakikatlerini kainata avazı çıktığı kadar haykıran ve bu tebliğ hizmeti sebebiyle eza ve cefalara maruz kalmıştır.

Risale-i Nur Talebelerinin hizmetteki tevakkufu, ataleti, rehaveti manevi mesuliyetleri de beraberinde getirmektedir. Bu ademe müncer olan haller ve fiiller manevi fırtınaların kopmasına bile vesile olmaktadır.

Hizmet sahamızda Risale-i Nur hakikatlerinin tebliği ve neşrine azami ihtimamı göstermek, neşretmek ve mesuliyetlerimizi yapmak manevi olarak insanlara destek ve kuvvet de vermektedir.

Mesela,

“Bu mübarek Ramazan-ı Şerif’teki dualar, ihlas bulunmak şartıyla inşâallah makbuldür. Fakat maatteessüf ekseriyetçe Risale-i Nur şakirdlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için bazı taarruzlar yüzünden o ihlas, o huzur-u tam bir derece zedelenir.”[1]

Vatanı, milleti maddî ve manevî musibetlerden muhafaza eden Kur’an hakikatleri olan Risale-i Nurların tesirinin azalması hizmet sahasının daralması maddi ve manevi musibetlerde İlahî gazabı celp eder.

Eskiden hizmete dair sıkıntılar hariçten gelirdi. Hariçten geldiği için de içerde ve şahsi alemlerde ittihada ve ittifaka sebep olur ve kenetlenmeler olurdu. Şimdi ise durum değişmiş artık harici saldırılar hizmete azalmış hizmet içi meseleler başlamış ve enaniyet, gurur, kibir, fikir ve usul farkları gibi sebeplerle ittihad ve ittifaklar çatırdamaktadır. Gönül kırgınlıkları oluşmaya başlamış ve hizmetten beklenen manevi destek de havayı tasaffi edememektedir.

Risale-i Nur hizmetimizi şahsî, cemaatî, maddî, manevî, siyasî menfaatlere alet etmek, dünyevî makam ve mevki, imkân ve maddî destek gibi menfaatlere tabi yapmak,  Nurun tesirini kırmak, hizmetin zihinlerde yanlış yorumlanmasına, etkisinin azalmasına ve hatta hakikatlerin tekzibine sebep olmakta, adeta hizmetin istikametiyle oynamak büyük bela ve musibetlerin celbine sebeptir.

Hizmette bulunan kimselerin zaafları hizmeti kişilerin şahsi insafına terk etmek, nurların tesirini kırmak, hizmetin gücünü değişik içtimaî, siyasî güç ve komitelerin insafsız insafına bırakmak vebali daha da ağırlaştırmaktadır.

Bediüzzaman’ın hayatında mücadele ettiği zihniyete vermediği tavizleri bugün hizmet adına o komitelere destek vermek adeta hizmeti tam tersi istikamete çevirmek; maddî menfaatlere esir olmak ve yanlışları söyleyenleri fitneci olarak lanse etmek hakikatlerin tesirinin azalmasına ve bela ve musibetlerin artmasına sebeptir.

İşin kötü tarafıysa zaaf sahibi ve bir şekilde hizmet içinde şuzuzat kesbetmiş, isim makam mevki yapmış kimseleri sanki dedektörle teşhis etmiş gibi bularak hakikatleri nefsî, şahsî, siyasî yorumlarla saptırılmaktadır. Mesela İslamiyete karşı dehşetli darp ve harpler yapmış olan bir partinin çeşitli toplantılarına katılıp sözde orta yolu bulmaya çalışmakta. Halbuki şu serlevha hizmet prensibi mıh gibi gözleri önünde durmaktadır.

Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünki aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz.”[2]

Üstad Bediüzzaman’ın hayat safhalarını değişik saiklerle bir bütün olarak ele alınmaması bir o kadar tehlikedir. Bu durum, Risale-i Nurlara muhatap olanlar için büyük bir imtihan sebebidir.

Allah kimseyi şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse perişan etmesin, perişan ederse sersem âvâre etmesin.”[3]

Selam ve dua ile Risale-i Nurun imani esaslarıyla meşgul olup hatt-ı hareketini lahikalardan ahzedenlere olsun.

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Kastamonu Lahikası ( 265 )

[2] Mesnevi-i Nuriye ( 126 )

[3] Asar-ı Bediiyye ( 123 )

 

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Dünya, Büyük Bir Manevî Buhran Geçiriyor

Dünya, Büyük Bir Manevî Buhran Geçiriyor

 

 

İman hakikatleri, ebedi bir hayatın dünyadaki kilometre taşlarıdır. Sağlam adımlarla yol alınmazsa dönüşü olmayan yolda insan hüsrana uğrayacaktır. Unutulmamalıdır ki, “Dünya, büyük bir manevî buhran geçiriyor.” [1]

Buhran geçiren insanlıksa nereden, nasıl cünununu tedavi edeceğini bilmediği için rastgele her şeyi istimal etmektedir. Rast gele istimalse insana şifa değil dert getirir. Bunu çok defa tecrübe etmesine rağmen insanlık bundan ders almamakta önüne gelen şeyleri denemeye devam etmektedir. Bu uğurda her türlü rezaleti ve melaneti de üzerine kaftan olarak giymektedir.

İnsanlık olarak geçen her zaman dilimi zordur. Böyle zamanlarda insanlık doğru ilacı bulsa da midesinde çok ilaçlar olduğu için hakiki dermanı da belki istimal edecek kendinde cesaret ve kudret bulamayacaktır.

Her zamankinden daha ziyade manevî hakikatlere insanlığın ihtiyacı var. Hassaten kurtuluş reçetesini elinde tutanların da manevi mükellefiyetleriyle mesuliyetleri daha da artmaktadır. Cenab-ı Hakk muvaffakiyetler versin, hayırlara vesile kılsın.

İbadetlerdeki noksanlıklar, iktisad ve kanaatsizlikten hasıl olan israf ve bunun neticesi olan kanaatsizlik ve ekonomik sıkıntılar gibi bir çok sebep insanlığın buhranını daha da arttırmaktadır.

Buhranlara en tesirli çare ahir zaman reçetesi olan Kur’an-ı Kerim’in tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatından geçmektedir. Risale-i Nur Külliyatını, mutad bir tefsir olarak düşünmek ve o gözle bakmak Risale-i Nur’un mahiyetini bilmemek ve biliyorsa da kabul etmemekten çıkmaktadır.

Risale-i Nur Külliyatını evrad makamında ve mahiyetinde okumak ve okutmak hem zındıkanın hem de mutaassıbların bir tertibi, bir vartasıdır.

Risale-i Nur Külliyatını doğru okuma ve anlama ve hayata tatbikiyle bir çok buhrana derman olacaktır. Tabiî ki gemisini kurtaran kaptan gibi kendini düşünmek bencillik, egoistlik ve bunların neticesi olan narsistlik alametidir. Bir nur talebesi elindeki hakikatleri başkasına anlatmıyor, tebliğde bulunmuyorsa şayet adım adım narsizme doğru gitmektedir.

Risale-i Nur Külliyatının mahiyetini, nurcular bilmektedir, fakat ya birilerinin tesirinde kalmış olmaları veya ülfet sebebiyle sadece kendilerine inhisar ediyorlar. Çevresindekilere tebliğ etmek ve derslere davet etmekten istinkaf edip, çekiniyorlar.

İçtimai ve ahlaki nizamın sağlanması için Risale-i Nur Külliyatıyla insanlığın buhranına çareler gösterilmesi elzemdir.

“Evet talebe, profesör, meb’us, kim olursa olsun, mes’uliyet dairesi olanlar, muhitini tenvir ile mükelleftir. Bir vilayet, hattâ bir memleketin saadet ve selâmeti, tenvir ve irşadı ile mükellef olanlar, elbette çok daha ziyade müteyakkız davranmak mecburiyetindedirler.” [2]

Ne mutlu ona ki, Risale-i Nur Külliyatıyla hem kendini hem de muhitini tenvir ede…

Selam ve dua ile.

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Tarihçe-i Hayat (628)
[2] Tarihçe-i Hayat (29)

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Said Nursi’nin verdiği icazetnameye Diyanet’ten resmi onay

Said Nursi’nin verdiği icazetnameye Diyanet’ten resmi onay

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kardeşi Abdülmecid’e verdiği icazetnamenin eksik parçası da bulundu

Araştırmacı-Yazar Ahmet Demir’in paylaştığı yeni belgenin arkasında Müftülüğün onayı ve resmi mührü dikkat çekti.

Demir, belgeyi şu bilgilerle paylaştı:

“Bediüzzaman Said-i Nursî’nin tüm giderlerini kendisinin karşıladığı, eğitim müfredatını da Şark Medreselerinden aldığı Horhor Medresesinden mezun ettiği kardeşi Abdülmecid Efendiye verdiği İcazetnamenin ön ve arka sayfasını beraber paylaşıyorum. Bu nüshayı bana gönderen hemşerim Mahmut Polat‘a teşekkür ederek Arapça icazetnamenin Türkçe çevirisini de ekliyorum.”

İcazetnamenin arkasında yer alan resmi yazı şöyle:

“Bu mühür Bediüzzaman Said’in mührü olduğu ve şu icazet Abdülmecid’e ait olduğu tasidk olunur.

8/7/1946
Ürgüp Müftüsü
Mühür ve imza”

BEDİÜZZAMAN’IN VERDİĞİ İCAZETNAME

“Bismillahirahmanirrahim,

Elhamdülillahi Rabbi’l âlemin. Vesselatu vesselamu ala Resulihi Seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Emma ba’d.

Küçük kardeşim, Mirza oğlu Abdülmecid, benim yanımda alet ilimleri ve akli ilimleri okuyup ders aldı. Ve memleketimizde ülemânın âdeti vechiyle okunan ve okutulan bütün kitap ve nüshaları bitirdi.

 

Vakta ki ben onun istidat ve zekâsına baktım ve onun malumat ve mahfûzatını teftiş ettim. Ve onun tedris ve Ta’lîmde iktidarını tecrübe eyledim. Onun tedris vazifesindeki liyakati bana tebeyyün eyledi. Ve ilmi irşaddaki malumatının kifayeti bana göründü. Ben de Üstazların talebelerine verdiği tarzda ona icazet verdim.

Medresede okunan ders ve ilimleri belli bir zamanda bitirerek ders vermeye liyakat kazandı. Ondan dolayı ona icazet verdim. Nasıl ki aynı tarzda üstadım ve efendim Muhammed Celali (rahmetullahi aleyh) bana icazet vermiştir. O da kendi üstadı ve efendisi ilim ve irşadının faydası umûmî olan ve kalbi selim sahibi Şeyh Seyyid Fehim, kuddise sirruh’tan icazet almıştır.

O da kendi üstadı olan, devrinin Âlimlerinin üstünü ve asrının fuzalasından olan Şeyh Ubeydullah Şemdinani’den ders almıştır.

Şeyh Ubeydullah Şemdinani ise, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadi’nin Halîfesi Şeyh Tahay-ı Nehrî’den icazet almıştır.

Onun ilim silsilesi ise, büyük Âlimler ve faziletli kimseler şeklinde ta İmâm Gazali’ye kadar devam eder. İmâm Gazali’ye ise hem zahir hem batın irşadlarda büyük ülemâ ve sadat-ı kiram tarafından icaze verilmiş. Bu silsile devam ede ede, ta on iki İmâmdan biri olan İmâm Cafer-i Sadık’a kadar gidiyor (Radiyallahu anhüm). O ise, manen ve batınen Emirel Müminin İmâm Ali bin Ebi Talib (R.A)’den icazet almıştır.

Ve yine zamanın Âlimi ve asrının kandili olan Şeyh Fethullah Es-Siirdi bana icazet vermiştir. O ise, kendi babası Ömer es-Siirdi’den icazet almıştır.

O ise, büyük dedesi Molla Halil Siirdi’den okumuştur. Molla Halil’in icazet silsilesi ise gide gide ta meşhur âllame Sadeddîn-i Taftezani’ye ulaşıyor. Sadeddîn-i Taftezani’nin icazeti Fahreddîn-i Razi’ye ulaşıyor. Bu silsile ise oradan Emirel müminin İmâm Ali bin Ebu Talib’e kadar gidiyor.

Üstadlarımın bana icazet vermeleri gibi ben de kardeşime icazet verdim. Tedris vazifesinde ondan razı oldum, üstadlarımın benden razı olmaları gibi.

Ya Rabbi! Onu muvaffak et ve dinde fakih kıl. Onun ilminin menfaatini umûmî yap. Dini ve dünyevi afetlerden onu selamette kıl. Onu ve bizi sırat-ı müstakime hidayet eyle.”

Kaynak: RisaleHaber 

www.NurNet.org

Asâ-yı Mûsâ Risalesi Diyanet İşleri Yayınları Tarafından Baskısı Yapıldı

Asâ-yı Mûsâ Risalesi

Diyanet İşleri Yayınları Tarafından Baskısı Yapıldı

 

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Bu acib asırda ehl-i iman, Risale-i Nur’a; ve ehl-i fen ve mekteb muallimleri “Asâ-yı Musa”ya şiddetle muhtaç oldukları gibi, hâfızlar ve hocalar dahi “Zülfikar”a şiddetle muhtaçtırlar.
Evet meselâ i’caz-ı Kur’anî bahsindeki ekser âyetlerin medar-ı şübhe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i’cazın lem’aları ve Kur’an’ın güzel nükteleri isbat edilmiş.
Umum Risale-i Nur Şakirdleri namına
Said Nursî
* * *
Asa-yı Musa ( 5 )

islamiyet inancının dışında kalan “dalalet, şirk, İktezathu’t-tabiat” gibi fikirlere karşı imani meselelerin izahı ile tehvid inancı yani kainatın tek yaratıcısı olduğuna ve bunun da ALLAH’tan başkasının olmasının imkansız olduğunu akli ve mantıki çerçevede ispatı üzerinde yoğunlaşmıştır.

imani ve İslami meselelerde şüpheye ve inkâra düşenler için ”lazım ve tiryak” olduğunu ifade etmektedir.

Felsefi değil Dini bir bakış açısı ile etrafımızdaki varlıkları inceler Asa-yı Musa.

Ayrıca, ibadet, gençlik, ölümden sonra diriliş ve âhiret inancı ile dünyadaki mutluluk arasındaki ilişkiler de ele alınıyor.

•           Beş vakit namazın ehemmiyeti.
•           Allah’ın emirlerine uymanın, yasaklarından kaçmanın lüzumu.
•           Gençlik taşkınlıklarından sakınmanın ehemmiyeti.
•           İnsanı alâkadar eden daireler ve onlardaki vazifeleri.
•           Herbir fen ve ilmin kendi lisanıyla Allah’ı tanıttırdığı.
•           Allah’ın isimlerinin âhireti iktiza ettiği.
•           Cehennem’e dair bir-iki şüpheyi izahla beraber, âhirete imanın insanın şahsî ve içtimaî hayatına ait faydaları.
•           İmanın altı esasının birbirinden ayrılmayacağının izahı.
•           Kur’andaki âyet tekrarlarına gelen itirazlara cevap.
•           Meleklere imanın meyveleri.
gayet kuvvetli izahlarla beyan edilmektedir.
Eserin basılmasını tebrik ederim, ancak DİB YAYINLARININ diğer eserlerine göre fahiş sayılabilecek bir rakamla raflarda yer alması okuyucular için hüzün verici bir sebeptir.
Aynı eser diğer yayınlarda 150 tl gibi makul bir rakamla okurla buluşurken ve 5ciltlik başka bir tefsirin -DİB BASKISI OLAN- 406TL den okuyucuya sunulması akla başka soruları da getirmiyor değil.
DİB YAYINLARINDAN TALEBİMİZ ESERİN MAKUL OLARAK OKUYUCUYA SUNULMASI VE BASKISI TÜKENEN ESERLERİNDE BİR AN EVVEL BASILMASIDIR.
Muhammed Numan ÖZEL

 

www.NurNet.Org