Kategori arşivi: Haberler

Zilhicce’nin On Günü; Leyali-i Aşere’nin Önemi

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ


LEYALE-İ AŞERENİZİ ( ZİLHİCCENİN İLK 10 GÜNÜ ) VE GELECEK KURBAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDERİZ…
CENABI HAK BU BAYRAMIN SÜRÜRUNU HAKİKİ VE GENİŞ VE UMUMİ SÜRÜRA MUKADDİME VE VESİLE EYLESİN.

LEYALE-İ AŞERE İLE ALAKALI BAZI KONULARI SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİK….

Aziz, sebatkar, fedakar, sıddık kardeşlerim,
… Gelecek bayramınızı tebrik ederim. وَالْفَجْرِ * وَ لَيَالٍ عَشْرٍ kasem-i Kur’aniyle fevkalade kıymetleri tahakkuk eden o mübarek gecelerde ve seherlerde mübarek kardeşlerimin mübarek duaları hem bana, hem ehl-i imana çok bereketli ve nurlu olmasını rahmet-i Rahman’dan niyaz ederim. Said Nursî

Aziz, Sıddık Kardeşlerimiz,

… Leyâle-i aşerenizi ve gelen îdinizi , ruh-u canımızla tebrik ve o çok mübarek gecelerdeki a’mal-i salihanızın ve dualarınızın makbuliyetini Rahmet-i İlahiye’den niyaz ediyoruz.

Bu on gece Kur’an-ı Azimüşşan’ın وَالْفَجْرِ * وَ لَيَالٍ عَشْرٍ kasemi ile, onlara verdiği ehemmiyete binaen o geceler Leyle-i Kadir ve Beraat ve Mi’rac nev’inde büyük kıymetleri var. Çünkü: Hac sırrıyla bütün Alem-i İslam namına her taraftan gelen binler hacıların bütün kâinatla alakadarane bir tarzdaki makbul hasenatlarına ve ümmet-i Muhammed’e (A.S.M.) hakkında ettikleri dualarına o gecelerde amâl-i sâliha ile meşgul olan mü’minler hissedâr oluyorlar. İnşaallah Nur şâkirdleri o büyük kazanca mazhardırlar. Hatta diyebiliriz ki; uykuları da ibadet sayılır. Elbette böyle ağır şerait içinde gayet ciddiyet ve tam gayret ile ulûmun en yüksek derecesindeki îmân ve Kur’an hakikatlarının dersinde en mükemmel talebelik vazifesini yapan Nurcular, bu leyâle-i aşerede uykuda dahi Nurlarına tam mazhardırlar.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Umumunuza birer birer selam ve selamet ve dâreynde saadetlerinize dua eden kardeşiniz.

Said Nursî

BU GECELERİN EHEMMİYETİNE DAİR HADİSLER

Kamerî ayların onikincisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esasından olan hac ibadetinin yerine getirildiği aydır. Bu mübarek ayın 1’inden 10’una kadar olan zaman dilimi “leyali-i aşere”, yani on mübarek gecedir. 10’uncu gün ise Kurban Bayramının ilk günüdür.

Peygamber Efendimiz (sav) bugünlerin önemini şöyle ifade ediyor:

  • “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca,her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.” (Tirmizi: Savm, 52; İbn Mace: Sıyam, 39)
  • Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur.Bugünlerde tesbihi (sübhanallah), tahmidi (elhamdülillah), tehlili (lâilâheillâllah) ve tekbiri (Allahu ekber ) çok söyleyin!”(Abd b. Humeyd,Müsned, 1/257)
  • Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah’a daha sevimli olsun…”(Tirmizi,Savm:52; Darimî, Savm: 52)

Peygamber Efendimizin zevcesi Hafsa (r.anha) diyor ki:

  • “Resulullah (sav) dört şeyi terk etmezdi: Aşure günü orucu, Zilhicce’nin on günü orucu, her ay üç gün orucu ve sabahın iki rekât sünneti.”

Bu on gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır.

Bu güne mahsus Hadis-i Şerifler

  • “ Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)
  • Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Arefe günü kardeşi Hz. Aişe’nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Aişe oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:“Orucunu boz” dedi. Hz. Aişe:

“Resulullahın (s.a.v.), ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?” dedi. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)

  • “Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 460)
  • Arefe gününde bin İhlâs-ı Şerif okunmasi hususunda Bediüzzaman şöyle diyor; Aziz, mübarek kardeşlerim, Bizim memlekette eskide arefe gününde bin İhlâs-ı Şerif okurduk. Ben, şimdi bir gün evvel beş yüz ve arefede dahi beş yüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir.

Filipinler’den Haberler (2)

Geçtiğimiz haftalarda MEDENİYETLER DİYALOĞU başlığı ile Manila Times gazetesinde ki köşesinde Dr. Neric Acosta  özetle şunları yazmıştı;

Avrupa ve Asya tarihinin en köklü merkezi, daracık bir boğaz ile Karadeniz’i Marmara’ya bağlayan bir şehir, medeniyetler şehri İstanbul. Bir tarafında 2000 yıl önce Bizanslıların inşa ettirdiği şehrin duvarları, kaleleri ve medeniyetlerin iniş çıkışına şahitlik etmiş, her köşesi tarih kokan Bizansın Konstantinopolü ve Osmanlının İstanbulu.

1923’e kadar neredeyse bin yıl İslam’ın başşehri,Osmanlı’nın gözdesi İstanbul. UNESCO için tüm şehir sit alanı. 2010 AB Kültür başşehri. Türkiye modernin ve gelenekselin dünyada en iç içe olduğu ülke. Son on senede ki hızlı ve köklü değişim 1980 anayasasını bile eskitmeye ve yeniletmeye itmiş Türkiye’yi.

Sizce de İstanbul Medeniyetler Diyaloğu gibi geçen Said Nursi sempozyumunun düzenlenecegi en iyi şehir degil midir ?

İslam alimleri, dini liderler, cemaat önderleri, dünyanın dört bir tarafından gelmiş gözlemciler ve tartışmaların,müzakerelerin, fikir teatilerinin tam merkezinde bir islam alimi, Bediuzzaman Said Nursi(1876-1960) ve O’nun Risale-i Nur’u etrafında dönen bir dizi sunum.

Bir kelam alimi olan Said Nursi’nin yazmış olduğu Risale-i Nur, 6000 sahifeyi aşan bir Kuran tefsiri. Fakat öyle bir tefsir ki şu anda kırktan fazla ülkede, akademisyenlerin, barış severlerin, dini grup liderlerinin ve politikacıların hayatlarına tesir eden bir rehber konumunda.

Filipinlerin, Mindanao’nun dertlerine bu Nurdan deva bulmaya gelmiş olan bir kaç akademisyen ile beraberdim.  Asırların ihtilafına, kavgasına, kanına, savaşına Risale-i Nur’ dan ilaçlar bakmaya gelmiştik. Risale-i Nur Eczanesi merhamet(şefkat) ve tolerans ilaçlarını elimize sundu. Bütün insaniyeti zahiri kimliklerin,beşerin çizdiği sınırların,dini,kültürel ve etnik ayrımların ötesinde sarıp sarmalayan bir anlayış sunuyor Risale-i Nur. Risale-i Nur haddizatında bizim politikanin olmazsa olmazi dediğimiz “space, territory, ideologies, power”- ” toprak, vatan, ideoloji ve kuvvet” kavramlarına şefkat ve merhamet yüklü yepyeni bir açılım kazandırıyor.

İsrail-Filistin sorununda olduğu gibi, Mindanao probleminde de ve buna benzer dünyanın her tarafındaki problemlerin esasen yanlış anlam yüklediğimiz düşman konsepti olduğunu hatırlatıyor ve asrın başında Said Nursi bize yeni bir düşman konsepti sunuyor, cehalet, zaruret ve ihtilaf. Minadanao da hükümetimizin müslümanlarla barış masasına dönmek üzere olduğu bu günlerde 1911 senesinde kaleme alınan Hutbe-i Şamiye isimli Said Nurun gerek islam alemi ve gerekse hristiyanlik alemi ve hatta top yekun bütün insanlık için sunduğu reçeteyi yeniden gözden geçirmek durumundayız.

Said Nursi’nin temel felsefesi olan “başkaları kötü değil, başkaları şeytan değil, insanın kendi nefsi kendinin en büyük düşmanıdır” hakikati devletler milletler muvazenesinde de içselleştirilmesi gereken bir kilit kavramdır. Said Nursi’ nin gelecek kaygısı taşıyan ve Samuel Huntington’ un akademik dünyayı ümitsizliğe gark eden medeniyetler catışması tezinin anti tezi olduğu ve hayatıyla ve yazılarıyla bütün dünya için tutunulması gereken bir ümit ışığı olduğu kanaatindeyim. (yazının orijinali için bknz. http://www.manilatimes.net/index.php/opinion/28403-dialogue-of-civilizations )

Muhammad Riza  DALKILIÇ
Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü

5 Kasım 2010 Filipinler.2.Doc

Filipinler’den Haberler (1)

Bismihi Subhanehu;

Muazzez Ağabeylerimiz,

Evvela, geçen Sempozyumdan sonra Türkiye’mizi ziyaret ederek, gerek Diyanet riyasetinde gerekse Ankara, Adana, Gebze, Antep, Urfa ve İstanbul Medrese-i Nuriyelerinde Nur Kardeşlerin sıcak alakası ile Filipinlere avdet eden misafirlerimizin selamlarını, dualarını ve Risale-i Nur’a ve hizmetimize ahdü peyman ile hizmet edeceklerine dair ahdlerini arz ediyorum.

Dr. Norma Serif ve ailesi ve tüm Yüksek Öğretim Kurumu çalışanları ve Türkiye’yi ziyaret eden damatları Sultan Nasruddin, Risale-i Nurlar’a ciddi çalışacağını, kitapları kendi maddi imkanlarıyla tercüme ettireceğini ifade ediyor.

Mart ayı sonunda da inşallah Arapçadan Maranao lisanına tercüme edilen beş kitabın tanıtım toplantılarını yapacaklarını müjdeliyorlar.

Basilan Vali Yardımcısı adasına döner dönmez bütün ulemayı toplamış ve Onlara Risale-i Nurları ve cemaati uzun uzun anlatmış. Simdi bizi bekliyor. Kendisi buradaki toplantıları, dershaneleri vesaire maddi manevi mesuliyetini üstlenmek istediğini soyluyor. Bizlerde cumartesi günü inşallah hem Mustafa Samur Kardeşi yerine götürmek, hem Basilan’ı ziyaret için oraya gideceğiz.

Şimdi çok uzatmadan bu gelen leyale-i aşerenizi tebrik ile beraber, sempozyuma iştirak eden iki akademisyenin buradaki ulusal gazetelerde neşredilen makalelerini arz ediyoruz;   

Muhammed Riza  DALKILIÇ
Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü

 

Antropoloji alanında Prof. olan Quives Origines “Hala Küçük bir Ses” başlıklı yazısında şunları dile getiriyordu, 

Türkiye seyahatime dair teatiler,

Pilot bir kaç dakika içerisinde İstanbul Havalimanına ineceğimizi anons ettiği zaman; kalbim adeta yerinden çıkacak gibiydi. Aşağıya doğru baktığımda nefes kesen İstanbul’un Manila’dan oldukça farklı olan silueti gözlerimi kamaştırmaya yetmişti bile. Dağ gibi tepecikler üzerine bina edilmiş farklı farklı yapılar beni şaşırtmıştı. Hava ne kadar soğuksa Nur Talebeleri de o kadar sıcaktı. 

Kalacağımız yere gidene kadar bir antropolog olarak bütün yorgunluk ve bitkinliğime rağmen etrafı seyredip şehir kültürünü kavramaya çalışıyordum. Temiz yollarda ilk dikkatimi çeken elektrik kablolarının olmaması idi. Yollar çok geniş ve aşırı kalabalıktı. Tarihi silüeti anlatmaya lüzum yok herhalde. İstanbul bir medeniyet kitabı,İstanbul bir tarih serüveni, İstanbul bir dünya cenneti ve İstanbul yaşlı, vakur, dünya imparatorluğunun dul kraliçesi. 

Benim için en baştan söyleyeyim üç günlük sempozyum ufuk açıcı bir fikir okyanusuydu, bir hristiyan olarak Said Nursi’nin fikirlerinin Avrupa ve Amerika Akademik camiasında bu denli kabulü beni yine hayrette bırakmıştı.  Said Nursi’nin fikirlerinin zaman kaybedilmeden gerekli lobi ve akademik çalışmalar ile Filipinlerde hem eğitim camiasında, hem müslümanlar arasında muhakkak istimal edilmesi gerekiyor. 

Yüksek Öğretimde yapılan Risale-i Nur eksenli entegre projelerinin alanının genişletilmesi,medreseleri de içine alması, özelde Mindanao, genel olarak Filipinlerin barış dolu mutlu geleceği için hayati önem arzetmekte. 

Bediüzzaman okumalarımda keşfettiğim husus,gayet basit bir lisan ile gayet yüksek hakikatleri meczetmesi ve mubin bir sembolizm izleri taşıyor olmasıydı.  Bir çok zaman kendi düşünce ve fikir dünyamın çok ötelerine gitmekle ve kendi sınırlarımı aştığım nebze Onu anladığımı da keşfetmiştim. Bazen okuduğum bir kitabının bir yerini yeniden okuduğumda yeni manaların doğduğuna şahit oluyor ve sanki ilk defa okuyormuşum gibi hissediyordum. 

Nurları sadece okumak için okumak bir zaman kaybı benim kanımca, gerek ki insan bir ruhani hal ile müellifinden manevi istimdat ile yardım talep etsin. İşte böyle kuvvetli ruhani bir okuma, Rabbin hikmetini, adaletini, rahmet ve keremini anlamak üzere göz önüne ilmel yakin müşahadeler çıkartıyor.   

Nurları okudukça anladım ki, ben sadece bir kitabı okuyor, beni Yaradan hakkında derinleşiyor ve yeni fikirler ile entellektüel kapasitemi arttırıyor değilim, Nurlar bir kitap değil, sizin önünüze marifet deryasına açılmanızı sağlayacak bir kütüphane. Kütüphanede, ben nereden geldim, bu dünyada işim ne, ve bu hayat seyrim bittikten sonra nereye, hangi aleme gideceğim gibi bütün insanlığın cevabını aradığı sorulara gayet makul cevaplar veren bir hazine. 

Türkiyeye gitmeden önce Risale-i Nur ile alakalı bir sunum hazırlamıştım.  Sunumumun başlığı Bediüzzamanın Öğretileriyle İslam ile yolculuğum idi. Beş ayrı şehirde bu sunumu yüzlerce dinleyiciye sunmak imkanım oldu. Bursa’da, Ankara’da, Adana’da, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da ve Gebze’de Said Nursi’ nin genç takipçileriyle biraraya gelme imkanım oldu.  Gaziantepte nur yüzlü yüzlerce gençle karşılaştığım bir ikindi sonrası artık gözyaşlarıma hakim olamıyordum. İki erkek evladımı düşündüm ve Onların bu gençler gibi olması için dua ettim. Çok temiz,çok nurani bu gençler cennet gençleri gibiydiler. Ruhaniler gibi… Eğer dinledikleri konuyu sever ve fikrinizi paylaşırlarsa alkışlamak yerine bir dua olan maşaallah diyorlardı. Türkiye’de yaşanan bir islam gördüm, sözde değil, sarıkta, cübbede ve sakalda değil, insanların günlük hayatlarına yansıyan şekliyle islamı gördüm. Bu sefer ben Türklere maşaallah dedim ve diyorum. Türkiyede ki seyehatımın sonunda sunumumun başlığını “islamiyet ile olan seyehatım” dan “islamiyete doğru olan seyahatım” diye değiştirdim. İslamiyetin semavi bir din olduğuna ikna olarak memleketime döndüm.

5 Kasım 2010 Filipinler.Doc

Bir Salı Sohbeti

Türkiye’nin her ilinde, ilçesinde belki köy ve mahallesinde devam eden nurani sohbetler. Allahı’mızı, Peygamberimizi ve Kur’an-ı Kerim’in mesajını daha iyi anlayabilmek, hayatımızda yaşamayı sağlamak için yapılan Risale-i Nur dersleri.

İşte onlardan birisindeydik bu akşam. İstanbul Fatih’te Ruba vakfında yapılan derste  Hamdi Sağlamer, Abdulvahid Mutkan ve Mehmet Şaylan ağabeylerle beraberdik.

İlk ders 30. Sözün 2. Makamı zerre bahsiydi. Zerre’den Cenab-ı Hakkın varlığının isbatına giden ilmi bir yolculuk. İkinci ders ise Barla Lahikasından şahane bir mektup.

Sizlerde bu derslere katılıp istifadenizi arttırabilirsiniz. Mekanınız neresi olursa olsun elbette yakınınızda sohbet yapılacak yer vardır. Cenab-ı Hak istifademizi arttırsın inşallah.

Kırklareli Esnafları İstanbul’daydı

Kırklarelinden İstanbul dershanelerini ve İstanbulun çeşitli yerlerini ziyaret etmek için gelen Trakyalı esnaf grubu geceyi sahrayı cedid dershanesinde geçirdikten sonra Yuşa tepesinde bulunan Yuşa hazretlerini ziyaret etti. Yanos kalesine de çıkan grup Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin ziyaretinden sonra Beylerbeyi dershanesi, Kavacık dershanesi ve Pendik dershanelerini ziyaret edip oralarda yapılan derslere katıldıktan sonra akşam yemeği için bir market sahibi Veysel ağabeyin misafiri olarak restouranda yemek yeyip Eyüp dershanesinde yapılan derse katılan grubumuz geceyi orada geçirdi. Sabah namazını Eyüp Camisinde kıldıktan sonra Eyüp el-Ensari hazretlerini ziyaret edip Eyüp kabristanında meftun bulunan ağabeylerin kabirlerini de ziyaret eden Trakyalı esnaf ağabeyler sabah Bayrampaşada bulunan dershanede yapılan ihlas dersinede iştirak etti. İkram edilen kahvaltının ardından mutlu bir şekilde tekrar Trakyaya döndüler.

Çok feyizli bereketli geçen ziyarette Trakya esnafını misafir eden bütün dershanelerde bulunan ağabey ve kardeşlerimize teşekkür ediyoruz, kendilerini Trakya’da ağırlamak, misafir etmek, buralarının güzelliklerini göstermek için Trakyaya bekliyoruz.